CHP'nin âlimlerle ve aydınlarla çetin imtihanı
CHP’nin tarih boyunca âlimlere ve aydınlara uyguladığı baskı, hafızalardan hiç silinmiyor. Sağın bütün temsilcileri bu konuda hemfikir.
Son
zamanlarda bazı kişilerde, bilhassa ihtirasa kapılan kimi politikacılarda
hafıza kaybı yaşanıyor. Bu ülkede yaşanılan acıları unutmayı tercih ediyorlar. Kendilerine
bazı sorular yöneltilerek hafızaları yeniden tazelenebilir mi? Kim bilir belki
de vicdanları sızlar, intibaha gelir, uyanırlar. Mesela asırlar boyunca
yeryüzünde büyük bir ahenkle okunan “Ezan-ı Muhammedî”yi, 18 sene boyunca aslından
çıkarıp uyduruk sözlerle camilerimizde okutan hangi partiydi? Bazı camilerde
“Türkçe ibadet” adı altında bir garabeti deneyen ve Ayasofya Camii’ni
zincirlere mahkûm edenler kimlerdi?
ÂKİF,
BEDİÜZZAMAN, ARVASİ VE TUNAHAN
Cumhuriyet
devrinin büyük âlimlerine türlü eziyet edenleri düşündük mü hiç? İman
hakikatleri olan Risale-i Nurları telif edip talebeler yetiştirdiği için
Bediüzzaman Said Nursi’ye 27 sene zindanlarda çile çektiren, tasavvuf
dünyamızın mümtaz ismi Abdülhakim Arvasi’yi ‘idamla’ yargılayan, ömrü boyunca
Kur’an-ı Kerim’in okunması ve anlaşılması için hizmet eden Süleyman Hilmi
Tunahan’a türlü eza ve cefada bulunanlar kimlerdi?
Peki “İstiklal
Marşı”mızın mimarı Mehmed Âkif’in peşine polis takıp aziz şairimizi huzursuz eden,
çok sevdiği vatanından ayrı kalmasını sağlayanlar kimlerdi? Mehmed Âkif kitabını yazarken beni en
çok hüzünlendiren sahne, şairimizin vapurla İstanbul’a dönüşü ve hissettiği
hüzündü. Bu arada Âkif’in mücadele arkadaşı Eşref Edib’in CHP ve Din isimli eserinin bu konuda çok detaylı bilgileri ihtiva
ettiğini belirtelim. Necip Fazıl’ı, Osman Yüksel Serdengeçti’yi, Cevat Rifat
Atilhan’ı çeşitli bahanelerle ‘içeri’de çürüten hangi zihniyetti? Mürşidi
Abdülhakim Arvasi’ye sıkıntılar yaşatan CHP, onun talebesi olan Şairler Sultanı
Necip Fazıl Kısakürek’i de hiç rahat bıraktı mı? Üstat, Falih Rıfkı Atay’a
yazdığı mektupta, “O CHP ki, milletin harap edilen ahlakının, ruhunun, kökünün
maneviyatının sorumlusudur.” diyordu. CHP’nin ‘günah galerisi’ ağzına kadar
dolu. “Sorbon Üniversitesi’nde doktora yapan ilk Türk öğrencisi” Nurettin
Topçu’yu üniversiteden uzaklaştıran da aynı zihniyetin mensupları elbette. Ne
var ki 1939’da Hareket dergisini
çıkaran mütefekkirimiz yüzlerce aydın yetiştirmiş bir fikir, sanat ve inanç
adamı olarak bugün en çok okunan, saygıyla hatırlanan bir abide şahsiyet olarak
gönüllerde taht kurmuştur.
YA SOSYALİST AYDINLAR?
Sosyalist veya komünist
aydınları gölge gibi takip edenleri merak ediyor musunuz? Nazım Hikmet, Kemal
Tahir, Orhan Kemal, Aziz Nesin ve diğer aydınları hapishanelerde çürüten,
Nâzım’ın yurtdışına kaçmasına yol açanları hatırlıyor muyuz? Sol’un en gerçekçi
ve yerli isimlerinden olan İdris Küçükömer’in de, Osmanlı’yı savunduğu için
dışlanan Kemal Tahir’in de CHP ile başları hoş olmamıştır. Attilâ İlhan’ın
İnönü Dönemi’ne yaptığı zehir zemberek eleştirileri ise okuduk durduk. Zekeriya
Sertel ve Sabiha Sertel de parti ile yıldızı barışmayan sosyalistlerden. Sabiha
Sertel, Roman Gibi isimli hatıra
kitabında, yazı yazdığı Projektör
dergisinin yasaklanışını anlatır. Solun ağır toplarından Aziz Nesin de CHP’ye
mesafeli olan muhalif bir yazar. Meşhur “Tan Matbaası” baskınından sonra kaleme
aldığı yazıda saldırganları eleştirir. Yazısında, makinaları kırıp dağıtanlara
hitap ederken şu ifadelere yer verir: “Muhtaç olduğun kazma, balta, Halk
Partisi’nin ambarlarında mevcuttur.” Sabahattin Ali’nin başına gelenler malum.
