Çevre evimizdir temiz tutalım (2)
Kimyasal, biyolojik vs. atıklar,
uçucu gazlar, egzoz dumanları, çöp yığınları ve daha birçok zehirli maddelerle
çevremizi kirletmek, aslında bindiğimiz dalı kesmektir, hatta intihardır. Kendi
sonumuzu hazırlamak, kendi sağlığımız ve huzurumuzu yok etmektir. Çevreyi
tahrip etmenin zararları tedrici ve yavaş yavaş olduğundan biz fark
etmeyebiliriz. Ama çevreye kıymak, kendimiz, neslimiz ve insanlığın hayatına
geleceğine kıymak demektir.
Çevre tüm insanlığın ortak
malıdır. Dünyadaki tüm insanlar; çevreden, yani dünya ve içindeki değerlerden
istifade etmede, eşit haklara sahip oldukları gibi, onu koruyup kollamada da
eşit sorumluluk taşımaktadırlar. Her kes kirletiyor ne yapayım diyerek, çevreye
kıyanlar kervanına katılamayız. Şunu unutmayalım ki, her birimiz kendi
yaptıklarımızın hesabını vereceğiz. Öyle ki, zerre-i miskal kadar iyilik de
kötülük de boşa gitmeyecektir. “Zira, kim zerre miktarı bir hayır işlerse,
onun mükâfatını görecek. Kim de,
zerre miktarı bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir.” (Zilzal
99/7-8)
Biz imanımızdan aldığımız
sorumluk gereği; hem çevremizi temiz tutacağız, hem de temiz tutulması için
mücadele edeceğiz. Bu konuda konu komşu, yakınlarımız, çevremiz ve sesimizin
ulaştığı her kesi uyarmaya ve bilinçlendirmeye çalışacağız. Özellikle
çocuklarımızı, aile efradımızı bu bilinçle eğitip terbiye edeceğiz. Çünkü biz
yeryüzünde Allah'ın (cc) halifeleri olduğumuzu biliyoruz. “Hatırla ki Rabbin
meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler seni hamd
ile tesbih ve takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan
dökecek bir varlık mı yaratacaksın (insanı mı halife kılacaksın?) dediler.
Allah da onlara: Sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.” (Bakara2/30)
Havası suyuyla, börtü böceğiyle,
taşı toprağıyla, dağı deniziyle, canlı cansız tüm varlıklarıyla, dünya ve
içindekiler, Allah'ın (cc) kullarına emanetidir. Emanete sahip çıkmak, koruyup
gözetmek de iman ve vefanın gereğidir. Bu sorumluluk sadece devlet veya yetkili
makamların değil, imkanlarımız oranında hepimizindir. Atalarımızın: “her kes evinin
önünü süpürürse, çöpçüye hacet kalmaz” sözü çok şey anlatıyor.
Nitekim çocukluk çağımızda, büyüklerimizden bunun pratiğini de görerek
öğrendik ve yaşadık. Anne veya ablalarımız, her sabah erkenden sadece evlerinin
avlusunu değil, kendi avluları boyunca sokağı da süpürüp temizlerlerdi. Ancak
şimdi öyle bir zamana geldik ki, nasıl olsa çöpçü var diyerek özellikle
çöplerini rasgele atıp savuranlar var. Hatta “Ben kirletmesem, çöpçü nereden
para kazanacak” diyecek kadar duyarsız çevre düşmanları var.
Daha açık bir ifadeyle çevre, bizim yuvamız, evimizdir. Evimizi ne
kadar korur gözetir, temiz tutarsak, o denli evimizde rahat ve huzurlu bir
hayat yaşayabiliriz. Kendi elimizle evimizi tahrip eder, kırıp döker, kir pas
içinde bırakırsak orada huzur, güven ve selamet içinde bir hayat mümkün olmaz.
İşte tüm köyleri, şehirleri, mahalleleri, sokak ve caddeleriyle çevre de
böyledir. Ülkemiz ve tüm ülkeler de böyledir. Ülke bizim ülkemiz, şehir bizim
şehrimiz, sokak, cadde ve mahalle de bizim mahallemiz ve dolayısıyla evimizdir.
Temiz tuttuğumuz oranda, temiz, sağlıklı ve huzur içinde yaşarız.
Bizzat efendimizin ifadesiyle: “Dünya bir gemi ve hepimiz aynı geminin
yolcularıyız. Birileri gemide delik açarsa sadece delen değil, tüm yolcular
boğulur. O halde hep beraber gemiyi korumakla yükümlüyüz.”
Kur'an'ı Kerim yeryüzünün insana
müsahhar kılınışını ifade ederken iki kelimeye mükerreren vurgu yapar. “döşek” ve “beşik” Döşek rahatlığın, beşik ise dengenin simgesidir. Yani Rabbimiz
şu âlemi bizim hayatımıza en uygun bir şekilde yaratmıştır. Hem beşik misali
dengeli hem de döşek misali en rahat şekilde; huzur, güven ve mutluluk içinde
bir hayatı bizlere bahşetmiştir.
İşte 1440 yıl öteden ilahi ikaz: “Göğü Allah yükseltti ve
mizanı O koydu, sakın dengeyi bozmayınız!” (Rahmân, 7-8) Dengesi
bozulan hiçbir şeyden gereği gibi istifade etmek mümkün değildir. Nasıl ki bir
virüs mükemmel cihazların, bir mikrop sapasağlam bünyelerin, bir arıza nice
mükemmel araçların dengesini alt üst ediyorsa, çevre de şu dünyamızın
dengesidir. Çevreyi koruduğumuz oranda dünyanın dengesini korumuş oluruz. Aksi
halde denge bozulur. Dengesi kaçan bir dünyada, hiçbirimize barış, güven, huzur
ve esenlik içinde bir hayat kalmaz.