CHP Vizyonunun İnsansızlık İllüzyonu
CHP’nin “İkinci Yüzyıla Çağrı Buluşması” ve Vizyon belgesinin ilanını izledik. Yetmiş bilim insanından oluşan bir kurulun tanıtımı yapıldı. Bu konuşmacıların önüne Jremy Rıfkin’in; vitrinize edilmesi usuli olarak, uzaktan bağlanması ise şekli anlamda ne kadar doğruydu kamuoyunda hala tartışılıyor. Bununla birlikte iktidara muttalip ana muhalefet partisinin seçim kampanyasında vizyona ABD’li bir ismi koyarak start vermesi Müslüman mahallesinde salyangoz satan esnafın kâr beklentisinden öteye geçemedi. Ayrıca bilimin kutsanarak muhalif siyasetin aklanması gayreti CHP’nin kendi seçmeninde dahi kavram karmaşasına neden oldu.
Herkes şapkadan çıkan Amerikalıyı
koşuyor. Ben bu tartışmaları kendi mecrasında bırakarak J.Rıfkin’in kendisini
değil konuşmasında verdiği mesajlara mercek tutmak istiyorum.
Çünkü yukarıda
bahsettiğim metafor nedeniyle ve belki de ABD’linin meramını kendi anadilinde
anlatması ve salonda sadece Kılıçdaroğlu’nda tercüme kulaklığı olması (!)
nedeniyle bu konuşmanın kodları yeterince tartışılmadı.
Peki J. Rıfkin
o gün bize daha önce hiç duymadığımız orijinal bir şeyler mi anlattı? iklim,
yapay zeka, robotik gelişmeler, yenilenebilir enerji ile ilgili kavramlar
hakkında Türkiye’de çalışan yerli ve milli bilim insanları ve bu bilim
insanlarının müellifi olduğu bir külliyat varken neden Rıfkın’e Abdurrahman
Çelebi muamelesi yapıldı? Rıfkin’in konuşmasında önemli satır başlıkları vardı.
Özellikle dikkat çeken tespitler ve bu tespitlere eleştirim şu şekilde;
1-
Tekno-politik söylemlerle insansız (!) siyaset üretiyor.
Türk siyasi
kültüründe “parti programı“ dönemi “vizyon belgesi” kavramına tahmil edilmiş
görünüyor. Muhalefet partilerinin yeni bir şey söyleme gerekliliği “yeni bir
şey söyleyememe telaşına” dönüşmüş durumda. Vizyonun, Parti programı olarak
anıldığı dönemlerde toplumun aklına kazınan söylemleri hatırlayın. Cumhuriyetin
kurucu iktidar parti program söylemi “Hâkimiyet bilâ kaydü şart milletindir”,
tek partili dönem sonrası “Yeter Söz Milletindir” daha sonraki dönemde toprak
reformunu refere eden “toprak sürenin su kullananındır”, milli görüş efsanesi
“Adil Düzen” ve diğerleri öznesi insan olan başarılı siyasi çıkışlardı. Bu
sloganların başarılı olmasının sebebi ise temel vaadinin insan merkezli
olmasıdır. Diğer bir ifade ile bu siyasi taahhütlerin muhatabı insandır. Oysa
Rıfkin robotik gelişim üzerinden bir gelecek tahayyülü çizdi. Çizilen bu
programında insan o kadar asgariye indirilmiş ki neredeyse insansız bir
kurumsal düzen programlanmak üzerine kurulu. O kadar ki Rıfkin konuşmasında insan
tabiri yerine “biyolojik tür” kelimesini kullanıyor. İnsanı oyundan diskalifiye
eden bir sistem halen öznesi insan olan reel düzen için bir anomali
oluşturacağından bu muhayyel sistemin realiteye dönüşmemesi için mücadele
edilmesi gerekirken, insansız bir sistemin gelişini hızlandıracak zeminin
oluşmasına dair salık vermek neden alkışlanır ki? Üstelik bütün bu insansız
tekno-politik söyleme dair gösterilen hedefler, hedeflere varmak için önerilen
tedbirler hem ilmen, hem fennî hem de dinen sürdürülebilir değilken.
2-
Tekno-politik söylemlere konu veriler ve sebep sonuç ilişkilerinin doğruluğu
ispat edilebilir değil. Rıfkin geleceğin dünyasına dair birçok varsayımdan
bahsetti. Bu varsayımların gerçekleşeceği sanki bilimsel olarak ispat edilmiş
gibi, tedbirleri sıraladı. Doğrudur, dijitalleşmenin ileride geleceği aşama
hakkında birçok felaket senaryoları çiziliyor olsa da, bugünün dünyasında bu
felaketi senaryoları bilimsel veriye çevirecek yeterli ispat araçlarından hala
yoksunuz. Bu tekno- politik söylemlerin vitrine çıkartılmasının sebebinin yeni
argümanlara pazar oluşturmak, bu pazarlara hayal ürünü satarak pazarı
sömürgeleştirmek veya deneysel eylemler için insan kobay havuzu oluşturmak
istenmediğinden nasıl emin olacağız. Önümüzde ki yüzyıl boyunca hayatınızı
muhayyel bir dijital yaşama endekslemek için bize her verileni ve her sunulanı
istenilen fiyattan satın aldıktan sonra, veya sırf dijitalleşmek adına
kimliğimizden ve diğer sahip olduklarımızdan feragat ettikten sonra, bize
tasvir edilen dijitalleşmenin bir “illüzyondan”
ibaret olmadığından pandemi tedbirlerini yaşamış bir nesil olarak nasıl
emin olabiliriz ki?
Sonuç olarak
Rıfkin CHP seçmeni üzerinden ülkemize dijital ve robotik korkutması üzerinden
bir sömürge sisteminin kodları hakkında ipuçları verdi. Geleceğin dünyası
dijital ve robotik sömürge sistemini destekleyenler ile bu sisteme karşı
mücadele edecekler olarak ikiye ayrılacak gibi görünüyor. Belli ki Anglo Sakson dünya geleceğin
senaryosunu yazmış, figüran seçmelerine dahi başlamış. Bakalım, aristokrat
düzeninin kıdemli şövalyeleri bu yeni dizayn edilen sisteme hizmet ederken
kendilerine hangi ünvanı layık görecekler?
Dipnot;
Demokrasi ve Birlik Derneği olarak “Türkiye Yüzyılında Kürtler” paneli
yapıyoruz. Panelde dernek başkanımız Mehmet Metiner, Vatan Partisi Genel
Başkanı Doğu Perinçek ve Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.Dr Abdurrahman
Babacan konuşmacı olarak katılacak. Panelimiz 17 Aralık Cumartesi günü (yarın)
saat 13:30 da Üsküdar Bağlarbaşı Kongre Merkezinde yapılacak. Biz, Kürt
siyasetinin HDP üzerinden okunmasına karşıyız. Kürtlerin HDP sosyolojik
tabanına itilme çabasına karşıyız. Türkiye’nin yüzyılını etnik köken ayrımı
yapılmaksızın hep beraber birlikte inşaa edilmesini arzu ediyoruz. İlgili olan
herkesi izleyicilerinde interaktif olarak katılımcılara soru sorabileceği bu
önemli panele bekleriz. Vesselam.