Cennetlik dostlar edinelim
Cennetin en güzel nimetlerinden biri de dostların cennette bir araya gelip dünyadaki güzel günlerini, İslam için çektikleri hüzünlü günlerini ve diğer olayları yad etmeleridir. Cennette dostlar birbirlerini rahat bir şekilde bulabilecek, birbirlerine ulaşabilecek ve oturup sohbet edebilecekler. Bir seferinde cennette dostlar oturur eğlenirken içlerinden biri şöyle diyecek:
- Biliyor musunuz benim dünyada bir arkadaşım vardı. Bana diyordu
ki: "Sen de ahirete inananlardan mısın? Çürümüş kemik yığınları olduktan
sonra yeniden bir araya gelip hesap günü için diriltilecek miyiz? Ben böyle
şeylere inanmam!"
Acaba bu arkadaşım ne halde? Ne yaptı? Onu sonra bir daha
göremedim. Acaba iman etti mi? Yoksa inadından vazgeçmedi mi?
Sonra bu kişi, arkadaşlarına ve meleklere bu ismi sordurur. Der ki:
İçinizde ondan haberi olanınız var mı? Kendisi de onun peşinden aramaya,
sormaya çıkar. Derken onu cehennemin içinde görür. Onun yanına gelir ve der ki:
“Allah'a yemin ederim ki, az kalsın benim de kafama şüpheler
takacaktın. Beni de yoldan çıkaracaktın. Beni de kendinle birlikte cehenneme
sürükleyecektin. Eğer Rabbimin lütfu, ihsanı ve nimeti olmasaydı ben de şimdi
burada olacaktım...” (Bu konuşmalar Sâffât Sûresi 40-58.ayetler arasında
geçmektedir.)
Arkadaşını cehennemde bulmak ne zor değil mi? Dostlardan kimisi hep
birlikte cennette bir araya gelecek. Ama bazı dostluklar en fazla mezara kadar
devam edecek. Mezardan sonra dostların kimisi kimisine düşman olacak. Kimi
dostluklar da baki olacak ve cennette de devam edecek.
Benim bazı güzel dostlarım var. Onları cennette görmek istiyorum.
Rabbim lütfeder de cennete gidersek, birbirimizi yeniden görür ve oturur eski
güzel anılarımızı paylaşırız. Kimseyi cehennemde bulmak, görmek istemem.
Kimsenin de beni orada bulmasını istemem.
Ahirette nice dostluklar bozulacaktır. Muttakilerin dostluğu hariç
diğer tüm dostluklar mezara kadar sürecek. Ahirette herkes birbirini
suçlayacak. O diyecek, sen beni yoldan çıkardın, öbürü hayır, sen kendin
çıkmaya hazırdın. Sen kendin yoldan saptın diyecek. Kimileri ise keşke falan
ile dostluk kurmasaydım diye hayıflanacak. Bir de bazı dostlar var ki, sadece
dünyada kalacak. Ahirette dostlardan biri cennetin yolunu tutacakken, diğeri
ise cehennemde bir başına kalacak!
Dostlar, birbirinizi mezara kadar değil, cennete kadar kollayın.
Müttaki dostların birbirlerine şefaati de haktır. Müminler, müminler için
şefaat talebinde bulunacaktır. Rabbimizin de buna icabet etmesini dileriz.
Arkadaşını aradı ve onu cehennemde buldu... (Saffat Sûresi 55)
Bu kısacık cümle nasıl oldu da beni aldı götürdü. Arkadaşını
cehennemde buldu... Şu fani dünyada bile kaybettiğiniz bir dostunuzu kötü bir
durumda görseniz üzülmez misiniz? Bu sebeple dostlarınızı kaybetmemek için
elinizden geleni yapın. Birbirinize ahiret hayatını, ahiret hesabını, hesabın
zorluğunu, cenneti ve cehennemi hatırlatın. Dostunuzu kendi haline bırakmayın.
Onu yüzüstü bırakmayın. Namazını ihmal ediyorsa ona hatırlatın. Ahlakı değişmiş
ise bozuluyor ise onu uyarın. İnsanların hakkını yiyorsa ona nasihat edin.
Dostluğunuz dünyalık değil, ahiretlik olsun. Aksi halde Allah muhafaza,
cennette nimetler içinde diğer dostlarınız ile birlikte oturup eğlenirken, bu
dostunuzu hatırlar, arar ve onu cehennemde bulursunuz...
Rabbim bizlere dünya ahiret dostları nasip etsin!