Bugün kitapları en çok okunan yazarın, ‘karanlık bir suikast’e kurban gittiğini
artık herkes biliyor.
TÜRKÇÜLER DE İŞKENCE GÖRDÜ
CHP’nin hükümran olduğu
dönemde sadece din âlimleri, muhafazakâr yazarlar ile sosyalist aydınlar acı
yaşamadı. Türkçü düşünceye sahip olan münevverler de büyük baskı gördü, hatta
işkenceden geçirildi. 3 Mayıs 1944 tarihinde komünistlere karşı Türkiye’ye
sahip çıkmak isteyen Türkçü-Milliyetçiler, polis tarafından derdest edildi. Alparslan Türkeş 1944 Milliyetçilik Olayı kitabında, “Milliyetçi
gençlerin kafalarının yarıldığını, gözlerinin patlatıldığını, kollarının ve
kaburgalarının kırıldığını” yazar. İsmet İnönü’nün 19 Mayıs 1944 tarihinde
Türkçülüğe karşı yaptığı ağır konuşmanın ardından ülke genelinde ‘milliyetçi
avı’ başlar. Sonra genç milliyetçilerin öncüleri yakalanır ve haklarında dava
açılır, tutuklanırlar. “Irkçılık Turancılık Davası” 7 Eylül 1944 tarihinde
başlar, 29 Mart 1945 tarihine kadar devam eder. 65 oturum süren muhakemenin
neticesinde Türk milliyetçileri Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Orhan Şaik
Gökyay, Zeki Velidi Togan, Fethi Tevetoğlu, Reha Oğuz Türkkan, Nejdet Sançar,
Cemal Oğuz Öcal, İsmet Tümtürk, Hikmet Tanyu ve diğer ilim, fikir ve sanat
adamları çeşitli cezalara çarptırılır. Hapishanede “tabutluk” adı
verilen iki metrekarelik hücrelere tıkılır, işkenceden geçirilirler. Prof. Zeki
Velidi Togan, resmi “Orta Asya yorumlarına” ilmî delillerle karşı çıkınca
üniversiteden atılır. Talebesi Nihal Atsız, Hocasını destekleyen bildiriye imza
attığı için Emniyet’e çağrılır. Atsız’ın çıkardığı Türkçü dergiler CHP
iktidarında defalarca kapatılır.
TÜRKİYE’NİN
BAŞINA GELEN
Yahya
Kemal büyük bir şair ve mütefekkirimiz. Aynı zamanda iyi bir nüktedan. Onun bu
yönünü keşfedenlerden biri yakın dostu Nihad Sâmi Banarlı’dır. Edebiyat
tarihçimiz, Bir Dağdan Bir Dağa
isimli eserinde İstanbul şairinin unutulmayacak nüktesini anlatıyor:
“Yine o yıllarda bir gün
de şu son asırlarda Türkiye’nin başına gelen felâketler üzerinde konuşuluyordu.
Müzmin Moskof harpleri, Balkan ihtilâlleri, İttihad ve Terakki Fırkası, Balkan
Harbi, Birinci Dünyâ Harbi’nde ülkeler boyu vatan kaybedişimiz, bizi biraz
güldüren İstiklâl Harbi’nden sonra Lozan’daki siyâsî mağlûbiyetimiz; açlık,
sefâlet, verem, sıtma, türlü yolsuzluklar, hak isteyen köylüye dayak… Bunlar
hep memleketin başına gelenler olarak, birer birer hatırlanıyordu. Aynı târihte
memleketin başında, hem de Millî şef unvânıyle, bir de İsmet Paşa vardı.
Yahyâ
Kemal, durdu, durdu da birden dedi ki:
-
Bu son asırda Türkiye’nin başına
gelenlerden biri de İsmet Paşa’dır.
Bu, Yahyâ Kemal’in o
tarihte söylediği siyâsî nüktelerin en keskini ve bir bakıma, en cesuru idi.
Ama, nükte idi. Bir Yahyâ
Kemal Lâtifesi idi. Kinâye sanatının da zarif bir örneği idi. Nitekim, dikkat
ettim. Dinleyenlerden bir kısmı, bu lâtifedeki inceliği anlayamadı. Onun, o
zaman için olan dehşetini de!..”
