CHP'nin başarısı
İktidarı elde etmek isteyen yalandan, ihanetten ve entrikadan kaçmamalıdır anlayışı orta çağ anlayışıdır. “Amaca giden her yol mubahtır” sözü bu zihniyetin ürünüdür. Hatta bu zihniyete göre siyaset din, ahlak ve metafizikten bağımsız bir alandır.
En basit
anlatımla, toplumsal alanda insanlar arası ilişkilerde bireylerin uymaları
beklenen ve talep edilen davranışlar bütünü ahlâk ise, ahlâk, siyasetin temel
yapı taşlarından biri demektir. Ahlâkî temelden yoksun, ahlâkî değer yargılarının
süzgecinden geçmeyen bir siyasi anlayış ihanet, yalan ve entrika ile dolar. Bu
da toplumun yıkımı demektir. Siyasi faaliyetler değer ve yargılara göre icra
edilir. Ona göre şekillenir.
Tek parti
döneminden sonra tek başına iktidar yüzü göremeyen CHP, iktidar olabilmenin
yolunu her defasında farklı mecralarda ve farklı birlikteliklerde aramıştır.
Bunun için de her yolu mubah görmüştür. Gün gelmiş dindar görünerek oy istemiş,
gün gelmiş çağdaşım diyerek bütün inançları elinin tersiyle itmiştir. Gün gelmiş
şehidin cenaze namazında en ön safta siyah gözlüklerle gerçek yüzünü örtmüş,
gün gelmiş teröristin ardında yas tutanlarla iş birliği yapmıştır. Gün gelmiş
camide oy uğruna Kur’an-ı Kerim okumaya kalkmış, gün gelmiş din düşmanları ile
kadeh tokuşturmuştur. Şartlara göre kimlik değiştirmiş, ortama göre din
bezirganlığı yapmıştır.
Millet
ittifakı da bu şekilde oluşturulan bir ittifaktan öte değildir. Önce Demokrat
Parti, İyi Parti, Saadet Partisi ile aleni, HDP ile gizli ortaklık şeklinde
kurulan ittifakla yol aldılar ancak zamanla HDP ile yol yürümelerinin izahını
yapmakta zorlanınca ittifakı, sözde HDP’yi dışarda bırakıp yeni partileri içine
alarak yenileme ihtiyacı hissettiler.
Pekâlâ bu
partilerin ortak bir noktaları var mıdır?
CHP, “Türkiye
Cumhuriyeti’ni milletler topluluğunun bağımsız, egemen, şerefli ve itibarlı bir
üyesi olarak etkin bir bölgesel güç ve lider ülke yapmayı; böylece, bölge ve
dünya barışına katkıda bulunmayı” amaç edinen İyi Parti ile görüşleri
farklı.
CHP, “Ülkemizin
maddi ve manevi kalkınmasının “Önce Ahlak ve Maneviyat” anlayışıyla
sağlanmasını” amaç edinmiş Saadet Partisi ile inançları farklı.
CHP, “Milletimizin
tarihi, milli ve manevi değerlerinden, medeniyetçilik aşkından alacağı ilhamla,
hürriyetçi demokratik düzen içerisinde ulaşabileceğini savunan” Demokrat
Parti ile yolları farklı.
CHP, “Zihinlerimizi
özgürleştirmek, psikolojilerimizi yenilemek, toplumsal bağlarımızı güçlendirmek
ve ortak geleceğimiz konusunda atılması gereken adımları atmak” iddiasıyla
yola çıkan Gelecek Partisi ile kulvarları farklı.
CHP, “Herkesin
insan onuruna yaraşır yaşam ve refah standartlarına ulaştığı; çocuklarımızın ve
gençlerimizin geleceğe umutla baktığı, milletimizin barış ve huzur içinde
yaşayacağı, saygın ve güçlü bir Türkiye idealini gerçekleştirmek”
idealindeki Deva Partisi ile dünyaları farklı.
Temelde sağ görüşteki
bu beş partiyi kendi suyuna çevirebilen sol görüşlü CHP ise bu işte başarılı.
Tıpkı kendi liderini kumpasla değiştirme konusundaki başarısı gibi. Ancak
kendisiyle ayrı dünyalarda olan bir partinin dümen suyuna giren bu beş partinin
durumu ise içler acısı…