CHP'lilere Öğüt
Önceki gün sağduyulu olduğuna inandığım CHP'li bir milletvekili ile görüştüm. Son günlerde partiye bir haller olduğunu, referandumdan sonraki anlamsız hazımsızlığın ve isyan girişiminin tehlikesini anlattım. Vekilimiz, parti içinde toplantı ve görüşmeler yapılacağını, makul noktaya gelineceğini umduğunu söyledi. İnşallah öyle olur. Gidişattan pek memnun olmadığını ses tonundan anladım. Demek ki parti, aslında içten içe kaynıyor. Zaten terör örgütleriyle arasına hiç mesafe koymayan parti, neredeyse HDP'nin ikiz kardeşi oldu. Çok yazık! CHP bu hallere düşmemeliydi. Cumhuriyet'le yaşıt olan, Atatürk'ün kurduğu CHP, çok tehlikeli sularda yüzüyor. Yöneticileri, partilileri sokağa dökmeye çalışıyor. Çıldırmış gibiler. Ne yapmaya çalışıyorlar, anlamak mümkün değil. Marjinal olsalar anlaşılabilir, ama 'ana muhalefet' unvanını taşıyan bir partinin idarecileri, bu kadar sorumsuz olmamalı. Pazar gününden beri kimyaları bozulmuş adeta. Hergün çelişkili açıklamalar yapıyorlar.
Ben hayatımda bu partiye oy vermedim, bu gidişatta olduğu sürece de ömür boyu vermeyeceğim. Zira 60 yıldır toplumun değerleriyle barışmayan ve değişmeyen bir kimliğe sahip. Ama sonuç itibariyle Türkiye'nin partisidir. Ve sözüm ona 'ana muhalefet' partisi olma iddiasındadır. Peki bunlar iktidara geldiklerinde herkesle böyle mi kavga edecekler? Halkımız bu yüzden mi bunları 60 yıldır muhalefete mahkum ediyor. Bu sınırsız yenilginin sebebi ne?
Daha referandum ilan edilir edilmez tencere tava rezaleti ile herkesi rahatsız etmeye başladılar. Peki bu, milli iradeye saygısızlık değil mi? Görünen o ki, yüzde 51.4 değil de yüzde 60 hatta 70 bile "evet" oyu çıksaydı bunlar yine rahat durmayacaktı. Nitekim Deniz Baykal, fitne ateşini daha oylamadan önce ateşlemiş ve "En az yüzde 80 Evet oyu çıkmalı" şeklinde tuhaf, garip, mantıksız bir açıklama yapmıştı. Peki kardeşim madem yüzde 50.1'i kabul etmiyorsun, ne diye oylamaya katılıyorsun, kampanyalar düzenliyorsun, herkesi meşgul ediyorsun? Protesto eder girmezsin, olur biter. Gerçek niyetin de anlaşılır. Hem "Çıkan sonuca saygılı olacağım." diyeceksin, hem de kuyruğuna basılmış kedi gibi bağırıp ortalığı ayağa kaldıracaksın. Demokratlığın nerede kaldı?
Peki dış ülkelerin kaos beklentilerine ne demeli? Nasıl oluyor da, Cumhuriyet'imizin kurucu partisi, Türkiye düşmanlığı yapan yabancı basınla birlikte aynı nakaratı seslendiriyor? Bu birlikteliğin anlamı nedir? Yoksa dışarıda birisi çalıyor, sizler de oynuyor musunuz? 'İkinci gezi' iddiaları ne dereceye kadar doğrudur ve CHP bu kalkışmanın neresindedir? Bunu vatandaş olarak sormak hakkımızdır. Kılıçdaroğlu'nun sokağı işaret ettiği sırada emperyalist Batının, Türkiye düşmanı Haçlı medyasının Taksim'de konuşlanması tesadüf müdür? Bu parti, kimlerle, hangi örgütlerle ve dış bağlantılarla birlikte hareket ediyor, merak ediyoruz? Allah korusun, çıkacak olayların sonucunda akacak kanın müsebbibi CHP olmayacak mı? Bu vebalin, bu günahın altından kalkabilecek misiniz?
Beni en çok hayrete düşüren ise Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in, "Sokak çağrısı PKK'yı, FETÖ'yü kurtarma çağrısıdır. Bu çağrılarla Amerika'nın arzu ettiği şey, bir takım karışıklıklar, belirsizler yaratmaktır." şeklindeki doğru açıklamasıdır. Neredeyse Kılıçdaroğlu ve Perinçek yer değiştirmiş gibiler. Perinçek adeta anamuhalefet lideri gibi sorumluluk hissi içinde CHP'lileri sağduyuya ve sükunete davet ediyor, Batı'nın kurduğu tuzakları işaret ediyor, terör örgütlerine alet olunmaması gerektiğini hatırlatıyor, ikazını yapıyor. Ve "Türkiye'de bir iç kavga çıkarmak 'evet' 'hayır' cephesini birbirine vurdurmak, kırdırmak ancak bölücü teröre, FETÖ'ye hizmet edenlerin ama onlardan da önemlisi bu terör örgütlerinin arkasındaki Atlantik'te bulunanların işi olabilir." diyor. Şu cümlesi de gerçeğin ta kendisidir: "CHP yönetimi, HDP ile el ele vermeye son vermelidir. Bu sorumsuz tutum son bulmalı." Aman Allah'ım! CHP ne hallere düşmüş ki, Doğu Perinçek bu en eski partimizin yöneticilerine ihtarda bulunma ihtiyacı hissediyor. Çok garip!
***
Bu arada tanınmış yazar Selim İleri, Star gazetesinden Bedir Acar'a yaptığı açıklamada, "Sandıktan çıkan halk iradesidir saygı duyulmalı." diyordu. Ve haber: "Ünlü yazar Selim İleri, 16 Nisan halk oylamasından çıkan 'Evet' kararını, milletin iradesinin sandığa yansıması olarak değerlendirdi ve 'Saygı duyulmalı' dedi. Bugüne kadar çok sayıda hikaye, roman, araştırma ve anı kitabına imza atan ve bu sene edebiyatta 50. yılını kutlayan usta kalem, referandum sonucunun ne olursa olsun saygın olduğunu vurguladı. İleri, 'Bu, demokratik sistemin bir sonucudur, herkes tarafından kabul edilmeli' değerlendirmesinde bulundu. 'Türkiye'nin insanları birbirine saygı duymak zorunda, toplumsal barış için bunu öğrenmeliyiz artık' diyen İleri, 'Sonuçların memlekete iyilik, sevgi ve sağduyu getirmesini bütün kalbimle diliyorum' şeklinde konuştu. İleri 'Öyle sanıyorum ki önümüzdeki dönem çok daha şefkatli bir yaklaşımla sürecektir' dedi." Sandıktan çıkan millet iradesini hazmedemeyen üst akıl ve yerli uzantıları, kirli tezgahların peşinde. CHP buna alet olmamalıdır. Ben yöneticilerinin bilinçsiz açıklamalarına rağmen parti milletvekilleri ile tabanın sağduyusuna güveniyorum. İnanıyorum ki sokak çağrıları devam ederse bu köklü partide istifalar peşpeşe başlayacak. Parti idarecilerine bu gerçeği hatırlatıyor, uyarıda bulunuyorum: "Beyler! Çok geç olmadan kendinize gelin!"