CHP Kılıçdaroğlu'na Tuzak Kuruyor
Kemal
Kılıçdaroğlu’nun akıbeti belli oldu. CHP kongrelerle genel başkan değiştirme
gücünü yitirdiği için kumpaslarla, dalaverelerle, ayak oyunları ile bu işi
görmeyi esas alıyor.
Baykal bir
kasetle kolay bir şekilde gidince, kenarda sinsice bekletilen Kemal
Kılıçdaroğlu partinin başına getirildi. 10 yıl dayanan CHP, Kılıçdaroğlu’na da
kendi sözleri ile kumpas kuruyor.
İddia
ediyorum,
Kılıçdaroğlu
pek çok gafa imza attı, lakin son 1-2 yılda söylediği sözler gaf değil,
kendisine kasıtlı olarak söyletilen sözlerdir. Meselenin Kılıçdaroğlu adına
hazin yönü, yüz kızartan ve geri zekalıların bile söylemekte haya ettikleri bu açıklamaları
CHP/Kılıçdaroğlu kurmayları kasıtlı olarak hazırlayıp kendisine
söyletmektedirler. Yoksa dünkü çocuk bile PKK/YPG, Suriye, Maraş, Doğu
Akdeniz-Libya hakkında bu sözleri sarf etmez, utanır.
Ne gibi mi?
Evvela; daha
3 gün önce canlı yayında, “Kapalı Maraş… sahili anladım, Maraş?..”
skandalını (rezaletini) hatırlatayım.
Suriye’de
Türkiye’nin varlığına kastedecek hibrit hazırlıklar var ve Türkiye buna
müdahale edince Kılıçdaroğlu kameralar karşısında gürlüyor:
“Bizim
Suriye topraklarında ne işimiz var?” diyor. Oysa dünkü çocuk bile ne işimiz olduğunu görüyor.
Aslında Kılıçdaroğlu da görüyor, ama kurmaylar, göremediğini kendisine söylettiriyor.
Mesela
dünyanın en zengin hidrokarbonunu barındıran Doğu Akdeniz’deki haklarımızı
korumak için o bölgeye gemilerimizi gönderiyoruz. Ama Kılıçdaroğlu kameraların
karşısına çıkıp:
“Bizim
Doğu Akdeniz’de ne işimiz var?” diyor.
Doğu
Akdeniz’e komşu olan bütün devletler orada,
Akdeniz’in
en batısındaki Fransa orada,
İngilizler,
Rusya, ABD, BAE orada, ama Türkiye de oraya gidince Kılıçdaroğlu, “Bizim
Doğu Akdeniz’de ne işimiz var?” diyor.
Bakınız,
Yumurta
büyüklüğündeki Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRK) 17 Şubat 2003 tarihinde Mısır ile
Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlandırma antlaşması imzalamış. Bununla
yetinmeyen GKRK, 17 Ocak 2007 tarihinde Lübnan ile ve 17 Aralık 2010 tarihinde
de İsrail ile ayrı ayrı sınırlandırma antlaşmaları imzalayarak Doğu Akdeniz’de
kendi haklarını koruma mücadelesini vermiştir. Türkiye BM’ye, “GKRK’nin
bütün Kıbrıs’ı temsil etmediğini, dolayısıyla bu antlaşmaların yürürlüğe
konulmaması” başvurusunda bulunmuştur.
Türkiye
Libya ile kendi MEB’ini imzalıyor, bunun için mesai harcıyor. Libya ile bir
antlaşma imzalamaya gidiyor, ama buna da Kılıçdaroğlu karşı çıkıyor:
“Bizim
Libya’da ne işimiz var?”
Uzatmayacağım,
ama aşağıda verdiğim rakamlara da dikkatinizi istiriham ediyorum. Çünkü Doğu
Akdeniz’de olan biten ile Kılıçdaroğlu’nun söylediklerini bir araya getirmeye
çalışın, getirebilirseniz Kılıçdaroğlu’nun söylediklerini şu rakamlarla
birlikte bir değerlendirelim ve kimlerin Kılıçdaroğlu’na nasıl bir gelecek
planladığını görelim.
2010’da ABD
Jeolojik Araştırma Merkezi Doğu Akdeniz’de (Levant Havzası) 3,5 trilyon
metreküp doğalgaz ve 1,7 milyar varil petrol bulunduğunu belirtti. Keza Nil
Delta Havzası’nda 1,8 milyar varil petrol, 6,5 trilyon metreküp doğalgaz
bulunduğunu da aynı merkez ilan etti. Ayrıca, Kıbrıs’ın çevresinde rezerv
değeri bakımından 400 milyar dolar tutarında 8 milyar varil petrol bulunmaktadır.*
Kısacası ve
açıkçası;
Kılıçdaroğlu’nun
“Bizim Doğu Akdeniz’de ne işimiz var?” dediği bizim hakkımız olan
bölgede 1,5 trilyon dolarlık doğalgaz bulunuyor.
Yani,
Türkiye'nin 525 yıllık ihtiyacını karşılayan enerjinin olduğu
kendi bölgemiz için orada ne işimiz var? diyor Kemal Bey.
Olabilir,
ülkesinin bu enerjiye kavuşmasını istemeyebilir. Lakin bu sözü söyledikten bir
müddet sonra, “Herkes Doğu Akdeniz’de biz yokuz, Fransa orada, İtalya,
Rusya, Yunanistan orada, İsrail, Mısır hatta BAE orada. Biz niye orada yokuz?”
demesi sorunu derinleştiriyor.
Neden?
Türkiye’nin
tam 100 yıllık partisinin kurmayları kendi genel başkanlarına bu kadar yanlış
yaptırıyorlarsa,
Bu kadar
yalan söyletiyorlarsa,
Maraş konusu
sorulunca afallamasını hazırlıyorlarsa,
Doğu Akdeniz
konusunda bir Rum siyasetçisi kadar bilgilendirmiyorlarsa…
O zaman
şöyle düşünme hakkımız var:
CHP’liler
ortakları marifetiyle kaset rezaleti üzerinden Baykal’ı gözden düşürüp
koltuğundan etti, Kılıçdaroğlu’nu da böyle yalan, yanlış, rezalete yol açan
sözler söyleterek gözden düşürüp göndermeyi planlıyorlar.
Vahim bir
durum değil mi?
*Rakamlar
Cihat Yaycı Paşa’dan alınmıştır.