Çevre-kadın, Hz. Peygamber (sav)
İslam Ordusu fetih için Mekke'ye doğru yol alırken, güzergah dar bir vadiden geçiyordu.
Vadinin en dar yerindeki dönemece bir köpek yavrulamıştı.
Hızla gelen askerler yavruları ezebilirdi.
Hz. Peygamber(sav) bir askeri, köpeğin yanı başına, bekçi olarak görevlendirdi. O asker, orada bekledi, bütün ordu geçinceye kadar, o köpeği ve yavrularını korudu.
İslam ordusunun okçuları, eğitim için bir köyde tavukları hedef olarak kullanıyorlardı. Hz Peygamber(sav) canlıların eğitimde hedef olarak kullanılamayacağını söyledi ve bunu yasakladı.
Hz Ayşe, babası Ebubekir de yanlarında olduğu bir sırada, öfkelenip eşi Hz. Peygamber'e (sav) vurdu. Bu duruma mahcup da olan Hz. Ebubekir, kızına sinirlendi. Ancak Hz. Peygamber (sav) Hz. Ebubekir'i yatıştırdı. Hanımların bazen böyle yapabildiklerini kendisinin bunu hoş karşıladığını söyledi.
Hz. Peygamber yiğit bir savaşçı ve silahşordu, güreştiğinde karşısındakileri hep yenerdi, güçlü kuvvetli idi.
Ama, Hz. Peygamber(sav), eşlerine hiç elini kaldırmadı.
Hz. Peygamber (sav), evinin suyunun dışarıdan getirilmesine yardım eder, düğmesini, söküğünü kendisi dikerdi.
***
İslam ve Kitap
İslam'ın parlak dönemlerinde, henüz matbaanın olmadığı bir devirde, Bağdat'ta 36 kütüphane, 100 kitabevi vardı. O zamanlarda Bağdat'ın nüfusunun 300 bin olduğu tahmin ediliyor.
Günümüzde, acaba, aynı oranda kitabevi-kütüphane bulunan bir İslam şehri var mı?
Coğrafyacı Yakubi'nin hizmetçileri sabaha kadar kütüphanelerden Yakubi'ye kitap götürüp getirirlerdi.
Kervanlar, tüccarlar ve ticari mallar kadar bilginleri taşırdı.
Camilerde sütunlardan çok ilim adamı bulunur, her sütun etrafında bir ilim halkası kurulur, bilginlerin konuşmaları dünyayı titretirdi.
Harun Reşit'in veziri, bir hekimi, özel hekimi olması için sarayına davet etti. O hekim, kendisine önerilen maaşın 30 deve yükü olan kitaplarını taşımayla orantısız olduğunu ileri sürerek görevi kabul etmedi.
***
Özelleştirme...
Vaktiyle bir Sümerbank vardı, devlet mağazasıydı.
Sümerbank, her yıl zarar ederdi. Sınırsız sermayesiyle, onlarca fabrikasıyla devlet ardındaydı, ama yine de hep bataktaydı.
Neden?
Yolunuz düşer Sümerbank'a girerseniz, satış görevlisi memur yüzünüze bakmaz, konuşurken sırtını döner, azarlar, tersler, siz de bir şey almadan çıkar, giderdiniz.
Çünkü o memurdu, satış yaparak ekmeğini kazanmazdı, maaşı hep işlerdi, geçimini devlet garanti etmişti. Alın teri ile değil, sizin vergilerinizle maaşını alır, yine de size çemkirirdi.
Esnaf, 6 metrekarelik dükkanında, minicik sermayesi ile kar eder, gösterişli dev mağazaları, ardındaki devlet desteği ile Sümerbank hep zarar ederdi.
Sümerbank devletin sırtında kamburdu, kara delikti.
Nihayet, özelleştirme ile satıldı.
Devlet bu kara deliğe para aktarmaktan kurtuldu.
Devlet mağazacılık yapmamalıydı; esnaflık, esnafa bırakılmalıydı.
Pazar ekonomisinin gereği buydu
Vaktiyle komünist-devletçi ekonomi mantığıyla, devlet, bu işlere bulaştırılmıştı.
Özelleştirilen kurumlarda, devletin vaktiyle 5 bin kişi ile ürettiğini, özel sektör 500 kişi ile üretiyor ve de kar ediyor.
Sonuçta ülke kazandı.