'China Task Force' Stratejisi
ABD, daha önceki dönemlerde “China Task Force” diye anılan
plan çerçevesinde, Avustralya, Hindistan, Japonya ve ABD olarak çeşitli
çalışmalar yürütmüştü.
Geçtiğimiz hafta Biden yönetimi, Pentagon bünyesinde sivil
ve askeri 15 kişiden oluşan ve Pekin yönetiminin icraatlarına odaklanacak
"Çin Görev Gücü" adlı bir birimin kurulduğunu açıkladı ve ABD Savunma
Bakanı ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley ile bir saat görüşen Biden,
"Bugün Savunma Bakanlığı bünyesinde strateji, operasyonel konsept, kuvvet
konumlandırma dahil birçok konuya odaklanacak yeni bir Çin Görev Gücünün
kurulduğuna ilişkin bilgi aldım." dedi.
Bu gelişmeler ışığında, Ağustos 2020’de kaleme aldığım şu
analizi tekrar dikkatlerinize sunmak istiyorum.
*** “Çin, birçok müttefikin ticaret ortağıdır, ancak aynı
zamanda tüm NATO ülkelerine ulaşabilecek yeni füze sistemlerine büyük
yatırımlar yapmaktadır.”
Bu cümle NATO Genel sekreteri Stoltenberg’e ait. Cümle 17-18 Haziran’da telekonferans yöntemi
ile yapılan NATO Savunma Bakanları toplantısının akabinde yapılan bir
açıklamada kuruldu. Çok fazla gündem olmayan bu açıklama farklı detaylarda
barındırıyordu. Aslında daha önce bu köşede NATO’nun Çin’i ilk defa Rusya
benzeri bir düşman edinme adımları attığı noktasında bir inceleme yapmıştım.
Ancak bugün konuya biraz daha geniş bakmak istiyorum.
ABD uzun süredir NATO eliyle güvenlik temelli esaret altında
tuttuğu Avrupa ülkeleri üzerinden yeni bir strateji üretmektedir. Bu
stratejiyi; yıllardır Rusya ile
gerilimler oluşturma taktiğine Çin’i de dâhil etmek diye özetleyebiliriz. NATO
toplantısı sonrası yapılan açıklamada ki “füze sistemlerine yatırım” detayı haricinde
genel çerçevede ortaya konulan önermelerin içeriğine baktığımızda ilginç
detaylar görüyoruz.
Örneğin; Çin kaynaklı enerji, ulaştırma ve özellikle 5G
teknolojisi gibi yatırımların Avrupa ülkeleri özelinde gelişimini engelleme
noktasında ortaya konulan önermeler ABD’nin Çin ile rekabetinde Avrupa
ülkelerini NATO eliyle yönlendirme çabalarını ispatlıyor. Hatta dünyanın birçok
noktasında başta 5G teknolojisi olmak üzere çeşitli Çin merkezli yeni nesil
teknolojilerin güvenlik noktasında büyük risk teşkil ettiğine dair “komplo
teorileri” ortaya konuyor. 5G’nin toplumsal zihin yönlendirme operasyonlarında
kullanılacağından, Covid-19 gibi hastalıkları yayacağına-yaydığına kadar birçok
iddiayı hepimiz sosyal medya platformlarında görebiliyoruz. İddialar doğru ya
da değil bu farklı bir konu ancak ABD’nin NATO eliyle Çin’in Avrupa üzerinde ne
ekonomik ne de farklı başlıklarda etkin olmasını engellemek adına tüm
argümanları kullandığı aşikar…
Hatırlayalım, Mike Pompeo Şubat ayında yapılan Münih
Konferansı’nda Rusya ile birlikte Çin’i de hedef tahtasına koymuş hatta Huawei
gibi bazı şirketleri istihbari noktada “Truva Atı” olarak nitelemişti. Burada
da amaç yine Avrupa ülkelerinin Rusya ile birlikte Çin’le de yeni ekonomik
anlaşmalar yapmamaları noktasında baskı oluşturmaktı.
Ekonomik anlamda bu baskı unsurları oluştururken yazının
başındaki silahlı güvenlik tehdidi noktasında da adımlar atıldığını analiz
etmek gerekiyor. Net bir analiz yapmak gerekirse; kademeli olarak asıl odak
noktası olan bölgelerin dışında da yer almaya başlayan ve Hint-Pasifik bölgesine
doğru yayılan daha küresel bir NATO oluşturmak isteniyor. Çin’in Bir Yol Bir
Kuşak projesi ile deniz yollarına artan ilgisi, özellikle Hint ve Pasifik
Okyanuslarına yönelik planlamaları ABD’yi rahatsız ediyor. Bu durum da;
NATO’nun ABD eliyle, Avrupa-Atlantik merkezli modelinin revize edilerek daha
küresel bir vizyona sahip olacağı yeni bir modele geçme çabasını doğuruyor.
Burada nasıl gelişmeler olabilir? İlk akla gelen ABD’nin Pasifik ortakları ile
daha kapsamlı ilişkiler kurması ilk akla gelen gelişme olmalıdır. Önümüzdeki
süreçte; Japonya, Moğalistan, Avustralya, Yeni Zelanda gibi ülkelerde NATO’ya
ait kalıcı askeri varlıklar noktasında yeni müzakereler görmemiz mümkündür.
ABD gerek Avrupa gerekse başka noktalarda kendi dış politika
stratejilerini uygulamak adına NATO’yu belki daima kullanmıştır ancak artık
daha geniş anlamda kullanma kararlılığı ortaya çıkmıştır. NATO’nun güvenlik
gündemi artık sadece Avrupa, Kuzey Amerika vb. değildir. Daha küresel bir NATO
eğilimi ortaya konmaktadır. ***
Şimdi; İngiltere Başbakanı Boris Johnson'un 3 gün önce
attığı Churchill ve Roosevelt temalı tweetini yeniden değerlendirelim. Zira;
çok fazla anlam içeriyor.