Çerkes Soykırımı!
Soykırım bir milletin ruhuna çakılmış ve devam eden nesillerin de taşımak zorunda kaldığı bir acı levhasıdır. Çünkü soykırım bir milleti toptan yok etme çabasıdır ve etkileriyle nesilden nesile geçen ruh yarası oluşturur…
Çerkes halkı, soykırıma uğrayan atalarının acısını taşımanın üstüne bir de vatanlarından kopartılmanın katmerlenmiş ıstırabını çekmek zorunda kaldı.
Rusya’nın, 1567’de Kuzey Kafkasya’da kaleler inşa ederek başlattığı işgal, Kuzey Kafkasya’da 300 yıldan daha uzun sürecek bir savaşa neden oldu. Sıcak denizlere inmek isteyen Rus Çarlığı, Karadeniz kıyılarındaki bütün yerli halkları bölgeden tamamıyla temizlemek istiyordu. Bu temizleme isteği, hakimiyet kurma ya da uzaklaştırmadan ziyade topyekun bir etnik kıyımı ifade etmektedir.
***
Kuzey Kafkasyalılar, İmam Mansur, İmam Şamil, Hacı Girenduk Berzeg gibi liderlerin komutasında her dağda ve ovada işgale karşı büyük ve destansı bir direniş gösterdiler. Yüz yılara yayılmış bu savaş, elbette yalnızca savaşabilen erkek nüfusunun azalmasına değil, aynı zamanda tarlaların, bağ bahçelerin, köylerin yanmasına, çoluk çocuk demeden yüzbinlerce insanın katledilmesine, salgın hastalıkların yine kontrollü bir biçimde Rus Çarlığı tarafından yayılmasına neden oldu.
1864’te adını, dökülen Çerkes kanlarından alan “Krosnaya Polyana” Kızıl Çayır düştüğünde Ruslar bugünü bir zafer günü ilan ettiler. Rusların zafer günü ilan ettiği bu gün, yani 21 Mayıs, 1992’de Kafkas Halkları Konfederasyonu tarafından Türkiye, Rusya başta olmak üzere dünyaya “Çerkes Soykırımı günü” olarak tanınması teklif edildi. O günden bugüne Kuzey Kafkasyalılar, yaşadıkları büyük katliamı anlatıyor ve soykırımın tanınmasını talep ediyorlar.
***
Yaşanan bu soykırım, bugün dünyanın diğer mazlum coğrafyalarında gördüğümüz soykırımlardan farklı değildi. İnsanlık tarihinin en utanç verici sayfalarından biri olan Çerkes soykırımında hamile kadınların karınlarını deşmek, tecavüz, işkence yaygın birer zulüm olarak Kafkasya’nın her köşesinde kol geziyordu. Hatta katliam faillerinden General Zass, Çerkeslerin bilimsel deneylerde kullanılması gerektiğini söylüyor, “hayvanların bilim için kullanılması ahlakidir” diyordu. Nitekim yüzlerce Çerkesin kafataslarını sandıklara koyarak biriktirdiği de tarih kayıtlarında mevcuttur.
Yıkılış sürecinde ve zayıf olan Osmanlı devleti, en azından katliamlardan kurtulanların hayatta kalmalarını sağlayabilmek için Çerkesleri kendi topraklarında iskan etmeyi kabul etti.
Elbette bu sürgün de, başlamış soykırımın bir parçasıydı. Çerkesleri Osmanlı topraklarına götürecek gemilere binmeyen herkes öldürülüyordu. Kapasitesinin çok üstünde insanı alan gemilerde, açlık ve hastalık nedeniyle ölümler sürüyor, ölenler Karadeniz’e atılıyordu. Karadeniz adeta bir mezarlığa dönüşmüştü. Kadınlar, ölen bebeklerinden ayrılmamak için emziriyormuş gibi davranıyor, bazı gemiler aşırı yükten batıyor, bazıları Rusya tarafından özellikle batırılıyordu. Samsun, Trabzon, Varna ve Köstence limanlarına inen Çerkesler, buralarda da sıtma ve açlıkla boğuştular.
***
Bütün bu zamandan sonra bir buçuk milyon insan yani Kuzey Kafkasya nüfusunun en az yüzde 85'i katledildi. Osmanlı topraklarına inenler Balkanlara, Filistin’e, Suriye, Ürdün ve Anadolu’da iskan edildiler. Rusya ve İngiltere’nin iskan konusunda Osmanlı’ya dayatmaları sonucunda Çerkes, Çeçen ve Abhazlar Sivas’tan daha öteye geçemeyeceklerdi.
Balkan Harbi de dahil, Birinci Dünya Savaşı sırasında Çanakkale’de, Kafkas Cephesi’nde, hac yolları güzergahında Suriye’de işgal kuvvetlerine karşı savaşırken hiçbiri Türkçe bilmiyordu. Yüzlercesi büyük sürgünden sadece 50 yıl sonra yeniden vatan müdaafasına Osmanlı’nın tüm halklarıyla birlikte omuz omuza katıldılar, şehit düştüler. Kurtuluş Savaşı’nda Kuvayı Milliye’ye gönüllü olarak katıldılar. Yıllar sonra Filistin’de Golan Tepeleri’ni İsrail’e karşı savundular.
Bu toprakların asli unsuru milletlerden olan Çerkesler, en azından ruhlarını yakan acıyı bir nebze de olsa dindirebilmek adına öncelikle atalarına yapılan soykırımın kabul edilmesini istiyor. Ve tabi ki ata topraklarının, ana vatanları olan Kafkasya’nın özgürlüğünü…
Rahmetli Aliya’nın dediği gibi “Ne yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.” Çerkes Soykırımının üzerinden özellikle Müslüman Coğrafyada sadece Müslüman oldukları için yaşanan Boşnak Soykırımı da dahil kaç soykırım yaşandı bu dünyada.
Aslında kimse yaşananları unutmuyor. İnsan ruhunu hiç bitmeyen bir ıstırapla yakan acıyı unutabilir mi? Unutmaz elbet. Sadece soykırımı yapan zalimlerden, dünyayı kan gölüne çeviren emperyalist güçlerden hesap sorulamadığı için ve maalesef zalimler daha güçlü, mazlumların sesi kısıldığı için yaşanıyor tekrar tekrar.
Gücün değil haklının hakkının korunduğu bir dünyada, soykırım failleri hesap verebilsin ve bu acılar tekrar etmesin diyedir çabamız.
Rabbim soykırımda can veren Çerkes kardeşlerimize rahmet etsin.
Unutmadık, unutturmayacağız.