Cetvel ve pergel Doktrini
Bugün dünyanın seksen farklı bölgesinde savaş, çatışma ve kriz hali mevcut. Bunların bir kısmı dondurulmuş sorun olarak nitelendirilen ve her an sıcak bir çatışmaya dönüşme potansiyeli taşıyan krizlerdir. Ve bu sorunların hiçbiri bir diğerinden bağımsız değildir.
Myanmar-Arakan sorunu güney Asya’daki, Suriye deki savaş Orta doğudaki güç
mücadelesinden bağımsız ele alınamaz.
Şu değişmez bir gerçektir. Hakim Küresel güçlerin varlığını sürdürebilmesi
için daha çok krize ve savaşa ihtiyaç vardır.
Mevcut devletler uzun bir tarihsel süreç içinde, toplumsal ve ekonomik
yapıların dönüşümü sonucunda ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla ekonomik ve
toplumsal yapıda yaşanan değişim ve dönüşümler mevcut siyasal modelleri de
tartışılır hale getirmiştir.
Küresel aktörler yeni bir dünya düzeni kurarken, kendi çıkarlarını
gelişmekte olan ülkelerin çıkarları olarak sunarlar. Koydukları kurallara
uymayanları ise terörist devlet ilan edip cezalandırırlar.
Kurulmaya çalışılan yeni bir dünya düzeni olduğu için, meşru-gayrı meşru
bütün yöntemler uygulanmakta, bazı ülkeler askeri müdahale ile işgal edilmekte
bazı ülkelerde ise iktidarlar renkli devrimler ile el değiştirmektedir.
Küresel güçler kendi vatandaşlarının refahı için dünya nüfusunun büyük bir
bölümünü ateş çemberine dönüştüren politikalar izlemekten asla çekinmezler.
Yalnız burada önemli bir paradoks, gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülke
insanlarını mutlu etmeden, kendi ülkelerindeki huzuru sağlamalarının güç
olduğunun unutulmasıdır. Yaşanan göçler bunun en bariz kanıtıdır.
Güçlü ülkeler, çıkarlarını korumak ve sürdürmek için her dönem Konjonktüre
uygun yöntemler uygulamışlardır.
Dünyayı huzura kavuşturmak iddiasıyla, büyük bir coğrafyayı, kendi
çıkarları açısından yeniden dizayn etmek üzere, Yeni Dünya Düzeni, Büyük
Ortadoğu Projesi, Renkli Devrimler, Arap Baharı diye adlandırdığı projelerle,
dünya savaş alanına dönüştürülürken, küresel düzenin işleyişi, küresel güçlerin
planları doğrultusunda oluşacak ilişkiler yoluyla belirlenmektedir.
Savaşlar çoğu zaman ülkelerin silahlı kuvvetleri arasında değil, istihbarat
servislerinin planlamaları doğrultusunda, stratejistler tarafından hazırlanan
doktrinler çerçevesinde, terör örgütleri aracılığı ile sürdürüldüğünden siyasi
ve politik çözümler daha bir karmaşık hale gelmektedir.
ABD dünyanın stratejik noktalarını, ticari pazarlarını, hammadde ve enerji
kaynaklarını ya doğrudan ele geçirdi ya da bir şekilde kontrol altına aldı.
Coğrafi keşifler, Fransız devrimi, Sanayi Devrimi ile dünya yeni bir
sistemle tanışırken, gelişmeleri doğru okumayı ve önlemler almayı başaramayan
devletler, dün olduğu gibi bu günde gelişmelerin dışında kalmıştır.
Uluslararası ilişkilerde gelişmeleri doğru okuyamayan devletler, önce
istikrarsızlaşır, sonra yarı sömürge haline gelir, parçalanır ve sonunda
yıkılır.
Tarihi süreç içerisinde yaşanan bir değişimin yeryüzünün belirli bir
bölgesiyle sınırlı kalmayıp, hemen hemen her yeri etkilediği de bilinmelidir.
ABD ve yeni küresel Partnerleri tarafından kurulmaya çalışılan Yeni Dünya
Düzeni, Platon’un MÖ 5yy’da söylediği,
“…Güçlü ile güçsüzün kuracağı bütün ortaklıklarda güçsüzün bir menfaat
sağladığını asla göremezsiniz…” ( Platon, 2003. s. 52 ) sözünden, güçlü
devletlerin eşitlik ve adalet anlayışının 2500 yıldır değişmediğini görüyoruz.
Güçlü devletlerle güçsüz devletlerin gerçekleştirdiği stratejik
ortaklıktan! Güçsüz devletin lehinde bir fayda sağlandığı tarih boyunca
görülmemiştir.
Başta ABD olmak üzere birçok gelişmiş ülkenin uzun yıllardan beri
terörizmle mücadeleyi gerekçe göstererek petrol ve stratejik bölgeleri kontrol
altına alma projesi bu günde tıkır tıkır işlemektedir.
Günümüzde bu proje, İslami terör kavramı ile İslam ülkelerinin sahip olduğu
doğal kaynakları ele geçirme aracı olarak kullanılmaktadır.
ABD Gündemine aldığı suni ve sanal İslami terör kavramı ile psikolojik
baskı altında tuttuğu ülkelerden aldığı destekle, geçmişte Afganistan ve Irak’ı
işgal ederken, Terörün kökünü kurutma ve totaliter rejimlere son vererek
demokrasiyi yerleştirme iddiası demokrasiyi getirmekten ziyade, terörü daha da
artırmış, o ülkeleri daha bir yaşanmaz hale getirmiştir.
ABD nin Tayvan'a ilgisi, Çin denizinde ikinci bir Ukrayna çıkarılmak
istenmesi, Akdeniz, Suriye ve batı Trakya’da ki hazırlıklar; Türkiye,
Afganistan merkezli orta Asya ve bölge eksenli yaşanan son gelişmeler den
bağımsız ortaya çıkmış gelişmeler değildir.
Küresel Masaya serilmiş harita ve cetveller ile dünün sömürgecileri bu
günün egemenleri 1920 de yarım bıraktıkları işi bitirmek istiyorlar. Sınırların
cetvelle çizilmiş gibi düz görünmesini istemediklerinden yüz yıl öncesinden tek
fark bu gün bunu ayık kafa ile yapıyor olmalarıdır.