Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.71
Gram Altın
2962.21
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Ekim 2020

Çevrimiçinin tutsak kullanıcıları

İstatistik ve Bilgisayar Bilimleri profesörü Edward Tufte; “Müşterilerine kullanıcı diyen iki sektör var” diyor. Bunlar; yasa dışı uyuşturucu ve yazılım sektörleri…

Eroin kullanıcısı ile Twitter kullanıcısı arasında “bağımlılık” bakımından pek de fark olmadığını anlatan ilginç bir belgesel izlemiştim.

Vaktiyle sosyal medya platformlarında çalışan üst düzey çalışanların düşüncelerinden derlenen “sosyal ikilem” adlı bu belgeselde ifade edilenler gerçekten ürkütücü.

Bu büyük pazarda bizler müşteri değiliz düpedüz ürünüz.

Öyle ki kimliğimizi, düşüncelerimizi, davranış biçimlerimizi, psikolojimizi aşamalı olarak değiştiren bu devasa yapay zekâlardan oluşmuş karmaşık bir sistemin ürünleriyiz.

Bizlere yapay zeka diye Sophia adlı robotu önümüze atanlar ve bunu gelecekte büyük bir tehlike olarak gören komplocuları konuşturanlar gerçekte bizleri tutsak eden ekran arkasındaki korkunç yapay zekalardan bahsetmiyorlar.

Hadise şu ki; sosyal medyanın bir araç olduğu yanılsaması ile karşı karşıyayız. Oysa bu mecraların bir hedefi var. Sizin psikolojinizi size karşı kullanarak gerçeği manipüle etmek gibi bir hedefleri var. Üstelik sizi bu mecraya gönüllü hapsederek yapıyorlar bunu.

Artık çocuklarımızı eskisi gibi koruyamaz duruma geldik. Yalnız, karmaşık duygulara sahip, agresif bir yeni nesile sahip olduk. Tek emzikleri telefon. Onları tek teskin eden yer de sosyal medya.

Kodlanmış zihin olarak tarif edilen algoritmalar üzerinden sosyalleşen insanların tek mecrası artık sosyal medya platformlarıdır. Buradaki sosyalleşmenin korkunç örneklerini hemen her gün test ediyoruz.

Gittikçe yasakçı, despot, faşist, totalitarizme eğilimli, dediğim dedik, benim doğrum senin doğrunu döver diyen agresif kişiliklerin çoğaldığını görüyoruz.

Muhakeme yetisini kaybetmiş bu karmaşık kafaların çevrimiçi dünyayı kendilerinin inşa ettiği gerçek dünya olarak görmeleri gibi bir garabetle karşı karşıyayız. Bu şimdi olmasa bile ileride ciddi bir çatışmanın habercisi gibi görünüyor.

İnsanları zıvanadan çıkartacak korkunç bir düzenek inşa edildi.

Öyle ki algoritmalar sizi istedikleri gibi yönlendirme ve manipüle etme imkânına sahip. Her insanın ilgi ve heveslerine göre özel haber kaynakları derleniyor. Dolayısıyla ürünlerini yani kullanıcılarını istedikleri gibi yönlendirebiliyorlar.

Diğer taraftan bir gerçeği tamamen karmakarışık bir hale sokarak onun hakkında sahici bilgilere ulaşmanızı engelliyorlar ve sağlıklı muhakeme yapma yetinizi de köreltiyorlar.

Güncel bir örnek vermek gerekirse; Koronavirüs hakkında o denli farklı ve karmaşık bilgiler, komplo teorileri dolaşıyor ki kafanızın karışmaması mümkün değil.

Yani neyin doğru neyin yanlış olduğunu kestiremez hale geliyorsunuz… Ve gittikçe kontrolü kaybediyorsunuz.

Uzmanlar bu durumu “bir kâğıt çek” diyen sihirbazlara benzetiyor. Kontrol sürekli sihirbazdadır.

Bugün dünyada biyometrik sensörler vasıtasıyla bedendeki ve beyindeki biyokimyasal işlemlerin bilgisayarlarda elektronik sinyallere çevrileceği konuşuluyor.

Tam da bu yolla herhangi biri hakkında edinilecek bilginin, o kişinin kendisi hakkında bildiğinden daha fazla olacağı iddia ediliyor.

Bizi bizden daha iyi bilen algoritmalar arzularımızı tahmin ederek, duygularımızı manipüle edebilecekler.

Hatta göz hareketlerinizi, kan basıncınızı, beyin faaliyetlerinizi takip edip size kim olduğunuzu söyleyecekler. Hatta bizim adımıza kararlar alabilecekler.

Bunu ben demiyorum bu durumu bizzat Çin’de yaşayan bir akademisyen de anlatıyor.

Dünya çapında dataları ve verileri kontrol edebilen küresel elitler bu yolla hayatı yeniden tasarlayabileceklerini düşünüyorlar.

Snoptik İncilerde bir hikâye anlatılır. İsa, çölde kırk gün kırk gece oruç tuttuktan sonra acıkmıştı. Tam o esnada şeytan yaklaşıp, "Sen Tanrı'nın oğlu değil misin? Söyle Tanrı’na şu taşlar ekmek olsun, sen de karnını doyur” dedi.

İsa, bunu reddetti. O aslında Tanrı gibi olmayı reddetmişti. Oysa bugün İsa’yı kullanarak yol alan küresel elitler kendilerini Tanrı gibi görüyor

İnsanlık bu planlamayı reddedecek mi yoksa köleleştirilecek mi bunu zaman gösterecek.