Chemkirwoman
28 Şubat'ın "Chemkirwoman"ı kendini tutamayıp yeniden "Chemkir"diğinde bu yazıyı kaleme almış ama, yayınlamamış rezervde tutmayı uygun bulmuştum.
O "Chemkirme"nin gelip geçmeyip, o gün, bu gündür elden ele dolaştırıldığını gürünce artık ok aydan çıktı.
Fadime Şahin'le oynadığı ekran tiyatrolarından sonra tedavülden kalkıp kenar mahalle "Chemkirwoman"lığına düşmüştü. O, yeniden "Chemkir" erek reytingini zorluyordu.
O güruh, memleketin gerçek sahiplerine sürekli "Chemkir"irler.
Bu "Yavuz hırsız, ev sahibine chemkirir" sendromudur.
Ev sahibinden, evi, koruyup kollamakla, vazifelilermiş(!).
Gasp ettikleri "Kaptan köşkü"nü adım adım kaybetmek çıldırtıyor onları, hak sahipleri geldikçe zail oluyorlar.
"Chemkirwoman" güya tarih okumuş da, öğrenmiş de...
Lakin....
O masallara artık kimseler tarih demiyor, sayın "Chemkirwoman"!
Durun kızmayın sayın "Chemkirwoman", bildiğiniz gibi sadece cahiller hemen köpürürler.
Öğrenciliğinizde ezberlettirilen hurafeler yerine, biraz da sizden birinin yazdığı "Gizli Tarih"e göz atsaydınız "aydın"lanabilirdiniz!
Gelin biraz tarih okuyalım....
1908'de darbeyle iktidara el koyduğunuzda bu ülkenin toprakları, 3 kıtada 7,5 milyon kilometre kare idi.
İlk 10 yıllık iktidarınızın sonunda ülke sınırlarını, 3 kıtadan Orta Anadolu'da 3 vilayete gerilettiniz!
Hep haykırdığınız "ilericiliğiniz" işte bu gerilemedir!
Balıklama daldığınız Balkan ve I. Dünya savaşlarıyla, memleketin 1 milyon evladını "çılgınca" doğrattınız.
Sarıkamış'ta 110 bin Mehmed'i "çılgınca" dondurdunuz.
Çanakkale'de 300 bin Mehmed'i katleden İngiliz Donanmasını, "Mehmed"in kefeni kurumadan, hemen daha 1929'da İstanbul'da "çılgınca" ağırladınız. İstanbul'u beyazlara boyatarak, adeta İstanbul'a "gelinlikler" giydirerek, İstanbul'un "Harimi İsmeti"ne İngiliz soktunuz.
Anadolu çocukları, cephelerde, at dışkısında arpa tanesi ararken, siz, yalılarınızda "çılgınca" istakoz çorbası, havyarlı levrek, soğuk keklik, trüflü dolma, kuşkonmazlar, kaymaklı kestaneler yiyordunuz.
Vagon simsarlıklarıyla vurgunlar ve soygunlardaydınız.
O savaş günlerinde Büyükada'daki metreslerinize motorla Beyoğlu'ndaki Tokatlıyan'dan dondurmalar getirten, "çılgın"lardınız...
Duyanlar, bize, "sonradan görmeler, aç gözlüler, edepsizler" derlerse, "çok üzülürüz" hiç demediniz.
Durun, kızmamalısınız hemen, bakın, tarih acı öykülerle doludur, "biraz tarih okiim, öğreniim" demelisiniz..
İsterseniz, devr-i saadetinizdeki Şeker Şirketi, Şişecam, Yavuz-Havuz gibi fırıldaklarınızı hiç listelemeyelim, bu sütunlar yetişmez.
28 Şubat'ınızın bu ülkeye maliyetini hiç kendinize sordunuz mu?
Sen "Fadime"yle yanak yanağa ekranlarda fingirderken, ekran gerisindekilere ülkenin 120 milyar dolarlarını hüplettirmenin sorumluluğunu hiç hissettiniz mi?
Mahcup oldunuz mu?
28 Şubat'ta; daha cenin bile olmayanların paralarını, "sonradan görmeler, aç gözlüler, edepsizler"e peşkeş çektirirken düşüp bayıldınız mı?
Olamaz, bu ülkenin parasını böyle çar çur edemezsiniz, dediniz mi?
Hep Menderes'le tehdit ederdiniz, bu kez Pehlevi'lerle sopa göstermişsiniz.
Pek hayra alamet değilsiniz!
Kaptırdığınız "iktidar"a yeni bir "hamle" hazırlığında filan mısınız?
(Not: Bu yazı 15 Temmuz'dan iki yıl önce kaleme alınmıştır.)