CHP'nin dostları ve Kürt sorunu
Geçtiğimiz günlerde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu çok enteresan bir açıklama yaptı:
"Kürt sorununu çözmek için meşru bir organa ihtiyacımız var.
HDP’yi meşru organ olarak görebiliriz…" Bu açıklamadan sonra her kafadan bir ses çıktı. İşin o kısmı çok
ve gereksiz bir şekilde tartışıldı.
Sorun
Kılıçdaroğlu’nun partisidir, hep böyleydi, şimdi de…
Kılıçdaroğlu
icra makamında değil, üstelik Kürt sorunu, şimdi genel başkanı olduğu partinin 90
yıllık red, inkâr, asimilasyon ve imha politikalarının sonucudur. Önce çıkıp, “Biz
CHP’nin yanlış, ırkçı, faşist politikalarından dolayı bu ülkede Kürt sorunu
doğdu” desin, sonra çözüm için söz söyleme hakkına sahip olsun.
Tamam, bu
cümlelerle değil, ama en azından Kürt Sorununun bu ülkede nasıl doğduğunu
açıklasın ki dürüstlüğüne inanalım.
İkincisi, Sayın
Kılıçdaroğlu, 1937’de 60 bin Tuncelili’nin hangi parti iktidarı döneminde uçaklardan
atılan fare zehri ile öldürüldüğünü açıklasın, ki onu sahici bulalım.
Bugüne kadar
60 bini aşkın insanın canına mal olmuş bu sorunu konuşurken, başta siyasiler
olmak üzere herkes hassasiyet göstermelidir. Bu konu istismara gelmez, bu konu
koz olarak kullanılmaya gelmez, bu sorun konuşup konuşup unutulmaya hiç gelmez…
***
Evet,
Kürt sorununun
tek müsebbibi, Kürtleri sorun görüp katleden parti, Kemal Kılıçdaroğlu’nun
başında bulunduğu CHP’dir.
“Kürt yoktur” diyen de,
Buna karşı
çıkanları katleden de,
“Katletmeyin”
diyenleri ihanetle yargılayan da,
Kürtlerin
dilini yasaklayan, Kürtlerin yaşadıkları şehirlerin, köylerin adını değiştiren
ve en sonunda Kürtleri aşağılamak için, “Kürtler vardır, ama kuyrukludurlar”
diyen de bu CHP’den başkası değildi.
Şimdi, AK
Parti iktidarı döneminde Kürtlerin taleplerinin büyük bir kısmı karşılanmışken
Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorununu çözme söyleminin hiçbir temeli yoktur.
Her şeyden önce Kılıçdaroğlu çözüm makamında değil ve üstelik ufukta o makama
gelmesi de mümkün görünmüyor.
Tut ki
Kılıçdaroğlu çözecek,
Meselâ
Kılıçdaroğlu ne yapsa Kürt sorununu çözmüş olacak?
Meselâ
Kılıçdaroğlu, HDP’ye, 2011’deAysel Tuğluk’un ilan ettiği Demokratik
Özerklik hakkı mı verecek?
Meselâ
Kılıçdaroğlu HDP’nin yönetmesi için bir bölgeye Otonomi mi verecek?
Ya da ne
yapacak?
Samimiyse,
dürüst ise ne yapacağını açıklasın görelim, doğruysa alkışlayalım, söz!..
***
Kürt sorunu
gibi bir konuyu ağzına alan herkes niyetini, hedefini, amacını açıklamalıdır. Bu
konu kandırmaca ile Kürt oylarına göz dikilecek bir mesele değildir, aman ha!
Elbette
Kürtlerin devletlerinden talep ve beklentileri vardır. Bu ülkenin “nesi”
olduklarını resmi olarak görmek isteyen Kürtlerin haklı talepleri “Bölünürüz!”
algısıyla değerlendirilmemeli. Zazaca artık unutulan, kaybolan diller arasına
girmiş bulunuyor. Bunlar haklı, meşru, makul ve karşılanması gereken taleplerdir.
Ama
Kılıçdaroğlu’nun derdi de amacı da bu değil. Asıl amacını kamufle etmek için
Kürt Sorununu ortaya attı.
Kılıçdaroğlu’nun
o açıklamasındaki şeytani ifade Kılıçdaroğlu’nun asıl söylemek istediği şeydi
lakin gören olmadı. Kimse görmese de muhatapları gördü.
İşte
kimsenin görmediği Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı o şeytani cümle:
Bu ülkeye barışı dostlarımızla getireceğiz!..
Tanıdık
cümle.
Bu ülkeye… barışı…
Dostlarımızla…
getireceğiz…
Size bir şey
hatırlatmadı mı?
“Türkiye’de muhalefeti destekleyeceğiz… Dostlarımızla Erdoğan’ı
devireceğiz…” diye bir
zırva vardı ya…
Kime aitti bu
zırva?
Tabi ki ABD
Başkanı Biden’a.
Başkan
olmadan önce ABD medyasına bu açıklamayı yapmış ve muhalefetimiz de bu
açıklamayı bayram sevinciyle karşılamıştı.
İşte
Kılıçdaroğlu’nun mide bulunduran bu açıklaması, Kürt sorunu zumu yüzünden
kayboldu gitti. Lakin bizim ıskaladığımız mesajı ABD’deki dostları alıp kayda
geçirdi.
Kılıçdaroğlu’nun
dostları Irak’a, Afganistan, Libya, Suriye’ye getirdikleri barışı Kılıçdaroğlu’nun
destekleri ile Türkiye’ye de getirecek(!).