Çevrede İnsan Sorunu
Coğrafya: İnsanın içinde yaşadığı çevrenin özelliklerini, çevre ile etkileşimini ve bu etkileşim sonucunda insanın ortaya koyduğu beşeri ve ekonomik etkinliklerini, dağılışını, nedensellik ve bağlılık prensipleri çerçevesinde inceleyerek sonuçlarını açıklayan bir bilim dalı olarak tanımlanır.
Görüldü gibi, coğrafyanın tanımı, coğrafyanın konusunu da
belirlemektedir. İnsan ile çevre arasındaki, karşılıklı etkileşimi
inceleyen coğrafya biliminin temelinde iki unsur mevcuttur. Bunlardan biri doğal çevre, diğeri insandır. O hâlde bu iki kavrama coğrafi
bir bakışla kısaca bakalım.
İnsan: Coğrafya,
insanı birey olarak ele alıp
incelemez. Zira bu başka bilimlerin konusudur. Ancak coğrafya araştırmalarının
odak noktasında her zaman insan vardır. İnsansız coğrafya olamaz. Coğrafyanın
hangi dalında olursa olsun elde edilen bulguların ve varılan sonuçların insana
etkisi, her zaman göz önünde tutulur. Ancak burada unutulmaması gereken nokta:
İnsanın birey olarak değil, her zaman topluluk halinde yaşamakta olduğudur.
Çevre: İnsanın
içinde yaşadığı yere ortam veya çevre denmiştir. İnsan toplulukları, gelişmişlik
derecesine göre az ya da çok çevresinin
etkisinde kalır. Bu etkilenme dikkate alındığı zaman çevre, küçükten büyüğe, dardan genişe doğru farklı coğrafi terimlerle
ifade edilir. Ancak çevre kendi
içinde ikiye ayrılır.
Bunlardan birincisi, fiziki
coğrafya dediğimiz doğal çevredir.
Doğal çevrede meydana gelen ve insan topluluklarını etkileyen doğal
olaylar olur. Yer şekillerinin oluşumu, gelişimi, bunların yapı ve iklimle olan
ilişkileri, yeryüzündeki dağılışları doğal
çevrede gerçekleşir.
Fiziki coğrafyanın bir dalı olan klimatoloji, doğal çevrenin en önemli elemanı olan iklim konusunu inceler. Bilindiği
gibi iklim: Yağış, sıcaklık ve rüzgâr gibi elemanları vasıtasıyla insanı ve doğal çevreyi en çok etkileyen faktördür.
İkincisi, beşeri
coğrafya olan kültürel çevredir. Beşeri
coğrafya dendiği zaman hem nüfus ve yerleşme gibi beşeri konular, hem de tarım,
ticaret, sanayi, turizm, ulaşım gibi ekonomik etkinlikler ifade edilmiş olur.
Şimdi insan ve çevre kavramlarına teknik olarak kısaca
değindikten sonra asıl konumuza gelelim. İnsan
ürünü olan sanayi atıklarının veya kimyasal gazların atmosferde neden
olduğu felaketlere ‘’çevre sorunu’’
denilmesinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Doğru tanımlama ‘’çevrede insan sorunu’’ olmalıdır. Zira doğal çevreyi kirleten kültürel
çevreyi oluşturan insandır.
Mustafa
Kutlu ve çevre
Çevre konusunda Mustafa Kutlu’nun
düşüncelerine atıf yapmadan geçmek olmaz. Gerek dünyada gerekse Türkiye’de çevre
sorunları üzerinde en derinlikli düşünen yazarların başında Mustafa Kutlu
gelir. Her gün dünya medyasını düzenli takip eden biri olarak bunu iddia ile
söylüyorum.
Kutlu, insanın modern zamanlarda
doğayı sürekli bir biçimde sömürdüğünü ve bunun zararlı sonuçlarının zaman
içinde artık görmezden gelinemeyecek boyutlara ulaşacağını hep vurguladı.
Yazılarında devamlı insanın doğal çevreye karşı olan ahlaki
sorumluluğunu hatırlattı.
Mustafa
Kutlu, insanın tabiata karşı
bakışını değiştirmesini talep eder. Doğaya karşı takınılacak tavrın yalnızca
insanın çıkarı ve üretimden hareketle belirlenemeyeceğini savunur. Tabiata
karşı sorumlu olduğumuzu, insanın
tabiatla savaşmaması gerektiğini, kendimizi tabiattan üstün görme anlayışından
vazgeçmemizi hep vurgular.
Bugünlerde yüreğimizi yakan orman yangınları insanoğlunun çevrede neden
olduğu bir felakettir. Türkiye’yle eş zamanlı olarak birçok ülkede sıcağa bağlı
olarak yaşanan orman yangınları, kuraklığın neden olduğu su sıkıntıları, Mustafa Kutlu’nun dediği gibi doğa ‘’artık görmezden gelinmeyecek noktalara’’ ulaşmıştır.
Tekrar başa dönecek olursak ‘’çevre
sorunu’’ yoktur ‘’çevrede insan
sorunu vardır’’ Zira insan düzelirse her şey düzelecektir.