CHP’nin seçim planı ve İstanbul’u kaybetme ihtimali
AK Parti temsilcisinin “KHK’lıların oy kullandığı” muhteşem! tespiti ya da buluşu olmasa idi,
Keza aynı zatın Amerika’nın keşfini andıran!, “FETÖ’den tutuklu olanların 1. Derece yakınları sandıkta görev almış” açıklaması ve bu konu ile ilgili YSK’ya başvurusu olmasa idi,
İstanbul seçimleri ile ilgili CHP’nin paydaşları ile yaptıkları hırsızlık, yolsuzluk, hile kamuoyunda AK Parti’nin istediği gibi kabul görür idi.
Lâkin “KHK’lılar ve FETÖ’cülerin sandıktaki akrabaları” hezeyanları milleti üzmüştür. Çünkü KHK’lılar hem 2017 Referandumunda hem de 24 Haziran seçimlerinde oy kullanmışlardı ve hiçbir parti bu duruma itiraz etmemişti. Vatandaş “Kaybedince mi KHK’lıların oy kullandığı aklınıza geliyor?” sitemi gözardı edilmemeli idi.
Çalışılmış sinsi plân!
Aslında AK Parti’nin çok yerinde ve dahi haklı itirazlarının kabul edilmeyecek bir yönü bulunmamaktadır. Çünkü CHP ve yandaşları bir yıldır üzerinde çalıştıkları bu sinsi plânı gizleme gereği duymadılar, bahusus herkes tarafından görülmesini, bilinmesini istediler.
Neden mi?
CHP İstanbul seçimlerini normal şartlarda kazanmayacağını biliyordu. Bunun için iki şey gerekli idi:
1. CHP, 31 Mart’ta yaptığı gibi sinsi işler yaparak seçim kazanacaktı. Aleni yapılan, bu bir nevi hırsızlık ve yolsuzluğu fark edecek olan AK Parti’nin itirazları CHP’yi mağdur pozisyonuna sokacak ve seçimlerin yenilenmesi halinde mağdur edebiyatı ile seçimleri daha farkla kazanacaklarına inanmışlardı.
2. CHP, yaptığı tüm atraksiyonlara rağmen 31 Mart seçimlerini kaybetseydi bu sefer kendi yaptıkları (ve ayan-beyan ortada olan) bir anlamda hırsızlık ve hilelere ait (isim isim yer alan) yolsuzluk belgelerini kamuoyuyla paylaşarak mesela, “İktidarda olan AKP’dir, bu vesileyle devletin imkânlarını kullanarak sandık başkanı olmaması gereken yüzlerce kişiyi sandık başkanı yapmak suretiyle seçimlerde yolsuzluk yapmıştır” derdi ve hepimiz buna inanacaktık. Kısıtlı seçmen için de aynı metoda başvurarak, “Bunu yapsa yapsa devletin imkanlarına sahip olan AKP yapar” diyerek seçimlerin iptalini talep edeceklerdi. Neticede iktidarda olan AK Parti idi ve devletin İlçe, İl Seçim Kurullarını etkileyebilecek kudret onlarda vardı/r. Bu sebeple CHP’nin seçimlerle ilgili ortaya atacakları belgeli bu iddialar herkesin kabulüne mazhar olacaktı. (Doğrusunu isterseniz CHP’nin asıl planladığı iş veya birinci derecedeki önceliği bu madde idi.)
Sonra?
Sonra seçimlerin iptalini hepimiz savunacaktık. Hırsızlık ve hilelerle mağdur edilen CHP daha yüksek oyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanmış olacaktı.
O zaman aynı mağduriyeti AK Parti yaşayınca neden susalım?
Peki, şimdi durum ne?
Şimdi CHP’nin İstanbul’da AK Parti’nin kazanması ihtimaline karşı hem sandık görevlilerine hem de kısıtlı seçmenlere ait ve itiraz için hazırladıkları dikkate değer belgelerin aynısını AK Parti buldu ve CHP’ye suçüstü yapacak şekilde YSK’ya sundu. Bu belgelerin içeriğinin yanlışlığı söz konusu değildir.
CHP ve yandaşlarının göstere göstere yaptıkları usulsüzlük ciddidir hem de organize,
CHP sandık görevlileri belirlenirken yasalara uymamıştır hem de organize,
CHP sandıktan çıkan AK Parti oylarını da kendilerine yarayacak şekilde İlçe Seçim kurulları kayıtlarına geçirmiştir hem de organize,
CHP bilerek ve isteyerek kısıtlı seçmen oyu kullanmıştır ve bunu sadece İstanbul’da yapmamıştır hem de organize.
Peki, AK Parti’nin bu zaaflarından dolayı ciddi oranda oy kaybettiği, alabilecekken seçimleri kaybettiği şehir ve ilçelerde bütün bunlar yaşanırken AK Parti’nin adayları, il başkanları, ilçe başkanları, encümenleri, kadın ve gençlik kolları neredeydiler dersiniz?
Tabi ki hepsi değil, ama çoğu;
Ya jeepleri ile hava atıyorlardı ya sıradan seçim çalışması selfileri çekiyorlardı ya da göğüs kıllarını göstere göstere salon toplantılarında “en büyük başkan bizim başkan” sloganları ile mest oluyorlardı.
Üzgünüm, çok…