CHP'nin durumu
ilgili genel değerlendirmemizde kısaca partilerin durumuna ve bu arada CHP'ye de kısaca değinmiştik. Parti'nin değişmesi şart, ama bu değişim biraz kökten olması gerekiyor. Bunun da gerçekleşebilmesi kendi içindeki paradoksal durumu aşabilmesiyle mümkün.
Muharrem İnce'nin adaylığı bazı şeyleri daha net göstermiştir. Bir kere İnce'nin şahsi oyunun yüzde1'lere doğru gelmiş olması onun bir başarısı sayılabilir. Ama bu oran aynı zamanda CHP'nin kendi içindeki sınırlarını da ifade ediyor. Hele yeni sistemde yüzde 40'ları aşmadıktan sonra oy oranınız sonuç almanıza yetmiyor. Ama ben nicelikten daha farklı şeyler üzerinde durmayı yeğleyeceğim.
popülizm yapabilmekte, dişe diş bir siyaset ve söylem üretebilmektedir. Seçimdeki yarışlara Yalova'daki akrabalarıyla birlikte görüntüleri ve mezar ziyaretleri ile başlamış; annesi ile beraber çektirdiği fotoğraflar munis, mütevazi bir Anadolu çocuğu görüntüsü oluşturmuş; en son "tarhanayı çok özledim anne" mealindeki sözlerle aidiyeti konusunda olumlu sinyaller vermiştir. Başarısının kodları da burada gizlidir.
Seçimden çıktıktan sonra CHP'de mutlaka kurultay ve yeni başkanlık tartışmalarının başlayacağı aldığı oydan belliydi. Ama zaten parti, girdiği her seçimden sonra böyle bir süreci yaşamaktadır. Kendi içerisinde böyle bir sorgulama yaşaması, taktir edilecek bir durum olsa da, değişimin nasıl olması gerektiğine dair kodların henüz keşfedilememiş olması, sorunun devam etmesini sonuçlamaktadır.
Belirtmek lazımdır ki, CHP'deki sorun bir lider değiştirme sorunu değildir. Toplum ile temas kurma sorunudur. Aslında İnce'de hemen görüldüğü ve sonuç verdiği üzere, bu topraklarda varolan kültürel genişlik ve değerlerle olumlu bir iletişim kurabilme meselesidir. İnce, bunlardan bir kısmını yapabilmiş ve partisinden fazla oy almıştır.
CHP'nin din de dahil olmak üzere bu topraklarda kabul görmüş bazı değerlere karşı yaklaşımları konusunda kendi içerisinde ikircikli bir tutum yaşadığı görülmektedir. Bir yanda çarşaflılara rozet takarken, bir yanda kimi milletvekillerinin en temel dini değerler konusunda negatif tutumlar takınmaları, en başta bir "güven" problemi oluşturmaktadır. Üst düzeyden zaman zaman bu konuda yapılan olumlu açıklamalar ümitvar olunmasını sağlasa da, bu ümit farklı düzeydeki yorumlarla negatife doğru da çevrilebilmektedir. Bu açıdan partinin varolan toplum yapısıyla daha "organik" bir ilişki kurması bir zorunluluk olarak kendisini göstermektedir.
CHP'nin bu değişim taleplerini yeterince karşılayamıyor olmasının bir sebebi, partinin yapısını oluşturan organlar ve burada yükselen fikirlerdir. Bu fikirler yerleşik olarak partide bulunan fikirleri bir türlü aşamamaktadır. Halbuki değişen dünya koşullarında, fikirlerini yeni formlarla besleyerek üretmesi gerekiyor.
Tam da bu sebeple, birinci olarak CHP'nin dinle ve yerli fikirlerle organik temasını artırması beklenmektedir. İkincisi, kendisinden farklı düşünen yaşam tarzlarını koruyacağına dair tutarlı söylemleriyle kamuoyuna bir güven vermelidir. Aslında tüm dünyada iş, emek, özgürlük vb. solun temellük ettiği bir takım söylemlerin yeniden kurgulanması ve entelektüellerce içeriklendirmesiyle karşı karşıyayız. Ama Türkiye'de partinin bu söylemleri Türkiye'nin kendi yerli düşünceleri ve anlayışları ile yoğurarak bir öneri haline getirebilmesi söz konusu olamamaktadır.
bakıyorsunuz, yerli anlayışlarla örtüşmeyen bir özgürlük söylemi, emeği Batılı tarzda işleyip bu toprakların insanlarıyla buluşturamayan ve maalesef kendisi yabancılaşmış olarak bu topraklara bakan bir CHP ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Sorunları burada aramak gerekir. Genel olarak solun savunduğu ve dünya ölçeğinde de önem taşıdığını düşündüğüm kimi fikirlerin, bu topraklara değememesi sebebiyle heba olması, hem sol, hem Türkiye hem de partinin kendisi için bir kayıp olmaktadır.