Dolar (USD)
34.33
Euro (EUR)
36.31
Gram Altın
2836.21
BIST 100
9420.42
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Ağustos 2024

​Chul Han'ın 'Palyatif Toplum'u (1)

Güney Kore doğumlu olan Byung-Chul Han bu çağın filozof ve kültür eleştirmeni olarak kabul görür. Her ne kadar 2010 yılından sonra tanınmaya başlanmış olsa da özellikle pandemi ile birlikte eserleri daha çok okunmuştur. Felsefe ve filozoflar üzerine derinlikli çalışmalar yaparak bugünü okumaya çalışan Chul Han, sosyal medya, iktidar, neoliberalizm, kapitalizm, medyanın gücü, popüler kültür, demokrasi, fenomenoloji, postyapısalcılık, din gibi konularda okumalar ve tezler ortaya koyarak toplumsal ve bireysel sorunların tespiti ve çözümlemeleri üzerinde durmaya çalışır. Geçen yüzyıla damgasını vuran eserlerden biri olan Simülakrlar ve Simülasyon ile Her Yer Ekran kitaplarının yazarı Jean Baudrillard’ın bir bakıma tekrarı yahut şerhi diyebileceğimiz Chul Han, üretim, tüketim, kötülük, güzellik, eğlence, kapitalizm, ölüm korkusu, ötekilik, gibi birçok konuda Jean Baudrillard’ın fikirlerini tamamlar niteliktedir.

Yirmi civarında eseri Türkçe’ye çevrilmiş olan Chul Han ile ilgili daha sonra kapsamlı bir yazıyı yazacak olmakla beraber bu yazımızda Chul Han’ın Palyatif Toplum isimli kitabında yer alan konular üzerinden toplumsal ve bireysel sorun temelinde tespitlerimizi madde madde sizinle paylaşmaya gayret edeceğiz. Bu yazı serisi, bir kitap inceleme yazısından öte kitap üzerinden durum tespiti olacaktır.

* Bu çağda herkes kendisi için belirlenen konfor alanında özgür bir halde yaşadığını zannediyor. Bir tiyatroda gösterilen koltuğa oturtulup bize dayatılanları alkış tutarak izliyoruz. Kafeste kuş ne kadar özgürse biz de o kadar özgürüz.

* Sisteme ne kadar uyumluysak o kadar uyuşmuş bir haldeyiz.

* Chul Han, palyatif toplum için “beğendim” toplumudur der. Eski zamanlarda bir hilal uğruna batan güneşler, bugünlerde bir “like” uğruna batıyor. Hakikatin özü reels videolarla tarumar edilerek sanal âlemin ağlarında unutulmaya yüz tutmuş bir hale getiriliyor.

* Bugün herkes halinden şikâyetçi ama kimse mevcut halini değiştirmeye niyet etmiyor ve cesaret göstermiyor. Sorun tespitinde mükemmeliz lakin çözüm için hiçbirimiz kılımızı kıpırdatmıyoruz. Hepimiz bir kurtarıcı bekliyoruz fakat hiçbirimiz kurtulmak istemiyoruz.

* İçinde bulunduğumuz soruna neden olan kişi yahut kurumları yerden yere vurmak yerine göklere çıkartıyoruz.

* Gücü elinde bulunduran sistem, kendini alternatifsiz görmeye başladığı zaman muhataplarına merhamet göstererek onları küçümsemektedir.

* Hepimiz birer devrimci olmayı ümit ederiz ancak nihayetinde kendimizi depresyonda buluruz.

* Sistem, muhataplarına “Özgür ol!” talimatıyla onları köleleştirerek kendi özgürlüğünün temelini güçlendirir.

*Hayat bir survivor adasına dönüştürülerek hayatı yaşamak yerine hayatta kalmak felsefesi dayatılmaktadır.

* Pandemi sürecinde yitirdiğimiz değerler yerine ölümlerin rakamsal çetelesini tutarak yaşamayı nesnel bir hale getirdik.

* Eğitim sistemini sınavların temeli üzerine ederek kendini gerçekleştirebilen bireyler yetiştirmek yerine kazanma derdiyle hayatını yaşanmaz hale getiren bireyler yetiştirdik. Kazanmak dediğimiz olguyu başkalarının başarısızlığı üzerine temellendirdik.

* Geçen günlerimizin pişmanlıklarında yarınımızın pişmanlıklarını pişirdik. Endişe ile geçen günlerimiz de böylelikle vakitsiz ve içi boş yaşantıya dönüştü.

* Yaşamın anlamını yitiren insan pişmanlıkları içinde bocalarken ölümden korkmaya başladı ve hayatı bir nesne olarak kabullendi. Nesne olarak görülen hayatta hep bir şeyler biriktirme güdüsüyle yaşadık. Emeklilik sistemi dahi biriktirme mantığının ürünü olarak yaşamak için biriktirmek yerine ölmemek için biriktirmek dürtüsüne kapıldık.

* Herkesin eve kapatıldığı bir zamanda kitle iletişim araçlarının gücü ile bütün insanlık tek kaynaktan beslenerek bir zihin zehirlenmesi yaşadı. Zehirlenen zihin de ilk kurşunu ideolojilere ve metafiziğe sıktı. Gözle göremediği virüsü inkâr edemezken Tanrı’nın varlığından şüphe duymaya başladı.

Yazımızı Chul Han’ın bir bakıma kitabın özeti sayılabilecek “Ölmeyecek kadar canlı ve yaşamayacak kadar ölüyüz.” sözü ile tamamlayalım. Haftaya görüşmek üzere kalın sağlıcakla…