CHP'nin Hüseyin Aygün'le imtihanı!
Hükümetin ortaöğretimde başörtüsü yasağının kaldırılması yönündeki kararı nedense bazı çevrelerde öfkeyle karşılandı. Söz konusu kendi özgürlükleri, yaşam biçimleri olunca yasaklara karşı duranlar iş mütedeyyin camianın istekleri, inançlarına gelince müthiş bir manevra yeteneği sergiliyorlar!
Yıllardır demek eksik olur, cumhuriyetle birlikte başlayan kılık kıyafet değişikliği nedense hep örtülü insanların giyimine engel olma, müdahale etme gibi bir anlamı, algıyı beraberinde de getirmiştir. Çoğu zaman olduğu gibi bu konuda da kraldan çok kralcılar yasak kamçılarını mütedeyyin kesimin üzerinde şaklatırken diğer kesime ise özgürlük rüzgarları oluvermeyi başarmışlardır.
Hakkını yemeyelim; Atatürk her ne kadar kılık kıyafet değişikliği gerçekleştirmiş olsa da çarşafın kaldırılması yönünde bir yasal düzenleme yapmamıştır. Ancak her vakit kendilerine durumdan vazife çıkarma misyonu yüklemişler o zamanlarda da varlıklarının gereğini icradan geri durmamışlardır.
İlginçtir, Atatürk erkekler için şapka takma zorunluluğu getirirken kadınlara yönelik resmi bir kıyafet uygulaması getirmemiştir. Kadınların yüzlerini kapatmalarına karşı olduğunu söyleyen Atatürk öte yandan aşırı açık giyinen, rahat davranışlı kadınları eleştirdiği gibi sigara içen kadınlardan hoşlanmadığını da belirtmekten çekinmemiştir.
Buna rağmen Cumhuriyet döneminde kadın giyimi üzerindeki yasaklamalara baktığımızda acımasız uygulamalarla karşılaşırız. Her ne kadar 1935 yılında CHP kurultayında peçenin yasaklanması için teklif gelmişse de devlet yasal bir girişimde bulunmamış, yasak da birkaç vilayette uygulanmıştır.
Örneğin Mersin'de çarşaf giyilmesi belediye, Trabzon ve Rize de ise il genel meclisi tarafından yasaklanmıştır. Polis, bu kararlara uymayanları karakola götürecektir. Ancak bu acımasız yasak kısa zamanda birçok vilayet ve ilçeye yayılmış; Antalya, Diyarbakır, Uşak, Bafra, Ordu, Adana, Konya gibi merkezlerde uygulanmıştır.
Yerel nitelikli bu yasak, kısa süreli olmamış 1935-39 yılları arasında hızla uygulanmış/yayılmıştır. Çarşaf ve peçe ile dışarı çıkan kadınların kıyafetleri üzerinden çıkarılmakta ayrıca -maddi sıkıntıların yaşandığı bu dönemde- para cezası da verilmektedir.(*)
Bu acımasız yasağın sonucu birçok vilayette kadınlar artık sokağa çıkmaz duruma gelmişlerdir. Yıllardır giyindikleri kıyafetleri üzerlerinde parçalanan, sokak ortasında çarşafsız bırakılan kadınlar bu kötü muameleye maruz kalmamak, rencide olmamak için evden dışarı çık-a-maz hale gelmişlerdir!
Gerek Osmanlı dönemindeki iş ve sosyal hayatları gerekse Milli Mücadele dönemindeki aktif misyonları sebebiyle kamusal hayatta sıklıkla rastlanan kadınlar için bu yasaklar bir açıdan eve hapsedilmeleri anlamına gelmekteydi.
İşte günümüze yerel kadın kıyafeti olarak gelmiş çoğu kadın giyimi bu yasak döneminde kadınların sokağa çıkmak için bir çare aramalarının çözümü olarak ortaya çıkan seçeneklerdir. Kişisel ihtiyaçlarını gidermek için dışarı çıkamayan, evdeki erkeğe muhtaç edilen kadın, buna bir çıkış yolu bulmaya çalışmıştır.
Sözgelimi bugün Karadeniz kadınının yerel kıyafeti olarak bildiğimiz kalın renkli şeritli kıyafetler de aslında yasak döneminin bir sonucudur. Çarşafları üzerlerinde yırtılan kadınlar, buna bir hal çaresi bulmak için evlerindeki peştemallere sarınarak dışarı çıkmak zorunda kalmışlardır. İşte şimdilerde Karadeniz kadınının yerel giyimine dönüşmüş olan bu iki parça peştemalin böyle garip ve acıklı hikayesi vardıru2026
Yazıktır, bu yasakçı CHP zihniyeti hiçbir vakit bitmediği gibi ilerleyen zamana, özgürleşen Türkiye'ye rağmen varlığını sürdürmektedir. Hatta bu örtü düşmanlığı halk nezdinde CHP'nin varlık sebebi olduğu yönünde bir algıya bile dönüşmüştür!
Milletin zihinsel kodlarına serdettiği bu yasaklarla yerleşen CHP için geçmişin bu karanlık uygulamalarını reddi miras ederek kurtulma yolu bulunurken bunu görmezden gelmeyi tercih etmektedir. Bunun adı görmezden gelme değildir belki de, varlığın inşasının bu nev' yasaklar olması hasebiyle anlam yitirmesinin önüne geçilmek istenmesidir.
CHP'nin varlığını sürdürmesi, halkın vicdanında yer bulabilmesi için eskiyle göbek bağını kesmesi, bunu da topluma deklare etmesi tek çıkar yol gibi görünür. Halka rağmen siyaset yapma emellerinin kendilerini akamete uğratan en önemli sebep olduğunu artık fark etmeleri gerekir.
Bu işler de öyle Mehmet Bekaroğlu'nun havalı bir transferle partinin tepesine getirmesiyle olmaz. CHP, halka rağmen siyaset anlayışından vazgeçtiğini en azından Hüseyin Aygün gibi dindarlara öfke ve nefret kusan isimleri tasfiye ederek gösterebilir. Hüseyin Aygün vak'ası, CHP için bir sınanma, samimiyet testi esasında; hadi hep birlikte sonucu bekleyelim!
*Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi kadın ve konularında geniş bilgi için "Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Aydın Kadınlar" adlı kitabıma müracaat edebilirsiniz.
Twitter.com/sabihadogann