Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Ağustos 2022

Cetvel ve pergel Doktrini

Bugün dünyanın seksen farklı bölgesinde savaş, çatışma ve kriz hali mevcut. Bunların bir kısmı dondurulmuş sorun olarak nitelendirilen ve her an sıcak bir çatışmaya dönüşme potansiyeli taşıyan krizlerdir. Ve bu sorunların hiçbiri bir diğerinden bağımsız değildir.

Myanmar-Arakan sorunu güney Asya’daki, Suriye deki savaş Orta doğudaki güç mücadelesinden bağımsız ele alınamaz.

Şu değişmez bir gerçektir. Hakim Küresel güçlerin varlığını sürdürebilmesi için daha çok krize ve savaşa ihtiyaç vardır.

Mevcut devletler uzun bir tarihsel süreç içinde, toplumsal ve ekonomik yapıların dönüşümü sonucunda ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla ekonomik ve toplumsal yapıda yaşanan değişim ve dönüşümler mevcut siyasal modelleri de tartışılır hale getirmiştir.

Küresel aktörler yeni bir dünya düzeni kurarken, kendi çıkarlarını gelişmekte olan ülkelerin çıkarları olarak sunarlar. Koydukları kurallara uymayanları ise terörist devlet ilan edip cezalandırırlar.

Kurulmaya çalışılan yeni bir dünya düzeni olduğu için, meşru-gayrı meşru bütün yöntemler uygulanmakta, bazı ülkeler askeri müdahale ile işgal edilmekte bazı ülkelerde ise iktidarlar renkli devrimler ile el değiştirmektedir.

Küresel güçler kendi vatandaşlarının refahı için dünya nüfusunun büyük bir bölümünü ateş çemberine dönüştüren politikalar izlemekten asla çekinmezler. Yalnız burada önemli bir paradoks, gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülke insanlarını mutlu etmeden, kendi ülkelerindeki huzuru sağlamalarının güç olduğunun unutulmasıdır. Yaşanan göçler bunun en bariz kanıtıdır.

Güçlü ülkeler, çıkarlarını korumak ve sürdürmek için her dönem Konjonktüre uygun yöntemler uygulamışlardır.

Dünyayı huzura kavuşturmak iddiasıyla, büyük bir coğrafyayı, kendi çıkarları açısından yeniden dizayn etmek üzere, Yeni Dünya Düzeni, Büyük Ortadoğu Projesi, Renkli Devrimler, Arap Baharı diye adlandırdığı projelerle, dünya savaş alanına dönüştürülürken, küresel düzenin işleyişi, küresel güçlerin planları doğrultusunda oluşacak ilişkiler yoluyla belirlenmektedir.

Savaşlar çoğu zaman ülkelerin silahlı kuvvetleri arasında değil, istihbarat servislerinin planlamaları doğrultusunda, stratejistler tarafından hazırlanan doktrinler çerçevesinde, terör örgütleri aracılığı ile sürdürüldüğünden siyasi ve politik çözümler daha bir karmaşık hale gelmektedir.

ABD dünyanın stratejik noktalarını, ticari pazarlarını, hammadde ve enerji kaynaklarını ya doğrudan ele geçirdi ya da bir şekilde kontrol altına aldı.

Coğrafi keşifler, Fransız devrimi, Sanayi Devrimi ile dünya yeni bir sistemle tanışırken, gelişmeleri doğru okumayı ve önlemler almayı başaramayan devletler, dün olduğu gibi bu günde gelişmelerin dışında kalmıştır.

Uluslararası ilişkilerde gelişmeleri doğru okuyamayan devletler, önce istikrarsızlaşır, sonra yarı sömürge haline gelir, parçalanır ve sonunda yıkılır.

Tarihi süreç içerisinde yaşanan bir değişimin yeryüzünün belirli bir bölgesiyle sınırlı kalmayıp, hemen hemen her yeri etkilediği de bilinmelidir.

ABD ve yeni küresel Partnerleri tarafından kurulmaya çalışılan Yeni Dünya Düzeni, Platon’un MÖ 5yy’da söylediği, “…Güçlü ile güçsüzün kuracağı bütün ortaklıklarda güçsüzün bir menfaat sağladığını asla göremezsiniz…” ( Platon, 2003. s. 52 ) sözünden, güçlü devletlerin eşitlik ve adalet anlayışının 2500 yıldır değişmediğini görüyoruz.

Güçlü devletlerle güçsüz devletlerin gerçekleştirdiği stratejik ortaklıktan! Güçsüz devletin lehinde bir fayda sağlandığı tarih boyunca görülmemiştir.

Başta ABD olmak üzere birçok gelişmiş ülkenin uzun yıllardan beri terörizmle mücadeleyi gerekçe göstererek petrol ve stratejik bölgeleri kontrol altına alma projesi bu günde tıkır tıkır işlemektedir.

Günümüzde bu proje, İslami terör kavramı ile İslam ülkelerinin sahip olduğu doğal kaynakları ele geçirme aracı olarak kullanılmaktadır.

ABD Gündemine aldığı suni ve sanal İslami terör kavramı ile psikolojik baskı altında tuttuğu ülkelerden aldığı destekle, geçmişte Afganistan ve Irak’ı işgal ederken, Terörün kökünü kurutma ve totaliter rejimlere son vererek demokrasiyi yerleştirme iddiası demokrasiyi getirmekten ziyade, terörü daha da artırmış, o ülkeleri daha bir yaşanmaz hale getirmiştir.

ABD nin Tayvan'a ilgisi, Çin denizinde ikinci bir Ukrayna çıkarılmak istenmesi, Akdeniz, Suriye ve batı Trakya’da ki hazırlıklar; Türkiye, Afganistan merkezli orta Asya ve bölge eksenli yaşanan son gelişmeler den bağımsız ortaya çıkmış gelişmeler değildir.

Küresel Masaya serilmiş harita ve cetveller ile dünün sömürgecileri bu günün egemenleri 1920 de yarım bıraktıkları işi bitirmek istiyorlar. Sınırların cetvelle çizilmiş gibi düz görünmesini istemediklerinden yüz yıl öncesinden tek fark bu gün bunu ayık kafa ile yapıyor olmalarıdır.