Cennette bir köşkün olsun, ister misin?..
Rabbimiz celle celalühü şöyle buyuruyor: ‘‘Hiddetini yenenlere ve insanların suçunu bağışlayanlara cennet hazırlanmıştır. Allah iyilik yapanları sever.’’ (Al-i İmran 134)
Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve
sellem de: ‘‘Ben; haklı olduğu halde çekişmeyi bırakan kimseye, Cennetin
kenarında bir köşk verileceğine kefilim,’’ müjdesini veriyor. (Ebu Davud
4800)
Toplum homojen değildir. Ayrı
meşreplerden, gruplardan, cemaatlerden ve eğilimlerden insanlarla iç içe yaşıyoruz.
Hep kusur görür, hiç hoş görmezsek, bu hayat çekilmez. Cemiyette huzur kalmaz,
fitne çıkar, hepimiz mutsuz oluruz.
Birbirimizi hoş görmemiş olsaydık,
birbirimizle konuşmak bile mümkün olmazdı. Dolayısıyla kardeşlik ve huzurun
hâkim olabilmesi için hoşgörülü olmak ve bazı şeylerden fedakârlık etmek
gerekir.
Her insanın mutlaka bir kusuru
vardır. Biz kusura, kusurla karşılık verirsek bir arada yaşayamayız. Mevlana
Celâleddin-i Rumî Hazretleri, çağlar öncesinden şöyle sesleniyor:
‘‘Kusursuz dost arayan, dostsuz
kalır!..’’
‘‘Şefkat ve merhamette güneş gibi
ol, başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol, cömertlikte ve yardım etmede
akarsu gibi ol, hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. Tevazu ve alçak gönüllülükte
toprak gibi ol!..’’
‘‘Gel, gel, ne olursan ol yine gel. İster
kâfir, ister mecusî, ister puta tapan ol yine gel. Bizim dergâhımız ümitsizlik
dergâhı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel (ki,
belki sonunda tevbe eder de adam olursun)!..’’
Hazret-i Mevlana bu sözleri ile
insanlığın belleğine İslâmiyetin engin hoşgörüsünü nakşetmiştir.
***
Sevgili Peygamberimiz sallallahü
aleyhi ve sellem, hoşgörünün şefkat ve merhametin en güzel örneğidir. Çünkü O,
kendisine yapılanları hoş karşılaşmıştır. Allah’ın Resulü sallallahü aleyhi ve
sellem; düşmanlarına bile hep anlayışla yaklaşmış; esirlere, kölelere iyi
muamele etmiş ve bu iyi muameleyi başkalarına da tavsiye etmiştir.
Mekke’nin fethedildiği gün, Kâbe’nin
eşiğinde duran Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem; kendisine akıl almaz
sıkıntılar veren, çileler yaşatan, evinden, yurdundan çıkaran; hem mübarek
bedenini hem de kutsal davasını ortadan kaldırmak için seferber olan kalabalığa
bakarak: “Ey Kureyş cemaati! Size şimdi nasıl bir muamele yapacağımı
sanıyorsunuz,” diye sordu. Kureyş topluluğu, “Sen, âlicenap bir kardeş
ve âlicenap bir kardeşin oğlusun! Ancak bize hayır ve iyilik yapacağına
inanırız,” dediler. Bunun üzerine Efendimiz aleyhissellem şöyle buyurdu:
“Ben de size Yusuf’un kardeşlerine
söylediği gibi: “Bugün size hiçbir başa kakma, azarlama yok. Allah sizi
bağışlasın. O merhamet edenlerin en merhametlisidir” (Yusuf 92) diyorum.
Haydi gidiniz hepiniz serbestsiniz.”(Siretu İbni Hişam)
Affın en makbulü güçlü iken
affetmek, iyiliklerin en güzeli kötülüklere karşı iyilik yapmak, merhametlerin
en üstünü de; zulmedenlere merhamet etmektir. İşte, Kâinatın Efendisi de
Kureyşlilere bunu yapmıştır!
Hazret-i Ali radıyallahü anh
buyurdu ki:
“İşlerin en zor olanları
şunlardır: a ) Her yerde doğruyu söylemek. b) Gizli yerlerde de nefsi kötülük
etmekten alıkoymak. c) Sıkıntı ânında cömertlik etmek. d) Öfkeli iken hoşgörüp
affetmek.”
***
Hoşgörüsüzlük, yetersiz eğitimin
önemli bir göstergesidir. Eğitilmemiş kişi; daima heyecanlı ve atılgan olur;
kaba bir sabırsızlıkla davranır, basit bir hatadan büyük huzursuzluklar çıkarır
ve icabında bununla da övünür.
Toplumsal sıkıntıların en büyük
sebebi; sevgi, saygı, merhamet ve hoşgörününolmayışı ya da eksik
oluşudur. Her konuda olduğu gibi hoşgörü konusunda da örneğimiz ve rehberimiz
Sevgili Peygamberimizdir. Aleyhissalatü vesselam Efendimiz, -bırakın yanındaki,
etrafındaki insanları; en azılı düşmanlarına karşı bile -yukarıda görüldüğü
gibi- müsamahalı davranmış, kötülüklerine kötülükle karşılık vermemiş, onlara
beddua dahi etmemiştir. Bu sayede gün gelmiş; en azılı düşmanları, Müslüman
olmuş, O’nun muhlis hizmetkârları ve yüce davasının fedakâr mücahitleri
olmuşlardır.
O’nun ümmeti olarak bizim de yapmamız gereken şey; elimizden geldiği kadar O’nun kutlu yolundan gidip, hoşgörü zırhını kuşanmamızdır. Zira sevgi, saygı vehoşgörününolmadığı yerde kin, nefret ve düşmanlık olur; huzur ortadan kalkar…