Dolar (USD)
34.92
Euro (EUR)
36.39
Gram Altın
2942.93
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Haziran 2023

​CHP'nin 'yedinci ok'u ahlak düşmanlığı

Üstad Necip Fazıl’ın ‘CHP bir parti değil, Türk’e dinini, dilini ve özünü kaybettirmeye memur bir katliam müessesesidir’ ifadesi CHP’nin dört dörtlük tarifidir. Üstelik CHP 1923’ten günümüze bu duruşundan bir milim şaşmadığı gibi daha da raydan çıktı, sapkınlığın, kötücüllüğün, devlet düşmanlığının merkezi oldu. Parti yönetiminden belediyelere kadar, Müslüman Türk milletinin geçmişine, dinine, kültürüne ters ne varsa onu topluma empoze etmeyi görev edindi, altı okuna yedincisini de ahlak düşmanlığı olarak ekledi.

Tek parti dönemi zorbaları vatandaşın dini değerlerine musallat olup ezana, Kuran’a, kılık kıyafete karşı savaş verirken binlerce mazlumu da darağaçlarında sallandırdı. Türkiye'de ilk modern ruh sağlığı hastanesini kuran Türk hekimi Prof. Dr. Mazhar Osman’ın 1934’te kaleme aldığı ‘Keyif Veren Zehirler’ kitabında bahsettiği tüm rezalet ve kötü alışkanlıkları ama zorla ama zihinlerini bulandırarak toplumun geneline yaydı. Öyle ki ilki Taksim’de olmak üzere eroin fabrikaları açarak insanları eroine alıştırdı. Özellikle İstanbul’da eroin parası bulabilmek için hırsızlıklar başlayıp işler tamamen sarpasarınca eroin fabrikalarını kapatmak zorunda kaldılar. Dönemin gazetelerinde sürekli içki ve revü reklamları yayınlanıyordu. Milli(!) Piyango övülerek halk kumara teşvik ediliyordu.

CHP’nin günahları saymakla bitmez. Gözlerini Türk kızlarının namusuna çeviren tek parti diktatörleri Müslüman Türk kızlarını çırılçıplak soyarak bir zamanlar ülkemizi işgal eden işgalcilerin önüne yem olarak attılar. Sonra da yarışmada birinci seçilen Türk kızını örnek diye Türkiye’de lanse ettiler. Bu yüzden toplumda, bilhassa gençlerdeki yozlaşmaya şaşırmamak lazım, çünkü tohumları 1923’te atıldı. Bu ülkede CHP zihniyeti ve kültürünün hâkim olduğu 90’lı yıllarda çocukların ve gençlerin ekran başında olduğu saatte kırmızı +18 filmler oynatılıyor, sinema ve dizilerde sansürsüz cinsellik sunuluyordu. Üstelik bu rezaletleri Atatürkçülük maskesiyle yaptılar. Şimdi de Atatürkçülük’ün ardına sığınıyorlar. Bir bakıma da bu maskeyi takmakta haklılar çünkü bu ahlak dejenerasyonunun temeli tek parti dönemidir, Munis Tekinalp takma adını kullanan Moiz Kohen’in başımıza bela ettiği ‘Kemalizm’dir.

Halk CHP’ye zerre-i miskal güvenmiyor. İktidarı asla teslim etmiyor. İrili ufaklı partilerle birleşip seçime girseler dahi kazanamıyorlar. Tıpkı kendileri gibi olan kemik kitlesinin varlığı da CHP’yi iktidar yapmaya yetmiyor. PKK’nın partisi HDP’nin desteğiyle ite kaka İstanbul’u işgal eden CHP’li İBB’nin ilk icraatı, başta İstanbul Kent Konseyi olmak üzere tüm iştiraklerinin yönetimlerine ‘SpodLGBTi’ adlı LGBT misyoneri derneği yönetim kurulu üyesi atamak oldu. CHP’li belediyelerin ve siyasetçilerin LGBT denen sapkın örgütün yürüyüşlerine verdiği destek zaten hepimizin malumu. Seçim öncesi namaz kılıp Kuran okuyan, cami cami gezen ve umreye giden Ekrem İmamoğlu da seçimin ardından asıl kimliğine büründü. Eyüpsultan gibi manevi anlamı büyük bir semtte bulunan Feshane binasında sapkın bir sergi açtı. Satanist sembollerin, LGBT propagandasından, İngilizce mahyalı cami önünde göbek atan dansözlerden, cinsellik temalı tablolardan, Polis düşmanlığı içeren fotoğraflardan, devrim ve sosyalizm övgüsünden oluşan sergi büyük tepki topladı.

Önümüzde yerel seçim var. Şehri her bakımdan en az 20 yıl geriye götüren, toplu taşıma sistemini felç eden, metro, kavşak gibi çalışmaları tamamlamadığı için trafiği kilitleyen, yeteri kadar temizlik yapılmadığından ötürü sokakların meydanların kötü kokmasına sebep olan, milletin değerleriyle 100 yıldır savaşan CHP’nin elinden İstanbul’u kurtarmak gerekiyor. Bu görev de sandık başına gidecek olan seçmene düşüyor.