Dolar (USD)
34.62
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2925.65
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Eylül 2020

Cezalar Arttırılmalı, Sapla Saman Karıştırılmamalı!

Diyanet’in "Çocuk istismarıyla, masum yavrularımıza uzanan şeref yoksunu, hain ve zalim ellerle mücadele etmek hepimizin vazgeçilmez görevidir!” çağrısının büyük destek bulması güzel.

“Ehl-i Tasavvuf”tan da büyük destek var elbette, bu çağrıya.

Bir “Sözde Şeyh”in işlediği iddia olunan berbat fiil malûm:

İslâm Hukuku’nun böyle fiilleri en “şedit” biçimde cezalandırdığı da malûm.

“İslâm Hukuku”nun uygulanmasına sonuna kadar, hem de “cezaları fazla bulduklarını” –bile- söyleyerek karşı çıkanların, bu türden iğrenç fiillere bizler kadar tepkili olmaları beklenemez!..

Yıllar yılı, “taciz, tecavüz, sarkıntılık” gibi suçlara verilen cezaların çok az olduğunu…

Bir kişinin bileziğini “gasp” edenin, o kişiye tecavüz edenden fazla ceza aldığını…

Bunun “namusa maddeden çok daha az kıymet veren” Faşist İtalyan Mussolini zihniyetinin ürünü olduğunu söyledik durduk.

İsviçre’den Medeni Kanun, İtalya’dan ise Ceza Kanunu ithal etmenin ne kadar yanlış olduğunu haykırdık durduk.

Yani…

Eğer mesele, bu tür iğrenç fiillerin muhtemel faallerine karşı caydırıcılık ise, onu “Batı” menşeli düzenlemelerde bulamazsınız.

İthal zihniyetlerin ”bütünü işaret eden” tepkilerinin art niyetli olmadığına da inanamazsınız!

Daha İstanbul Sözleşmesi’ni bile “silip atamadığımız” bir ortamda, İslam Hukuku’nun bu türden iğrenç fiiller için “işaret ettiği” en ağır cezaların tatbik edilmesini istemek, bunu ummak pek gerçekçi olmayacaktır.

Bizim yaptığımız da “Bu tür fiiller üzerinden ‘suçun şahsiliği ilkesi’ni de göz ardı ederek ‘bütün tarikatlara’ saldıranların çelişkilerini ortaya koymaktan ibaret olacaktır.

“Madem bu tür iğrenç fiillere karşısın, İslam Hukuku’nun iğrenç fiillere en ağır cezanın verilmesini emreden hükümlerine niçin cephe alırsın?”

Malûm; bizler taciz, tecavüz gibi fiillere en ağır cezaların verilmesini talep ediyoruz.

Milyonlarca vatan evlâdı bunu talep ediyor.

Sayın Devlet Bahçeli tarafından gündeme taşınan ve Meclis Başkanı Sayın Mustafa Şentop tarafından desteklenen “idam cezası” da elbette kabulümüzdür.

Bu konuda iki önemli çekincemiz vardır:

1-Türkiye’de adalet uygulamalarının dönemlere göre değiştiği yönündeki iddialar her dönemde ısrarla dile getirilmiştir. “İdam” düzenlemesinin sağlıklı bir şekilde tartışılabilmesi için “yargıya güven” tartışmasının da sağlıklı bir zemine oturtulabilmesi şarttır.

2-Türkiye’de “ırza saldırı” olaylarının yanı sıra, “cinsel taciz, cinsel saldırı iftiraları”na da rastlıyoruz. Sağlıklı uygulama, “iftiracılara” verilecek cezaların da caydırıcı olacak şekilde arttırılmasıdır. Bugünkü uygulamada, “iftira” atan bir şahıs komik cezalarla kurtulabilmektedir. İğrenç fiillerde bulunanlara da, iğrenç iftiralar atanlara da çok ağır cezalar verilmelidir.

“BÜTÜN TARİKATLAR KAPATILSIN” MESELESİ!”

Evet, “pazar geleneğimizin” dışına çıkan bu yazıda, iğrenç fiillerde bulunanlara verilecek cezaların arttırılması, hem de çok arttırılması talebini dile getirdik.

Bir de…

Genellemelere karşı çıktık.

Bazı “şarlatanların” iğrençliklerini öne sürerek, bütün “tarikatların” kapatılmasını talep edenlerin…

Sadece “tarikatların” değil…

“Seküler” olmakla övünen birçok yapının da kapısına kilit vurulmasını uygun görmeleri “tutarlılığın” gereğidir.

Böyle şey olmaz, olamaz!..

Son “Sözde Şeyh Olayı”nda “şahsi” nitelik taşıyan bir “iğrenç fiil”e dair ciddi iddialar vardır.

Buradan hareketle, “Bütün tarikatlar kapatılsın”a doğru yol almak, ülkenin vahim bir “yanlışa” itilmesi anlamına gelir.

Yapılması gereken doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etmektir.

Tasavvuf geleneğimiz;

ilim, tefekkür, rıza, hayâ, tevazu, merhamet, mürüvvet, cömertlik, hilm gibi birçok güzelliğin beslenme kaynaklarındandır.

Anadolu’da bu geleneğin kök salması; “terör olayları, felâketler, ekonomik krizler” gibi olumsuzluklarla mücadele edebilmemizi sağlamıştır.

Terör örgütlerinin taraftar bulma imkânlarını da büyük ölçüde kısıtlamıştır.

Her güzellik gibi “tasavvuf”un da, bazı art niyetli/cahil/muhteris kişi ve gruplar tarafın kötüye kullanılması söz konusu olabilmektedir.
“Bütün tarikatlar kapatılsın” yaklaşımı iyi niyetten uzak bir yaklaşımdır.

Bunu söyleyenlerin, Türkiye’nin “Doğu Akdeniz’deki varlık mücadelesine” karşı çıkan gruplarda yer almaları mânidardır.

Operasyonun iki önemli hedefi vardır:

1-Sayın Erdoğan’la 15 Temmuz’da “Memlekete sahip çıkan” gruplardan bazılarını karşı karşıya getirmek ve böylece “zemin” aşındırmak…

2- Türkiye’yi 1940’lı yıllara döndürmek.

Oynanan oyun bellidir ve çok tehlikelidir.

Bu oyunun bozulması, “İslami Hassasiyetleri” öne çıkan vatan evlâtlarının “Güzel Ahlâka” sıkı sıkıya sarılmasıyla mümkün olabilecektir.

Ve tabii…

“Çirkin işler” yapanları “dışlaması”yla!