CHP'de Kemalizm tartışmaları...
CHP’de Canan Kaftancıoğlu merkezli “Mustafa Kemal mi?” “Atatürk mü?” tartışması, bir
değil birkaç açıdan üzerinde durulması gereken bir konudur, zannımca.
İlki, Kemalizm’in gündemde tutulması
bakımından son derece işlevsel olması... Batı’da bile Türkiye’nin imparatorluk olma
yolunda olduğu vurgulanırken, Batı’nın
endişelerini izale edici ideolojinin gündemde tutulması son derece önemli olsa
gerektir.
Ancak bugün üzerinde durmak istediğim husus bu
değil.
İkincisi kendisini muhafazakâr olarak
niteleyen bazı ekran müdavimleri ve yazarların bu hususta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu suçlayarak partinin
fabrika ayarlarına dönmesini teklif etmesi.
Ne yaptığını bilmeyen bu şaşkınların
beyanları da doğrusu üzerinde durmak istediğim husus değil. Elbette ki toplumda
ve her kesimde mazoşist ruhlu insanlar da vardır.
Asıl üzerinde durmak istediğim konu “sol” ile “Kemalizm” arasındaki ilişkinin altında yatan ideolojik gerekçeler.
CHP’de ki tartışmanın altında yatan
nedenin bu olduğunu bir ekran tartışmasında gazeteci Hakan Bayraktar dile getirdi. Bayraktar, Canan Kaftancıoğlu’nun sol
görüşlü olduğu için “Atatürk” demeyip “Mustafa Kemal” dediğini, parti içinde
yalnız olmayıp aynı şekilde düşünenlerin bulunduğunu, bu durumun CHP’de oy
kaybına sebebiyet verdiğini ve solun oy oranının Türkiye’de ancak yüzde üç
olduğunu söyledi.
Şimdi konumuza gelebiliriz.
Sahi sol neden Kemalizm ile ilişki
kurar? Bunun Marksist görüşte bir izahı var mı? Mesela Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Marksist olmaları yanında Kemalist
olduklarını da biliyoruz.
Bilebildiğim kadarıyla İbrahim Kaypakkaya müstesna.
Konuyu şu soru ile daha sarih hale
getirelim: Marksist ideolojiye göre hangisi haklı? Gezmiş mi, yoksa Kaypakkaya
mı?
Marksist edebiyatta tarih beş aşamalı
olarak ele alınır: İlkel komünal toplum, köleci toplum, feodal toplum,
kapitalist toplum ve nihayetinde sosyalist toplum.
Tarihin motoru ise sınıf
çatışmasıdır. Peki, ilk aşamada nasıl olmuşta sınıfsız komünal toplum, köleci
topluma geçmiştir? Keza yine ikinci sosyalist aşamada tekrar sınıflı topluma
geçilmeyeceğinin garantisi nedir? Bu soruların konumuz ile bağlantısı yok. Aşamaların evrensel addedilmesidir konumuzda
önemli olan. Tarihi materyalizmin kaderci öğretisine göre istisnasız bütün
toplumlar yaşayacaktır bu aşamaları.
Peki ya Doğu toplumları? Şablona
uymayan bu toplumlar nasıl izah edilecektir? Marksizm bu noktada Avrupa-merkezci damarı ile Doğu
halklarını suçlar. Onlar tarihsiz toplumlardır. Tarihsiz toplumlar öncelikle
tarihli hale getirilmelidir ki şablondaki çizgiye yerleşsin, katıldığı noktadan
yol alarak sosyalizme doğru pupa yelken ilerlesin.
Bu nedenle Batı-dışı bir ülke Batılı
bir güç tarafından işgal edilince Marksistlerin gözleri parlar. Tarihe müdahil
oldu, hareketlendi; kapitalizm, proletarya diktatörlüğü ve sonunda sosyalizm
gelecek diye.
Dedik ya kelimenin tam anlamıyla
determinizm yani kadercilik/yazgıcılık ile maluldür bilimsel sosyalizm.
Bu sebeple Marks Hindistan’ın İngiltere
tarafından sömürgeleştirilmesini devrimci bir ilerleme olarak niteler. Durağan,
tarihsiz ve barbar olan Hintliler bu vesileyle tarihe katılacak ilerlemeye
başlayacaktır
Oysa Batı toplumları ile Doğu
toplumlarının tarihi gelişme çizgileri
birbirlerinden çok farklıdır. Ancak Karl
Marks Batı çizgisini mutlak ve her toplumun yaşaması gereken bir tarih
çizgi olarak görür... Tıpkı Max Weber
ve diğer Batılı düşünürler gibi katı bir Batı-merkezcidir.
Batılı kafaların tedavi kabul etmez
hastalığı doğulu ülkeler için biçtikleri Doğu
despotizmi yakıştırmasıdır.
Batı-dışı bir toplum ister
sömürgeleştirme vasıtasıyla isterse elit bir kadronun zorlamasıyla Batı tipi
modernleşmeye katılması halinde batılılar bunun ilerleme olduğunu söylerler... Lakin
modernleşme alternatif bir eksen üzerinde gerçekleştirilirse o toplum ve
yöneticisi suçludur.
Dün Doğu despotizmini diline
dolayanlar bugün aynı konumdaki toplumları eksen değiştirmekle liderlerini de
istibdat (diktatör) uygulamakla vasıflandırıyorlar.
Sanırım Canan Kaftancıoğlu ve
yandaşlarının Mustafa Kemal’in neden “askeri” olmayıp “yoldaşı” oldukları
hususu anlaşılır olmuştur.
“Askerleri” için Mustafa Kemal son
durak iken “yoldaşları” için bir atlama taşıdır da ondan.
Bu nedenle CHP’de yaşanan kavga pek de yersiz değildir.