Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Ekim 2020

CHP Kılıçdaroğlu'na Tuzak Kuruyor

Kemal Kılıçdaroğlu’nun akıbeti belli oldu. CHP kongrelerle genel başkan değiştirme gücünü yitirdiği için kumpaslarla, dalaverelerle, ayak oyunları ile bu işi görmeyi esas alıyor.

Baykal bir kasetle kolay bir şekilde gidince, kenarda sinsice bekletilen Kemal Kılıçdaroğlu partinin başına getirildi. 10 yıl dayanan CHP, Kılıçdaroğlu’na da kendi sözleri ile kumpas kuruyor.

İddia ediyorum,

Kılıçdaroğlu pek çok gafa imza attı, lakin son 1-2 yılda söylediği sözler gaf değil, kendisine kasıtlı olarak söyletilen sözlerdir. Meselenin Kılıçdaroğlu adına hazin yönü, yüz kızartan ve geri zekalıların bile söylemekte haya ettikleri bu açıklamaları CHP/Kılıçdaroğlu kurmayları kasıtlı olarak hazırlayıp kendisine söyletmektedirler. Yoksa dünkü çocuk bile PKK/YPG, Suriye, Maraş, Doğu Akdeniz-Libya hakkında bu sözleri sarf etmez, utanır.

Ne gibi mi?

Evvela; daha 3 gün önce canlı yayında, “Kapalı Maraş… sahili anladım, Maraş?..” skandalını (rezaletini) hatırlatayım.

Suriye’de Türkiye’nin varlığına kastedecek hibrit hazırlıklar var ve Türkiye buna müdahale edince Kılıçdaroğlu kameralar karşısında gürlüyor:

“Bizim Suriye topraklarında ne işimiz var?” diyor. Oysa dünkü çocuk bile ne işimiz olduğunu görüyor. Aslında Kılıçdaroğlu da görüyor, ama kurmaylar, göremediğini kendisine söylettiriyor.

Mesela dünyanın en zengin hidrokarbonunu barındıran Doğu Akdeniz’deki haklarımızı korumak için o bölgeye gemilerimizi gönderiyoruz. Ama Kılıçdaroğlu kameraların karşısına çıkıp:

“Bizim Doğu Akdeniz’de ne işimiz var?” diyor.

Doğu Akdeniz’e komşu olan bütün devletler orada,

Akdeniz’in en batısındaki Fransa orada,

İngilizler, Rusya, ABD, BAE orada, ama Türkiye de oraya gidince Kılıçdaroğlu, “Bizim Doğu Akdeniz’de ne işimiz var?” diyor.

Bakınız,

Yumurta büyüklüğündeki Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRK) 17 Şubat 2003 tarihinde Mısır ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlandırma antlaşması imzalamış. Bununla yetinmeyen GKRK, 17 Ocak 2007 tarihinde Lübnan ile ve 17 Aralık 2010 tarihinde de İsrail ile ayrı ayrı sınırlandırma antlaşmaları imzalayarak Doğu Akdeniz’de kendi haklarını koruma mücadelesini vermiştir. Türkiye BM’ye, “GKRK’nin bütün Kıbrıs’ı temsil etmediğini, dolayısıyla bu antlaşmaların yürürlüğe konulmaması” başvurusunda bulunmuştur.

Türkiye Libya ile kendi MEB’ini imzalıyor, bunun için mesai harcıyor. Libya ile bir antlaşma imzalamaya gidiyor, ama buna da Kılıçdaroğlu karşı çıkıyor:

“Bizim Libya’da ne işimiz var?”

Uzatmayacağım, ama aşağıda verdiğim rakamlara da dikkatinizi istiriham ediyorum. Çünkü Doğu Akdeniz’de olan biten ile Kılıçdaroğlu’nun söylediklerini bir araya getirmeye çalışın, getirebilirseniz Kılıçdaroğlu’nun söylediklerini şu rakamlarla birlikte bir değerlendirelim ve kimlerin Kılıçdaroğlu’na nasıl bir gelecek planladığını görelim.

2010’da ABD Jeolojik Araştırma Merkezi Doğu Akdeniz’de (Levant Havzası) 3,5 trilyon metreküp doğalgaz ve 1,7 milyar varil petrol bulunduğunu belirtti. Keza Nil Delta Havzası’nda 1,8 milyar varil petrol, 6,5 trilyon metreküp doğalgaz bulunduğunu da aynı merkez ilan etti. Ayrıca, Kıbrıs’ın çevresinde rezerv değeri bakımından 400 milyar dolar tutarında 8 milyar varil petrol bulunmaktadır.*

Kısacası ve açıkçası;

Kılıçdaroğlu’nun “Bizim Doğu Akdeniz’de ne işimiz var?” dediği bizim hakkımız olan bölgede 1,5 trilyon dolarlık doğalgaz bulunuyor.

Yani, Türkiye'nin 525 yıllık ihtiyacını karşılayan enerjinin olduğu kendi bölgemiz için orada ne işimiz var? diyor Kemal Bey.

Olabilir, ülkesinin bu enerjiye kavuşmasını istemeyebilir. Lakin bu sözü söyledikten bir müddet sonra, “Herkes Doğu Akdeniz’de biz yokuz, Fransa orada, İtalya, Rusya, Yunanistan orada, İsrail, Mısır hatta BAE orada. Biz niye orada yokuz?” demesi sorunu derinleştiriyor.

Neden?

Türkiye’nin tam 100 yıllık partisinin kurmayları kendi genel başkanlarına bu kadar yanlış yaptırıyorlarsa,

Bu kadar yalan söyletiyorlarsa,

Maraş konusu sorulunca afallamasını hazırlıyorlarsa,

Doğu Akdeniz konusunda bir Rum siyasetçisi kadar bilgilendirmiyorlarsa…

O zaman şöyle düşünme hakkımız var:

CHP’liler ortakları marifetiyle kaset rezaleti üzerinden Baykal’ı gözden düşürüp koltuğundan etti, Kılıçdaroğlu’nu da böyle yalan, yanlış, rezalete yol açan sözler söyleterek gözden düşürüp göndermeyi planlıyorlar.

Vahim bir durum değil mi?

*Rakamlar Cihat Yaycı Paşa’dan alınmıştır.