TANDOĞAN’IN YAPTIKLARI
Dindar münevverlere
uyguladığı aşırı baskı ile tanınan dönemin CHP’li Ankara Valisi Nevzat Tandoğan
da hafızalarda iyi intibalar bırakmamıştır. Bediüzzaman ve talebelerine en feci
eziyetlerde bulunan Tandoğan, 1944 yılında henüz üniversite talebesi olan Osman
Yüksel Serdengeçti’yi karşısında ‘suçlu’ olarak bulur ve kendisine hakaret
eder. İsmet İnönü’nün has adamı olan Tandoğan, görev yaptığı sırada Ankara’ya
‘köylü kıyafeti” ile gelen vatandaşların şehre giremeyeceği talimatını
vermiştir. Bu garip ve tuhaf yasaktan, meşhur halk ozanımız Âşık Veysel Şatıroğlu
da ne yazık ki nasibini almıştır.
ALİ FUAD BAŞGİL’İ DE İSTEMEMİŞLERDİ
Merhum Ergun Göze, 27
Mayıs’tan sonra milletin ümidi hâline gelen Başgil’i Cumhurbaşkanı seçtirmemek
için koalisyon kuran şer cephenin çirkefliklerini anlattıktan sonra Hoca ile
aralarında geçen şu konuşmayı aktarıyor: “Ne var ki Hoca hukuk adamı idi.
Hâlbuki Türkiye’de daha çok ‘guguk’ adamları mevcuttu. Nitekim bunlar Hoca’nın
cumhurbaşkanlığına mani oldular. Nasıl mı? Silâh göstererek. Hoca kendi
canından korkmuş değildi. Amma çıkacak kargaşalığın memlekete getireceği
zararın mesuliyetini omuzlayamadı:
- Ergun Bey evlâdım, ben
medenî bir siyasî mücadele yapabilirim, bedevî davranışlara karşı elimden ne
gelir?
Nitekim, şu son birkaç
senede, bazı merd-i kıptî’ler Başgil Hoca’yı nasıl o koltuğa oturtmamak için ne
gibi kanunsuzluklar yaptıklarını iftiharla anlatmaktan da çekinmediler.
Memlekette insan unsurunun iflâsından büyük ıstırap içindeydi. Bir defasında
elini öpmeme ‘Eli öpülecek adam getir de beraber öpelim’ diyerek mâni olmuştu.
Başgil, son devirde milletiyle bütünleşebilen ender âlimlerden birisi hatta birincisidir.”
Bu anlatılan sahneler bize
hiç yabancı gelmiyor değil mi? Bugün de benzer sahnelere şahit olmuyor muyuz?
Erdoğan’ı seçtirmemek için kimlerin canhıraş şekilde tezgâh kurduğunu görmüyor
muyuz?
“MEFAHİRE YAYLIM
ATEŞİ”
Mütefekkir yazar Sâmiha Ayverdi’nin
Kubbealtı Neşriyâtı’ndan çıkan Ne İdik Ne
Olduk isimli eserinde, “Halk Partisi’nin Muhâlefeti” başlıklı çok kıymetli
bir makalesi vardır. Yazı şöyle başlıyor:
“Demokrat Parti iktidarı
(1950), bilhassa Cumhuriyet'ten bu yana, memleketin tarihi ve an'anevi
rotasının batıya kaydırılmasıyla, değer hükümlerinin uğradığı zelzele yüzünden,
istikrarsız ve şaşkın bir devrin içine ilk adımını atmış bulunuyordu. 27 sene
sürmüş olan Halk Partisi iktidarı, adeta bir Sovyet Rusya prensliği anlayışı
içinde, dediği dedik buyruğu ile, tarih, iman ve mefahire yaylım ateşi açarak,
Türk milletine kan kusturmuştu.”
“İşte, Türk milleti de,
eline bir gerçek seçim fırsatı geçer geçmez, Halk Partisi’ni kapı dışarı
ederek, muhalefette olan Demokrat Parti’ye iktidar imkânı tanımıştı.” diyen
Ayverdi, makalenin ilerleyen bölümünde okuyucularını değerli bilgilerle
donatıyor. “Halk Partisi muhalefeti” üzerine derin tahlillerde bulunan
mütefekkirimiz, “27 Mayıs afeti” ile neticelenen Demokrat Parti-Halk Partisi
mücadelesini şu manidar cümlelerle tamamlıyor: “Halk Partisi muhalefeti ise,
şahsi kin, gözü dönmüş bir iktidar mücadelesi ve sola kaymış bir ideolojinin
kapısını aralayarak, girmek istediği yere o noktadan ulaşmak istemekteydi.
