CHP'nin Kalaşnikoflu gazetecileri
Geçtiğimiz hafta Mersin’deki polisevine PKK tarafından yapılan saldırıda bir polis memuru şehit oldu. Bu saldırıdan sonra etkisiz hale getirilen teröristlerden birinin “ZozanTolan” kod adlı Dilşah Ercan olduğu iddia edildi. Dilşah Ercan, CHP’nin 2013 yılında hazırladığı “tutuklu gazeteciler” raporunda ismi geçen ve PKK terör örgütü ile ilişkisi nedeniyle ceza almış bir terörist. Raporun altında imzası olan milletvekilleri, PKK ile ilişkisi sebebiyle ceza almış birinin ileride eylem yapma ihtimalini hesaplayamadıklarını söyleyerek kamuoyunu fazlasıyla tatmin edecek açıklamalarda bulundular.
Kılıçdaroğlu ise ısrarla kaynağını açıklamayarak eylemi yapan şahsın Dilşah Ercan olmadığını anlatıp durdu.
Kılıçdaroğlu ve kaynağı haklı çıktı, terörist Dilşah Ercan yaşadığını kanıtlamak için kalaşnikof ve terörist başı Abdullah Öcalan posteri eşliğinde bir video yayınladı. Ercan videoda Mersin saldırısını selamladı, tıpkı CHP’lilerin söylediği gibi bir “gazeteci” olduğunu ve “faşist” rejimden kaçıp dağa çıktığını anlattı. Bu CHP için zafer niteliğinde bir açıklamaydı. Kendilerine bir kumpas kurulduğunu iddia eden CHP’li yetkililer, teröristin hayatta olması sebebiyle kendilerine ait suçlamaların tümünün “yalan” olduğunu anlatmaya başladılar.
Buradaki kumpas iddiasının dayanağının ne olduğunu hala anlamış değilim. PKK ile iltisakı nedeniyle hapiste olan birinin “tutuklu gazeteci” olarak mağdur gösterilmesinde ve sahip çıkılmasındaki tek kumpas, birilerinin bunu açık ederek CHP’nin örtülü PKK ilişkisini açığa çıkartmak olabilir. Tabi bu CHP açısından bir kumpas, Türkiye için ise bir ifşadır. Geçmişte CHP’li bazı milletvekillerinin PKK’lı ve DHKP-C’li teröristlere benzer destekler verdiği durumları da göz önüne aldığımızda artık çuvaldan taşan bir ihanetin varlığından söz etmemek mümkün değil.
Kılıçdaroğlu’nun Haziran ayındaki CHP Grup Toplantısında kürsüden “Diyarbakır’da 16 gazeteciyi neden tutukladınız?” diyerek başladığı konuşma, CHP’nin geçmişteki eğilimlerine artık kurumsal bir zemin kazandırmaya çalıştığının göstergesi. 16 sözde gazetecinin tek tek PKK terör örgütü ile olan ilişkisini yapmış olduğum haberde detaylandırmıştım. Daha önceden bazı milletvekilleri tarafından teröristlere verilen münferit destekler, bir süredir CHP Genel Başkanı tarafından da dillendirilebiliyor. Yani artık o eşik aşıldı ve siyasi ortaklık dolaylı yoldan da olsa konuşulabiliyor.
Türkiye’deki muhalefetten siyasi beklentisi her gün azalan bir vatandaş olarak onlardan tek beklentim şudur: Bırakın siyaset üretmeyi, ideolojik yaklaşımda bulunmayı falan; sadece bu vatana ihanet edenlerle ortak hareket etmeyi, onlara alan açmayı ve onları korumayı bırakmanız, bu ülkeye yapabileceğiniz en büyük iyilik olacaktır. Sizden daha fazlasını beklemek zaten pek gerçekçi değil.