Cezalar ve suçlar şahsidir
Kim ki doğduğu topraklara, karnını doyurduğu ve vatandaşı olduğu ülkesine ihanet ediyorsa Türk olsun, Kürt olsun, Arap olsun; üst siyasi makamlardan sıradan vatandaşa kadar kimin yakını olursa olsun fark etmez, haindir. Ve gereği de mutlaka yapılmalı.
Son dönemlerde gerçekten içte ve dışta
ülkemizin birliğini, dirliğini, kardeşliğini ve siyasi iradesini hedef alan,
diz çöktürmeye ve eski kirli vesayetçi günlere geri döndürmeye çalışan PKK,
FETÖ, DAİŞ gibi terör örgütleriyle amansız ve acımasız bir mücadele
yürütülüyor. Hiçbir terör oluşumu eskisi gibi rahat bir şekilde canlara
kıyamıyor. Paralel devlet yapılanmasına bürünemiyor.
Yurdun dört bir tarafında bu haklı mücadele
verilirken suçluyla masumun ayırt edilmesi için büyük özen gösterilmesine
rağmen tarafımıza
bildirilen veya sosyal medyaya yansıyan bazı insanların, suça bulaşmamış oldukları
halde sırf akrabalarından dolayı özellikle de kamuda alım, istihdam ve mülakat
noktasında büyük mağduriyet yaşadıklarını duyuyor ve görüyoruz.
Kendileri teröre
bulaşmamış, hatta teröre karşı dik duruş sergilemiş olduğu halde sırf akrabalarından
dolayı kamuda mağdur edilen, devlete bu yüzden kırgın hatta öfkeli olan bir
kitle var.
“Vatandaşa
terörle mücadele ederken şehit düşen kardeşinden dolayı memur olma hakkı
tanınıyor, ancak yapılan güvenlik soruşturmasında bir başka akrabası teröre
bulaşmış diye mesleğe kabulü mülakatta uygun görülmüyor.”
Babası, amcası, abisi, eşi, kardeşi PKK’ya, FETÖ’ye
bulaşmış diye personel alımlarında olumsuz sonuçlanan, ihraçlarla hayatları
kararan belli bir kitle var.
Suç ve cezaların
şahsiliği ilkesi evrensel bir hukuk kuralıdır. Herkes ancak kendi günahının
ceremesini çekmeli. İslami ve insani olan da budur.
“Akrabası
FETÖ’den tutuklu olup, vali, büyükelçi, bakan, genel müdür, belediye başkanı
olanlar varken neden bize çifte standart” diye sitem ediyorlar haklı olarak
bu insanlar.
Buradan kesinlikle akrabası teröre bulaşmış
diye kimse vali, kaymakam, bakan, belediye başkanı olmasın diye bir anlam
çıkmamalı. Aksine, kimse bir başkasının günahından dolayı mağdur olmasın. Kişi
teröre bulaşmamışsa, terörü kutsamamışsa, ülkesine ihanet etmemişse vali de
bakan da belediye başkanı da olmalı, olsun.
Ancak bu uygulamada çifte standart olmasın,
uygulama tüm vatandaşlara eşit olarak uygulansın. Hukuk güçlüye de zayıfa da
eşit mesafede dursun. Devlet bir baba gibidir. Bütün vatandaşlarına eşit davranmalı
ve bütün vatandaşlarını da bir birinden eşit mesafede tutmalı.
Bir hukukçu olarak bazı güvenlik soruşturmaları
belgelerini geçmişte okurken vallahi utanç duyuyordum; “babası memuriyetten ihraç olmuş, sonra tekrardan göreve iade edilmiş”
notunu olumsuz bir istihbarat notu diye düşüyorlardı.
2012 yılında bir
soru önergesine dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in verdiği cevapta; “216
bin kişinin 1984-2012 yıllarında salt PKK terörü üyeliği ve yardım yataklıktan
hüküm giydiği bildirilmiş.” Bu sayıyı aileleriyle çarptığımızda ve arada geçen
10 yılı da üstüne kattığımızda, etkilenen insan sayısı milyonları buluyor.
Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da akrabası terör
suçlarına bulaşmış veya terör örgütü üyesi olmuş milyonlarca vatandaş var. Akrabaları
suç işlemişse masum vatandaş niye cezasını çeksin?
Kalkıp bunların hepsini sakıncalı vatandaş
konumuna sokma, terörle irtibat ve iltisaklı gösterme, personel istihdamında
terör suçlarına bulaşmış yakınlarından dolayı ilişiğini kesme veya göreve almama,
ilerisi için telafisi güç zararlar doğuracak, terörün kucağına itilen, istismar
malzemesi olacak büyük bir kitle oluşturacaktır.
Siyasi iradenin bu mücadelede işi gerçekten çok zor. Mağduriyetlerin
olması da doğası gereği. Mühim olan konu mağduriyetleri giderecek mekanizmaları
çalışır bir durumda tutma, mücadeleyi Ergenekon ve Balyoz mücadelesine
döndürmeme, sulandırmama.
İyi bir insanın
evladı veya başka bir yakını kötü olabilir; bu takdirde o insanı ayıplamak,
suçlamak doğru olmaz. Peygamberlerin bile eşlerinin ve çocuklarının onları
dinlemedikleri, şeytana ve kötülere uymayı tercih ettikleri olmuştur.
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (A.S.M) Veda Hutbesi’ndeki şu
uyarısı Allah’a ve Resulüne iman etmiş olan biz Müslümanlara yol gösterici olmalı;
“Ey insanlar! Sizi uyarıyorum, herkes yalnızca kendi işlediği suçtan
sorumludur. Suçlu evlattan dolayı baba sorumlu tutulamaz, suçlu babadan dolayı
evlat da sorumlu tutulamaz.”