CHP, Şehitlerimiz, PKK, İsrail!
PKK Terör Örgütü, İsrail’den aldığı emir ve ABD’den aldığı
“koordinat” desteği ile saldırdı, kahramanlarımızı şehit etti.
Silahlı Kuvvetlerimiz de, bu alçaklığın karşılığını misliyle
verdi.
Milyonlarca vatan evlâdı şehitlerine yanarken, bazılarının
neler yaptıklarını gördük.
Böyle bir günde, “Teröre
Karşı Ortak Bildiri”ye imza
atmadılar!
Bunu yapmaya cür’et edenler, DEM’irtaş partisi çevrelerinden
ibaret olsa, “Bunlar hep böyleydiler!”
der, geçerseniz.
İşin içinde CHP de var ne yazık ki, Cumhuriyetin kurucusu
olmakla övünen parti…
Bu konuda maalesef,
HDP-DEM ile birlikte hareket etti!..
Bu Atatürk’ün, Ecevit’in, Deniz Baykal’ın, hatta İsmet
İnönü’nün kemiklerini sızlatacak kadar sıkıntılı bir tasarruf değil midir?
Karşımızdaki tablo, çok hazin bir tablo değil midir?
Ak Parti ve MHP’nin yanı sıra “6’lı ya da 7’li masa”dan
ortakları, İyi Parti ile Saadet Partisi’nin de imza attığı bildiride ne
deniyor?
“Birlik ve
bütünlüğümüze, huzur ve güvenliğimize yönelik saldırıları şiddetle kınıyoruz.
Terör ve şiddet hiçbir zaman hedefine ulaşamayacaktır.”
HDP-DEM’in neresine itiraz ettiğini sormak anlamsız, bunu
herkes biliyor da…
Siz Ey CHP yöneticileri, bu bildirinin neresine itiraz
ediyorsunuz? Tamam, kendi bildirinizi yayımladınız da...
Ortak Bildiri'ye imza atmamanın mânâsı ne?
Efendim, bilgilendirilmemişler!..
Bu tuhaf gerekçeye karşı çıkanlar arasında CHP’nin ağır
isimleri de var.
Mesela…
Akif Hamzaçebi, yeni CHP Yönetimi’nin bu tavrına,
“CHP grubu bu
bildirileri daima imzalamıştır. Benim CHP Grup Başkanvekili ve TBMM
Başkanvekili olarak görev yaptığım dönemlerde de bunun örnekleri vardır. ‘Ama’, ‘bir bakalım, bilgi alalım’ türünden
cümleler bu bildiriye imza atmamanın gerekçesi olamaz!” diyerek tepki
gösteriyor.
Eski CHP Vekili Barış Yarkadaş da aynen şunları yazarak
ifade etmiş tepkisini:
“CHP’nin TBMM’de
grubu bulunhan partiler için imzaya açılan bildiriye imza atmama tavrını doğru
bulmuyorum. CHP, terör örgütü PKK’ya karşı tavrını net bir şekilde göstermeli,
hükümete yönelik siyasi taleplerini ise ikinci bir bildiriyle dile getirmeliydi.”
Barış Yarkadaş’ın
metnindeki “CHP, terör örgütü PKK’ya
karşı tavrını net bir şekilde göstermeli” ifadesi çok mânidar değil mi?
SAADET PARTİSİ VE CHP
CHP ilişkileri, önceki Genel Başkanı’nın fotoğrafını genel
merkez binasına asacak kadar iyi olan…
Şimdiki yönetimle de, kendilerine geçici süreliğine bir adet
vekil vermesini “kadirşinaslık” olarak nitelendirecek ve en kalbi
teşekkürlerini sunacak kadar samimi ilişkiler içinde olan Saadet Partisi,
görüyorsunuz, Bildiri’ye aslanlar gibi imza attı.
Ne yani, Saadet Partisi bilgi edinmek istemiyor mu?
Gözü kapalı mı imza attı bildiriye?
CHP Yönetimi’nin hesabını hepimiz biliyoruz…
Bu hesabı da HDP-DEM’liler, “Öyle gizli köşelerde, kapı arkalarında görüşmek yok. Her şey
kamuoyunun önünde olacak” diyerek…
CHP’nin Genel Başkanı
da, “Elbette öyle olacak!” yollu mesajlar vererek ortaya koyuyor.
Önceki seçimlerde olduğu gibi, HDP-DEM oylarına muhtaç CHP.
