CHP önce kendi zihniyetini sorgulamalıdır
CHP’de yaşanan dedikodu mahiyetindeki gelişmeler hakkında yazmak en kolayıdır. Ancak CHP zihniyetini masaya yatırmak ise zahmetli bir iştir.
Bir ara yine bu köşede şöyle bir cümle kurduğumu hatırlıyorum;
“Bana “1950 ile 2020 arasında olan
bitenleri bir cümleyle özetler misiniz” deseler; “Elli yıldır tek bir
kesimin/Kemalistlerin tekelinde olan devletin kaynakları son yıllarda toplumla
paylaşılmaya başlanmıştır” derim.
Evet, bu doğru. Zira asıl kıyamet buradan koptu. Devleti kaynak olarak gören bu kesim, “Kemalizm”
adı altında son elli yıldır servete çöküyor.
Kısacası son elli
yıldır elden gidilmesinden korkulan şey asla laiklik değildi sahip oldukları
servet, güç ve nüfuzdu. Kemalizm ise bu noktada bir araç olarak kullanıldı.
1930’lu yıllarda Kemalizm yoktu mesela. Yani Kemalizm’in mucidi Mustafa Kemal değildi. İlginçtir, Demokrat Parti’nin ayak seslerinin
duyulmasıyla birlikte ve kuşkusuz bu hareketin önünü almak için Kemalizm diye
bir ideoloji geliştirildi ve CHP tarafından yaygınlaştırıldı.
Ve bu ideoloji neredeyse dinsel bir inanç haline getirildi.
Bunu bilerek yaptılar. Çünkü amaçları Atatürk’ü kullanarak bu ülkenin servetine
çökmekti.
Örneğin, Atatürk,
“köylü milletin efendisidir” derken Kemalist ideolojiye göre onlar Hasso, Memo, yobaz, gerici, cahil, işe
yaramaz olarak görüldü. Yani toplum, tek vazifesi bu ideolojiye gelir getiren
bir aparat olarak görüldü.
Halk onlara göre yontma taş devrinden kalma bir mağara
insanı seviyesinde idi. Dolayısıyla bu kesimin en iyi bildiği şey; her daim
halkı aşağılamak olmuştur.
Onlara göre toplum -siyasi tercihini onların dünya görüşüne
göre yapmamışsa- göbeğini kaşıyan, bidon
kafalı, gerici, örümcek kafalı, cahil, kendini makarnaya satan gibi bir yığın
hakaretlere maruz bırakılacak kadar değersiz yığınlardır.
Yıllardır iyi eğitim aldıklarını ifade ederler ancak aldıkları
eğitim, onlarda insan ve değerlerine doğru giden bir yol açmamıştır.
Çünkü onlara göre hemen herkes kendileri gibi inanmalı, giyinmeli,
düşünmeli yazmalı ve bir yaşam anlayışı geliştirmelidir. Dolayısıyla bu ülkenin evlatlarına, hayata dair özgürlükçü bir bakış
açısı kazandırmamak adına ne gerekiyorsa yapıldı.
Kısacası CHP zihniyetinin dili, insanları manipüle etmek,
kontrol etmek ve toplumu değerlerinden uzaklaştırmak için kullanıldı. Bu aynı
zamanda kolektif kitle kontrolü demektir.
Bugün içeride yaşanan tartışmalara baktığımda meseleye bu
çerçevede bakan çok az sayıda CHP’li olduğunu görüyorum. Bu insanlar, geçmişten
bugüne neler yaşandığını aslında iyi biliyor.
Yıllardır yapay
korkular üreten ve bu korkuyu, nefreti ve tekçi anlayışı nesilden nesile
aktaran vesayetçi sistemi eleştirme cesareti gösterebilirlerse ve topluma doğru
bir adım atabilirlerse işler değişir.
Ancak bu konfordan ve tesis edilen nüfuzdan, pozitivist
bağnazlıktan kendilerini kurtarmaları gerekiyor.
Farklı inançlara,
mezheplere, ırklara, dillere ve düşüncelere karşı hoşgörüsüz insanların gittikçe
çoğaldığı bir zamanda yeni bir siyaset diline ihtiyaç vardır.
Dünyayı kontrol etmek isteyen küresel hegemonik gücün de
istediği tam olarak budur. Bu dili ortadan kaldırarak insanları tek bir
sisteme, ideolojiye bağımlı kılmaktadır.
İnsanları bir
ideolojiye bağımlı kılmak onları kitlesel olarak köleleştirmektir. Sürekli
haklar talep eden bir kitle özgürlük ve dünyayı tanıma ve anlama konusunda
sorumluluk almayacaktır.
Oysa bizim ihtiyacımız olan şey, özgürlüktür.
Bu bağımlılık
“halk" adı verilen sıradan, cahil ve duyarsız kolektif kitlenin kontrolü
yoluyla dünya egemenliğini ele geçirmeye dayanıyor.
O yüzdendir ki kitlesel bağımlılık bir kez sağlandığında
özgür bir toplumun oluşma şansı da ortadan kalkmaktadır.
CHP de dahil olmak üzere kitle hareketlerinde asıl
sorgulanması gereken husus budur. Zira bunu sorgulamazsak küreselcilerin yeni
dünya düzeni tuzağına düşeriz.