CHP'de miras kavgası
İmamoğlu hakkında alınan mahkûmiyet kararı sonrasında Meral Akşener’in
hemen yanına koşması ve Saraçhane’de mahkeme günü alınan kararla
bir miting yapılması Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın isimler tarafından
epey eleştirilmişti.
Saraçhane mitinginde CHP Genel Başkan Yardımcılarının otobüsün
üstüne çıkmaması bu temkinli ve tepkili tavrı göstermişti.
Aynı yerde bir gün sonra Kılıçdaroğlu’nun Altılı Masa’nın
üyeleri ile ortak bir dilin geliştirildiği miting yapması İstanbul
Belediye Başkanı’nı aslında bir nevi Altılı Masa’nın belediye
başkanı hâline getirdi.
Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Merkezinde yaptığı yılsonu değerlendirme
toplantısında başka partilerin iç işlerine karışılmaması gerektiği
açıklamasıyla kulislerde İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in
İmamoğlu’na yakın durması nedeniyle bu eleştirinin dile getirildiği düşünüldü.
Bu eleştiriye rağmen Saraçhane’de İmamoğlu’nun Altılı
Masa’nın "ortak mağduru" gibi gösterilmesi başlı
başına büyük bir çelişkiyi beraberinde getiriyor.
Bir de üstüne CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun
İmamoğlu’nu grup toplantısına davet etmesi Ankara kulislerine epey
hareketlendirdi.
İmamoğlu’nun konuşturulmaması ama Meral Akşener’in ile İmamoğlu arasındaki “abla-kardeşi” ilişkisine
nispet yapar gibi “Ben Ekrem İmamoğlu ile baba oğul ilişkisi içindeyim.
Kendisi CHP’nin evladı olduğu kadar benim de evladımdır.” sözlerinin
sarf edilmiş olması çok dikkat çekti.
"Oğlum" ifadesi sadece Akşener’e verilen bir cevap olarak
okunmamalı...
Kulislerde İmamoğlu’na, Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda
acele etmemesi gerektiği ve Kılıçdaroğlu’nu destekleyerek Kılıçdaroğlu sonrası
dönemde CHP Genel Başkanlığı için fırsat aranması telkininde
bulunulduğu ifadeleri dolaşıyor.
Bu zaviyeden bakılınca "oğul" ifadesi aynı
zamanda, babanın mirasına sahip çıkacak kişi olarak da
değerlendirilebilir.
Sayın İmamoğlu, kendisinin de vurguladığı gibi hem yaşının
genç olması hem de CHP tabanında karşılık bulması; kendisini CHP
için genel başkan adayları arasına sokan doğal bir durum oluşturuyor.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun da İstanbul’dan gelmesi
ve İstanbul’un Türk siyasetinde önemli bir yer tutması göz
önünde bulundurulunca İmamoğlu’nun ağzına bal çalındığı düşüncesi
akla geliyor.
Tabii Sayın İmamoğlu bu bala kanmamış olacak ki Fatih
Altaylı’nın programında “Kendimi aday görmek gibi bir hadsizlik
içinde değilim ama takımın sahaya çıkarabileceği bir oyuncuyum. Bu net!” ifadesini
kullanarak niyetinden vazgeçmediğini deklare etti.
Baba-oğul ilişkileri zordur.
Niyetler açık edilmez.
Oğullar, her daim babalardan "isteyen"; babalar da,
her daim oğulları için "yol açan" olur.
Kılıçdaroğlu’nun “oğlum” dediği İmamoğlu’ndan “babalık” yapmasını
isteyerek adaylıktan geri çekilmesi talebi, CHP tabanından tepki görse de buna
rağmen adaylık konusunda usul olarak Kılıçdaroğlu’nun hakkı
konusunda herkes hemfikir...
Lakin bu süreç, CHP kendi içinde birçok yeni dinamiği
harekete geçirdi.
CHP Genel Başkanlığına talip olan CHP’deki birçok
ismin, bu zamana kadar Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı adaylığına
şevkle "ittikleri" bir süreci izledik.
Kılıçdaroğlu, bir anda oğul söylemi ile CHP Genel
Başkanlığı için İmamoğlu’nu güçlü bir aday olarak sahaya sürmesi CHP’de
birçok kişiyi rahatsız etti.
İmamoğlu’nun “CHP’nin evladı” rütbesiyle payelendikten sonra CHP
Genel Başkanlığı için potadaki adayların derin bir sessizliğe girdiğini
görüyorum.
CHP’de şu an, tavır değişikliği iyiden iyiye herkese sirayet
etmeye başladı.
Eğer, Kılıçdaroğlu aday olursa İmamoğlu Genel
Başkanlık için güçlü bir aday olacak.
Tabii mahkumiyetle biten birinci derece yargılama sürecinin tamamlanması bu
noktada çok belirleyici olacaktır.
Mahkumiyet kararı savcının isteği ile yükseltilir ya da
mevcut karar olduğu gibi kalır ve İstinaf ile Yargıtay süreçlerinde
onanırsa CHP Genel Başkanlığı için İmamoğlu’nun
potaya girmeden potadan düştüğünü görülür.
Muharrem Sarıkaya’nın yazdığı iddia burada ilginç bir karşılık buluyor.
İddiaya göre Kılıçdaroğlu’nun diğer başkanlara sunduğu “Genel
Başkanlar milletvekilliğinden vazgeçsin ve Ortak Cumhurbaşkanı Adayının
Cumhurbaşkanı Yardımcıları olsun.” teklifi karşılık bulmamış.
Masadan aldığım bilgiler bu meselelerin hiç masada konuşulmadığı yönünde
olsa da iddia benim analizimde yer bulabiliyor.
Çünkü Kılıçdaroğlu’nun hem Genel Başkanları hem
de İmamoğlu’nu paylayabileceği tek senaryo bu...
CHP kimsenin tek başına sahibi olacağı kadar küçük olmasa da
kavgasının öyle kolay bitmeyeceği kadar büyük bir parti...
Hizipler, taraflar, hesaplar adaylık sürecinde Kılıçdaroğlu için
ayrı bir baskı aracı olarak sahada görünmeye başladı.
Bundan sonra CHP içinde kurulacak dengeler ortak aday konusunda çok
belirleyici olacak.
Akşener'in sert çıkışı ve İmamoğlu'nun ortak oylarla seçildiği söylemi İYİ
Parti'nin etki alanını hala korumak istediğini gösteriyor.
Her liderin bağımsız aday olma senaryosu masada olsa da bu senaryo artık
tamamıyla Akşener'in atacağı adımlara bağlı olacak...
CHP'nin içinde birçok el var.
Bakalım kimin eli daha uzunmuş, görelim...