CHP…Kasetten Önce, Kasetten Sonra
CHP Camiası’nın önemli isimlerinden Yılmaz Ateş “partiden atılma” tehdidiyle karşı karşıya.
Canlı yayında “Maalesef benim partim FETÖ’ye teslim oldu.” deyince…
Ve bir de…
“Deniz Baykal’a kaset komplosu” mevzuunu “bağlamıyla” gündeme getirince böyle oldu.
Yılmaz Ateş bu çıkışlarından dolayı “disiplinlik” olurken,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, “Barış Pınarı Harekâtı”yla “Kürtlere Savaş açtığını” öne süren…
Yani…
Türkiye’ye zımnen “soykırımcılık” iftirasını atan bir CHP Milletvekili –adeta- iltifatlara mazhar oldu!..
Bu durumun CHP’nin omurgasını teşkil eden “ulusalcıları” rahatsız etmemesi düşünülemez.
Düşünülmesi teklif dahi edilemez.
Bilirsiniz;
CHP’nin “Atatürkçü Cenahı”ndan bazı isimlerle söyleşilerimizde, Parti Tarihi’nin “Kasetten Önce ve Kasetten Sonra” olarak ikiye ayrılması gerektiğine dair görüşler dikkat çekmişti.
Deniz Baykal’ın “kasetlenmesi”nin büyük bir “dönüşüm ve değişim PROJESİ”nin en önemli aşaması olduğu yönünde dikkat çekici değerlendirmeler…
Özetle;
CHP’nin “Atatürkçü Karakteri”ni yansıtan “Ulusalcı” Lideri Deniz Baykal’ın uzun bir “tâkip ameliyesi” sonucu kenara çekilmesiyle “Gezi Olayları”ndan bugünlere uzanan ve yarınlara uzanması “plânlanan” sürecin yolu açılmış oldu.
…….
Deniz Baykal “kasetlenmiş olmasaydı” Yılmaz Ateş “Benim Partim FETÖ’ye teslim oldu!” der miydi?..
“15 Temmuz’dan” da bahseder miydi?..
O CHP’de, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne “soykırımcılık” iftirasını atan bir milletvekilinin de işi olmazdı.
Benim CHP’nin derdi ile dertlenen bir vatandaş olmadığım malûmdur.
“Bana ne, ne halleri varsa görsünler.” demek hoşuma gidebilirdi.
Amma velâkin…
Mesele “Memleket Meselesi” olunca “dert ediniyoruz” CHP’deki halleri.
Deniz Baykal’ı “kasetlemek suretiyle” “Yeni Süreç”in yolunu açanlar neleri hedeflediler?..
Onların kafasında “nasıl” bir Türkiye var?..
“Büyük Proje”nin hangi aşamasındayız?..
Yılmaz Ateş, “Bir yangının külünü yeniden yakıp geçti!” bu çıkışıyla.
CHP tabanı, “kaset komplosu”nu kuranların niyetlerini, kasetten öncesini ve kasetten sonrasını daha fazla düşünecektir bundan böyle.
Düşünmelidir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu Cumhuriyet’i kolay kurmadı zira!..
****
Diyanet’e Saldırı… “Mezhepçi” Kışkırtma Arayışları
Diyanet İşleri Başkanlığı hedefteki kurumlardan.
Sosyal medyada “Diyanet Kapatılsın” kampanyaları düzenleniyor.
Kampanyayı başlatan ve sürükleyen hesapların ayrıntısına bakıyorsunuz…
“Türk-Kürt kışkırtması”yla sonuç almaya çalışmışlar…
Barış Pınarı Harekâtı’na millet desteği yüzde 90’ları bulunca farklı arayışlara girmişler…
“Mezhep” kışkırtıcılığından sonuç alma çabasına meselâ.
Diyanet İşleri Başkanlığı’na hücumları genellikle “bütçe” üzerinden gerçekleşiyorsa da, aralara serpiştirilen mesajlardan, önümüzdeki günlerde yoğun bir “mezhep tartışması” içine itileceğimiz yönünde sinyaller alıyorum.
Bir “Kıbrıs” meselesi, iki “Mezhepçilik” meselesi.
Buralara dikkat!..
***
Kaybetmeyi tercih et!..
‘Eski Bir Tapınak Yazıtı’ olarak paylaşılmış, ilgimi çekti.
Siz kıymetli okuyucularımla paylaşayım, dedim:
“Gürültünün patırtının ortasında sükûnetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma, içten ol. Telâşsız kısa açık ve seçik konuş. Başkalarına da kulak ver; aptal ve cahil olduklarında bile dinle onları; çünkü dünyada herkesin bir öyküsü vardır.
Yalnız plânların değil başarılarının da tadını çıkar. İşin ne kadar küçük olursa olsun onunla ilgilen, hayattaki dayanağın odur.
Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zaman kalmaz. Ve unutma ki: insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri sonsuz uzunluktaki bir kumsalda tek bir kum taneciğinden fazla değildir.
Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et, ilkin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. Bazı ülküler o kadar değerlidir ki o yolda mağlup olman bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.
Yılların geçmesine öfkelenme, gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme.
Rüzgârın yönünü değiştiremediğin zaman yelkenlerini rüzgâra göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir. Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatıla ki evreni yargılamak imkânsızdır. Bu yüzden kavgalarını sürdürürken bile kendinle barışık içinde ol.
Hatırlamazsın doğduğun zamanları, sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir ömür geçir ki herkes ağlasın sen öldüğünde. Mutlulukla gülümse sabırlı, sevecen, erdemli ol. Önünde sonunda bütün servetin sensin. Görmeye çalış ki bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya insanoğlunun güzel mekânıdır.”
( XSENTUS MÖ 9. yy.)