Nitekim, bu mesuliyet ve devlet mantığından kopmuşluk, 27 Mayıs afeti ile
tecelli etti. Böylece de, iç ve dış siyaset bakımından, devlet de millet de,
Türk tarihinin en acılı ve acıklı devrini yaşamak felaketini idrak eyledi. Öyle
ki, binlerce askerin şehit olmasına gözünü kırpmadan yol açarak, rakibini
mevkiinden, yahut da başından etmek için ters taktik tavsiye eden vicdansız
kumandan hiyaneti içinde bulunan Halk Partisi de, Türk milletinin azim kaybı ve
felaketi olan 27 Mayıs'ın sahneye getirilmesinde, Moskof menfaat ve
kışkırtmacılığına öncülük etmekte tereddüt etmemiştir.”
SAĞ
PARTİLER TABANA SAYGI DUYMALI
Malum, uzun
zamandan beri ‘HDP Gölgeli Altılı Masa” adlı bir ucubeyi konuşuyoruz. Bu masada
CHP’nin dışındaki diğer beş sağ partinin genel başkanlarının tek belirleyiciliği
sonuç getirecek mi? Genel başkanlar, sürüklendikleri maceralı yola tabanlarını
da taşıyabilecek mi? Hiç sanmıyorum. Tepedeki isimler Türkiye’de yaşananları
unutsa da milliyetçi muhafazakâr ve dindar vatandaşlarımız, hakikatleri asla
unutmaz! “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.” derler ama insanımızın hafızası,
hayati meselelerde unutkanlıkla illetli olmaz. Olursa yazık olur, mahcubiyet
doğar, vebal artar. Anadolu insanının ruhu dipdiri ayaktadır. Dünü unutmadığı
gibi geleceğe de iyi hazırlanır. İnsanlarımız babalarından, dedelerinden
duyduklarına inanır. Bu hususta aziz milletimizin ferasetine, basiretine, güçlü
duruşuna ve sağlam şuuruna inanıyorum. Tarihi boyunca hürriyetlerini, bilhassa
inanç özgürlüklerini kısıtlayan bir partiyi asla iktidara getirmez, getirmeyecektir.
“Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşamam!” diyenlerin ardından gidenler gaflete
düşmez. “Hak geldi, bâtıl zail oldu.” ayetini şiar edinenler, asla “bâtılla
ittifak” etmez. Üstatlarına, hocalarına, öncülerine, başbuğlarına türlü eza ve cefayı
reva görenlerle aynı çadıra girip vebale girmezler. Vakit henüz çok geç değil.
Kirli tezgâhlarla ve kumpaslarla kurulan zoraki ittifak, hayra hizmet etmiyor, üstelik
parti tabanlarında büyük rahatsızlıklar doğuruyor. Ata sözüdür: “Hatadan dönmek
fazilettir.” Bu fazilet hissinin aziz vatanımızda hâkim olması ve doğru yolda
buluşulması en büyük temennimiz, dileğimiz, duamızdır. Cenabı Allah, birliğimize,
dirliğimize, devletimize, milletimize, ümmetimize zeval vermesin, âmin.
CHP
ZULMÜNE UĞRAYAN ÂLİMLER VE AYDINLAR
Abdülbaki Gölpınarlı, Abdülhakim Arvasi, Ahıskalı Şeyh
Ali Haydar Efendi, Alparslan Türkeş, Arif Damar, Arif Nihat Asya, Attila İlhan,
Aziz Nesin, Bediüzzaman Said Nursi, Bekir Berk, Cebbar Şenel, Cemal Oğuz Öcal, Cevat
Rifat Atilhan, Cihat Savaşter, Çetin Altan, Enver Gökçe, Erdoğan Alkan, Eşref
Edib Fergan, Fakir Baykurt, Faruk Nafiz Çamlıbel, Fethi Tevetoğlu, Hasan
İzzettin Dinamo, Hikmet Kıvılcımlı, Hikmet Tanyu, Hüseyin Nihal Atsız, İbrahim
Abdülkerim Meriçboyu (A.Kadir), İskilipli Atıf Hoca, İsmet Tümtürk, Kemal
Tahir, Kerim Korcan, Mehmed Âkif Ersoy, Mehmet Fuat Köprülü, Mihri Belli,
Muhammed Esad Erbilili, Nâzım Hikmet, Nejdet Sançar, Necip Fazıl Kısakürek,
Nurettin Topçu, Nurullah Banman, Orhan Kemal, Orhan Şaik Gökyay, Osman Yüksel Serdengeçti,
Ömer Rıza Doğrul, Reha Oğuz Türkkan, Sabahattin Ali, Sabiha Sertel, Süleyman
Hilmi Tunahan, Şükran Kurdakul, Tahirü’l Mevlevi, Vedat Türkali, Yaşar Kemal,
Zekeriya Sertel, Zeki Velidi Togan.