Dolar (USD)
34.47
Euro (EUR)
36.23
Gram Altın
2952.96
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Şubat 2022

Cezalar ve suçlar şahsidir

Kim ki doğduğu topraklara, karnını doyurduğu ve vatandaşı olduğu ülkesine ihanet ediyorsa Türk olsun, Kürt olsun, Arap olsun; üst siyasi makamlardan sıradan vatandaşa kadar kimin yakını olursa olsun fark etmez, haindir. Ve gereği de mutlaka yapılmalı.

Son dönemlerde gerçekten içte ve dışta ülkemizin birliğini, dirliğini, kardeşliğini ve siyasi iradesini hedef alan, diz çöktürmeye ve eski kirli vesayetçi günlere geri döndürmeye çalışan PKK, FETÖ, DAİŞ gibi terör örgütleriyle amansız ve acımasız bir mücadele yürütülüyor. Hiçbir terör oluşumu eskisi gibi rahat bir şekilde canlara kıyamıyor. Paralel devlet yapılanmasına bürünemiyor.

Yurdun dört bir tarafında bu haklı mücadele verilirken suçluyla masumun ayırt edilmesi için büyük özen gösterilmesine rağmen tarafımıza bildirilen veya sosyal medyaya yansıyan bazı insanların, suça bulaşmamış oldukları halde sırf akrabalarından dolayı özellikle de kamuda alım, istihdam ve mülakat noktasında büyük mağduriyet yaşadıklarını duyuyor ve görüyoruz.

Kendileri teröre bulaşmamış, hatta teröre karşı dik duruş sergilemiş olduğu halde sırf akrabalarından dolayı kamuda mağdur edilen, devlete bu yüzden kırgın hatta öfkeli olan bir kitle var.

“Vatandaşa terörle mücadele ederken şehit düşen kardeşinden dolayı memur olma hakkı tanınıyor, ancak yapılan güvenlik soruşturmasında bir başka akrabası teröre bulaşmış diye mesleğe kabulü mülakatta uygun görülmüyor.”

Babası, amcası, abisi, eşi, kardeşi PKK’ya, FETÖ’ye bulaşmış diye personel alımlarında olumsuz sonuçlanan, ihraçlarla hayatları kararan belli bir kitle var.

Suç ve cezaların şahsiliği ilkesi evrensel bir hukuk kuralıdır. Herkes ancak kendi günahının ceremesini çekmeli. İslami ve insani olan da budur.

Akrabası FETÖ’den tutuklu olup, vali, büyükelçi, bakan, genel müdür, belediye başkanı olanlar varken neden bize çifte standart” diye sitem ediyorlar haklı olarak bu insanlar.

Buradan kesinlikle akrabası teröre bulaşmış diye kimse vali, kaymakam, bakan, belediye başkanı olmasın diye bir anlam çıkmamalı. Aksine, kimse bir başkasının günahından dolayı mağdur olmasın. Kişi teröre bulaşmamışsa, terörü kutsamamışsa, ülkesine ihanet etmemişse vali de bakan da belediye başkanı da olmalı, olsun.

Ancak bu uygulamada çifte standart olmasın, uygulama tüm vatandaşlara eşit olarak uygulansın. Hukuk güçlüye de zayıfa da eşit mesafede dursun. Devlet bir baba gibidir. Bütün vatandaşlarına eşit davranmalı ve bütün vatandaşlarını da bir birinden eşit mesafede tutmalı.

Bir hukukçu olarak bazı güvenlik soruşturmaları belgelerini geçmişte okurken vallahi utanç duyuyordum; “babası memuriyetten ihraç olmuş, sonra tekrardan göreve iade edilmiş” notunu olumsuz bir istihbarat notu diye düşüyorlardı.

2012 yılında bir soru önergesine dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in verdiği cevapta; “216 bin kişinin 1984-2012 yıllarında salt PKK terörü üyeliği ve yardım yataklıktan hüküm giydiği bildirilmiş.” Bu sayıyı aileleriyle çarptığımızda ve arada geçen 10 yılı da üstüne kattığımızda, etkilenen insan sayısı milyonları buluyor.

Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da akrabası terör suçlarına bulaşmış veya terör örgütü üyesi olmuş milyonlarca vatandaş var. Akrabaları suç işlemişse masum vatandaş niye cezasını çeksin?

Kalkıp bunların hepsini sakıncalı vatandaş konumuna sokma, terörle irtibat ve iltisaklı gösterme, personel istihdamında terör suçlarına bulaşmış yakınlarından dolayı ilişiğini kesme veya göreve almama, ilerisi için telafisi güç zararlar doğuracak, terörün kucağına itilen, istismar malzemesi olacak büyük bir kitle oluşturacaktır.

Siyasi iradenin bu mücadelede işi gerçekten çok zor. Mağduriyetlerin olması da doğası gereği. Mühim olan konu mağduriyetleri giderecek mekanizmaları çalışır bir durumda tutma, mücadeleyi Ergenekon ve Balyoz mücadelesine döndürmeme, sulandırmama.

İyi bir insanın evladı veya başka bir yakını kötü olabilir; bu takdirde o insanı ayıplamak, suçlamak doğru olmaz. Peygamberlerin bile eşlerinin ve çocuklarının onları dinlemedikleri, şeytana ve kötülere uymayı tercih ettikleri olmuştur.

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (A.S.M) Veda Hutbesi’ndeki şu uyarısı Allah’a ve Resulüne iman etmiş olan biz Müslümanlara yol gösterici olmalı; “Ey insanlar! Sizi uyarıyorum, herkes yalnızca kendi işlediği suçtan sorumludur. Suçlu evlattan dolayı baba sorumlu tutulamaz, suçlu babadan dolayı evlat da sorumlu tutulamaz.”