Cennet'in yolu
İnsanların çoğu ciddi olarak okuyup araştırmıyor. Maalesef okuma oranları ihtiyaç olan hayati meselelerin çokluğu ile aynı orantıda değil. Sadece kulaktan dolma ve birkaç basit bilgi ile her şeyi görüp anlamaya ve izah etmeye çalışıyorlar.
Bunlar baştan sona yanlış şeyler. Bilmek, bildiğini düşünmek
ve aklederek cehaleti yok etmek ve buna göre iş eylemek gerekir.
Cahilin en büyük özelliği, BİLMEDEN HÜKÜM VERMESİDİR.
Cahil, hiç çalışmadığı, okuyup araştırmadığı hatta hiç bilmediği konuda hüküm
verir. Onun için cahile anlatılacak çok bir şey yoktur.
Anlatmaya çalışsan ne fayda verir? Meçhul bir alan. Çünkü o,
bilmediğini biliyormuşçasına anlatacaktır. Bilenin bildiği şeyleri dinleyecek
hali de anlayacak hali de yoktur.
Bu manada eskilerin en uluları dahi bilmediği hakkında
sorulan sorulara rahatlıkla “ben bu konuyu bilmiyorum” diyebilmiştir.
Oysa günümüz insanı, bilmese de bazen her konuya bazen bazı konulara “hakim/hakem/hâkim” edasıyla
yaklaşmakta. Şu yazdığımız satırlar bile kati bir bilgi değildir.
Bize göre “İnsanların belki de en cahili biziz. Çalışmadığımız hiçbir
konuyu asla ne yazmak ne de anlatmak isteriz.”
İstisnalar hariç insanların ihtiyaçları kadar bilgiyi
öğrenmesi bir mükellefiyettir. Bu bilginin öğretilmesi de bu şekildedir. İster
özel kurumlar olsun ister kamu kurumları olsun bu eğitim ve öğretim işlerini
yapmaları onlar için hem ulvi hem de gerekli bir vazifedir.
Mutlak bilmek sadece Allah’a aittir. İnsanın bilmesi; gayret
ve çabası, diz çökmesi ve teri ile alakalıdır. İnsanın cehaleti asla bitmez.
Çünkü Yaratıcının bilmesi yanında (kıyas etmek bile yanlış oysa) okyanusların
yanında sadece ve sadece küçücük zerre bir damladır. O yüzden insanlar içinde
bir insan ne kadar büyük bir âlim de olsa Allah nazarında yine cahildir.
Bilenlerle bilmeyenler arasında bir farkın olduğu ve “bir” olmadıkları
bilinen bir gerçek. Maalesef tüm insanlarda, işlerine çok yaramayan kuru ve yük
bir bilgi var. Damıtılmamış, tefekkür edilmemiş bu bilgi üzerine ne hayırlı bir
iş bina ediliyor ne de çokça işlerine yarıyor.
Yüce Allah’ımız kendi kitabını bile “akletmeye,
düşünmeye” bağlamıştır. Ayetler gayet açıktır. “Bunda
yani Kuran’da düşünenler için ibretler vardır”. Bunları “ancak
temiz akıl sahipleri yani temizce nefsini bulaştırmadan aklını kullananlar
anlar” diye bildiriliyor.
Düşünme ve akletme bir insanın olmazsa olmazıdır. Düşünmeyen
insan bir sürünün elemanı olur sadece. Ama bir siyasi fikrin ama bir dini
inanışın ya da başka bir ideolojinin... sadece bir sürü elemanı olabilir...
bundan başka bir şey değil...
İnsanlardan bir insan olarak herkese Yüce Allah’ın
bahşettiği bir can ve akıl var. Tabi tuttuğu imtihanını kazanmak için de
herkesin bir gayretinin olması gerekir ki.. ve bunun tersinin
olması elbette düşünülemez. İmtihanı kazanmak için bir fikir çalışılması ve
bunu yaşamak için gayret gösterilmesi gerekir ki bizim yaptığımız da tam olarak
budur.
Bilmeden hüküm vermek, düşünmeden fikir beyan etmek,
çalışmadan hikmet serdetmek en büyük gaflettir. Her Müslümanın gayesi bilmek,
düşünmek, akıl etmektir.
Cennet’in yolu “bilmek, düşünmek ve akıl
etmekten” başlar. Sonrasında da size yüklenen vazifeleri
yapmak ile devam eder. Bu durum en ideal imtihan kazanma yolunuzdur.
Unutulmamalıdır ki Cennet; bilip, temizce akledip ve düşünüp yaşadığı ve
aktardığı hayırlarından çok olanlarca dolu olacaktır.