HDP-DEM için sıkıntı yok;“Ya benim istediğim gibi olursun ya da kendi yolumdan giderim!” restini
çekebiliyor rahatlıkla.
CHP, bunlara rest çekebilir mi?
Yapamaz!..
Düşünün;
CHP yerel seçimde, başta İstanbul olmak üzere, HDP-DEM
desteğine muhtaç olduğu yerleri kaybetmiş…
Yeni yönetimin hali ne olur?
“Eş Genel Başkan”, hatta “Esas Genel Başkan” havasındaki İstanbul
Belediye Başkanı’nın hayalleri ne olur?
CHP Yönetimi’nin meselesi belli:
HDP-DEM ile kurulan ve sürdürülen bu ilişki sandığa nasıl
yansır?
CHP bu ilişkiden umduğunu bir seçimde tam manasıyla buldu,
başta İstanbul ve Ankara olmak üzere
birçok yerde yerel seçimi kazandı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde de, ikinci turda yaklaşık yüzde
48 oya ulaşmasında elbette, HDP-DEM oylarının büyük etkisi vardı.
İki buçuk puan daha çıkartabilseydi, Cumhurbaşkanı olacaktı
CHP’nin o zamanki genel başkanı…
Bilmem kaç “tane” de Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacaktı; artı her
masa partisine bakanlıklar, artı masa dışındaki Ümit Özdağ’a da “gizli protokol
gereği” en iki bakanlık, eh bir de MİT Müsteşarlığı!
Evet, çok değil…
İki buçuk puan daha alabilseydi!
Yani, iktidar, EYT düzenlemesini çıkartmamış, seçim
öncesinde kesenin ağzını açabildiği kadar açmamış olsaydı, bambaşka bir netice
çıkabilirdi!
CHP yönetimi bu tabloya bakarak; bir yandan İYİ Parti’ye
ayar veriyor, diğer yandan da HDP-DEM’in
ayar vermelerine katlanıyor!
Meclis’teki “Teröre
Karşı Ortak Bildiri”ye imza atmaktan, bazı en koyu CHP’lileri bile ikna
etmeyen “BASİT” gerekçeler öne sürerek imtina ediyor.
Evet;
Mesele, bugüne kadar “epeyce
sonuç veren” işbirliğinin yerel seçimde ne ölçüde işe yarayacağı…
CHP’ye başta İstanbul ve Ankara olmak üzere, bir önceki
seçimde kazandığı yerleri yeniden kazandırıp kazandırmayacağı…
Parti yönetimi, CHP tabanını pek önemsemiyor.
Daha doğrusu, tabanının HDP-DEM ile ilişkiden pek de
rahatsız olmadığını düşünüyor.
Bu doğru mu?
HDP’nin dünya görüşüyle uzaktan yakından alâkalı olmayan
bazı CHP’li arkadaşlar, bugün rahatlıkla “Ne yapalım yani, iktidarı
devirebilmenin başka yolu yok, HDP’nin bu kadar oyunu yok mu sayalım!”
diyebiliyorlar.
“Reel Politik”
dedikleri, amaca giden yolları mubahlaştırıyor.
HDP-DEM çizgisi, oy oranını büyük ölçüde koruduğu müddetçe,
CHP’yi de, siyasetin tamamını da baskı altında tutmaya devam edecektir.
Görüyorsunuz, Meclis Kürsüsü’nde cayır cayır Teröristbaşı
Öcalan propagandası yapmaya devam ediyorlar.
Söylemlerinde esneme yok, aynen devam diyorlar.
Meclis’teki diğer partilerin vekilleri de izliyor olan
biteni…
Ve biz de izliyoruz TBMM TV ekranlarından!..
x
Bu durumun tek çaresi var:
O zihniyeti sandıkta
tüketeceksin…
HDP-DEM politikaları hızla oy kaybederse…
İktidar Partisi yerel seçimde HDP-DEM’in güçlü olduğu
yerleri alabilirse, bu iş büyük ölçüde biter.
Bunun için de, Ak Parti’nin sokaktaki vatandaşta karşılığı
olan isimleri öne çıkartması, hem belediye başkanlığı hem de belediye meclis
üyeliği adaylıklarını sağlıklı bir
şekilde belirlemesi şart…
Bunu yapabilir mi?
Bugüne kadarki tecrübeler pek olumlu değilse de…
“Dileriz ki yapabilir” diyerek bitirelim
yine de!..