CHP'nin helalleşme yolculuğu ve kapatılma dedikoduları
Roma İmparatorluğu döneminde tarihin ilk ateistleri olarak kayda geçen Hristiyanlar uzunca yıllar baskı ve zulüm gördü.
313 yılında İmparator
Kostantin ünlü Milan Fermanı’nı yayınlayarak Hristiyanların ve paganların
diledikleri Tanrı’ya bağlanabileceklerini duyurdu.
Diğer tanrılara saygı duymadıkları için ateist olarak
görülen ilk Hristiyanlar buna rağmen uzlaşmacı bir tavır ortaya koymadılar.
Roma’da Hristiyan
imparatorluklar dönemi başladığında da “hoşgörüyü İsa başlattı” diyen Katoliklerin
yaptıkları ilk iş Engizisyon mahkemeler kurmak oldu.
Sonrası malum, Ortaçağ boyunca kurdukları mahkemelerin
insanları nasıl zulmettiğini tarih kayda geçirmiştir.
Rahmetli Aytunç Altındal “Çağların Sorumluluğu” adlı
kitabında bu süreçleri detaylı bir şekilde izah eder.
Peki, bu tarihi hatırlatmayı neden yaptım?
İkna yoluyla
kitleleri etrafında toplayan ideolojiler, partiler, yapılar gücü ele
geçirdiklerinde inandırıcılığını yitirebiliyorlar. Demokrasi bir bakıma
zayıfların gücü ele geçirme aygıtı olarak işlev görüyor.
Türkiye’de elitlerin partisi olarak boy gösteren CHP, 1977
seçimleri öncesi bir süreliğini de olsa paradigma değişikliğine gitti.
Bülent Ecevit,
CHP’nin genel siyasetini “demokratik sol” başlığı altında kurumsallaştırarak
sosyalistlerden ve komünistlerden de destek aldı.
O yıllarda CHP, “Kardeşi
kardeşe düşman olmayan, yeni bir Türkiye doğacak bizden” diyordu. Neticede
27 yıl aradan sonra ilk kez mecliste çoğunluğu sağlayarak iktidar oldu.
CHP, emperyalizme,
dışa bağımlılığa ve faşizme karşı genel olarak büyük bir mücadele içerisinde
olacağını vaat etmişti.
Seçimlerin hemen sonrasında bu sözler unutuldu. NATO, Dünya Bankası, AET ve IMF’ye boyun
eğildi. Onların her isteği kusursuzca yerine getirildi. Komünistlere karşı
baskı ve devlet terörü uygulandı.
Çatışmalar, baskınlar, kavgalar ve gençlerin öldürülmesi…
Örneğin Maraş
katliamı hala hafızlarımızda diridir. CHP yönetimi bu kadarıyla kalmadı
ardından ülkedeki ABD askerlerinin sayısı arttırıldı ve yeni casusluk ve
saldırı tesisleri açıldı. Türk parası yüzde 100 oranında devalüe edildi.
1979’a gelindiğinde ara seçimler yapıldı ülkede. CHP malum
olduğu üzere halktan o kadar çok kopmuştu ki bu sefer hiç beklemedikleri bir
yenilgi aldılar. Güneş Motel rezaleti
de siyasi tarihimizde kara bir leke olarak yerini korudu.
Kısacası 42. Hükûmet düştü ve yerine MHP ve MSP'nin
dışarıdan desteği ile Adalet Partisi, bir azınlık Hükümeti olan 43. Hükûmeti
kurdu.
Demem o ki, CHP bugün
de benzer vaatlerde bulunmaktadır. Yalnız bu sefer Genel Başkan Kılıçdaroğlu,
“Geçmişte partimizin de hataları oldu; helalleşme yolculuğuna çıkma kararı
aldım” diyor.
Daha evvel yine bu köşede şöyle bir cümle kurmuştum. “CHP’nin özellikle bu ülkenin çocuklarından,
farklı inanca ve ırka sahip vatandaşlarından bir özür borcu vardır. Bu ülkenin
insanı en verimli yıllarını CHP zihniyetinin ağır baskısı altında heder ederek
geçirdi.”
Dolayısıyla CHP’nin bu ülkeye bir özür borcu vardır.
İşin ilginç tarafı Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerinden sonra
birileri “CHP’nin kapatılması” imasında
bulunmaya başladı. Medyada tartışma konusu bile edildi. Bu tartışmayı özellikle
liberal görüşlü olanların başlatması ise daha da ilginç.
Şöyle bir zamanda
CHP’nin kapatılması fikrini savunmak, AK Parti’ye, demokrasiye ve siyasete ne
tür kazanımlar getirecektir? Aklı başında biri bunun makul bir izahını
yapabilir mi? Birileri ülkede kaos mu istiyor yoksa CHP’yi birinci parti
yapmaya mı niyetli?
Bu partiyi en çok eleştiren yazarlardan biri olarak kapatma
fikrini kesinlikle olumlu bakmadığımı söylemeliyim. Geçmişte olduğu gibi
partileri ancak halk kapatır o da sandık başında.
Bugün ülkenin en önemli sorunları arasında ekonomi, sağlık (pandemi)
ve eğitim gelmektedir. Yazacak bir şey bulamayan arkadaşlara hatırlatmak
isterim.