Cennet'e koşmak!
Bereketli bir mevsime girdik.
Peygamber Efendimiz (a.s.)’ın “Recep ve Şaban ayının bereketinden istifade etmeyi nasip et; bizi Ramazan’a ulaştır Allah’ım” duasını yapmamızı istediği bir mevsim…
Hedeflerimizi, beklentilerimizi; ümit ve hayallerimizi gözden geçirmemiz gereken bir dönem…
Bazen gitmek istediğimiz yerle ulaştığımız yer arasında farklılık olabiliyor.
“Ben yola çıkarken buraya gelmeyi hedeflememiştim” dediğimiz zamanlar oluyor.
Hedefi doğru tayin etme zamanı.
Yolu kontrol etme zamanı.
Mübarek zaman dilimleri çöldeki vahalar gibidir: İnsan soluklanır, dinlenir, varılacak yere kalan mesafeyi hesap eder, gücünü toplar.
Çok işimiz var; elde etmek istediklerimiz, yığıp biriktirmeyi arzuladıklarımız var…
Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de bize bir hedef ve o hedefe ulaşan yolları gösteriyor.
“Koşun” buyuruyor bir yerde.
“Yarış” yapın diyor başka bir yerde.
“Neye koşalım; nereye yarış yapalım?” diye soruyoruz.
Çünkü biz “koş” deyince; mala, makama, servet ve şöhrete koşmak anlıyoruz genellikle
“Yarış yap” denilince de benzer hedefler canlanıyor gözümüzde.
“Mağfiret ve cennete koşun” (Al-i İmran, 133) “Mağfiret ve cennete yarış yapın” (Hadid, 21) buyuruyor Rabbimiz.
Gayeyi, hedefi doğru seçmek lazım.
Hedefe götüren yolu da doğru seçmek lazım.
Her gün namazlarımızda okuduğumuz Fatiha suresinde bizi sırat-ı müstakime ulaştırmasını diliyoruz Rabbimizden.
“Bizi sırat-ı müstakime ulaştır. Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ulaştır!”
Kimlere nimet verildiğini de anlatıyor Rabbimiz. “Her kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle ve salihlerle beraber olur. Onlar ne kadar güzel arkadaştırlar.” (Nisa,69) buyuruyor.
Yarışımız mala, makama, şöhrete olursa onlardan ayrılık günü gelince pek ağır gelir nefsimize.
Çünkü dünya nimetlerinin hepsinin zevali vardır.
Yarışımız mağfiret ve cennete olursa; huzur ve saadetimiz pek büyük olur. Cennetin nimetlerinin zevali yoktur. Cennetteki hayatın süresi ve sonu yoktur.
İdrak ettiğimiz üç aylar yolumuzu ve yolculuğumuzu muhasebe imkânı sunuyor bize.
Hedefimiz doğru mu, hazırlığımız var mı sorularını sorma fırsatı veriyor.
Uhud’un eteklerinde cennetin kokusunu alan Enes b. Nadr (r.a.) gibi cenneti özlüyor muyuz?
Hz. Fatıma (r.a.), Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hastalığında yanındaydı. Hz. Peygamber (a.s.)’ın hastalığının ağır; ağrılarının fazla olduğu belli oluyordu. O esnada kızına işaret etti. Kızı Fatıma (r.a.) kulağını babasına yaklaştırdı ve ağlamaya başladı. Bir müddet sonra bir daha işaret etti yine yaklaştı ve gülümsemeye başladı. Daha sonra acılar içinde olan babasının yanında önce ağlayıp sonra gülmesinin sebebi soruldu. “İlk çağırmasında ayrılık vaktinin yaklaştığını söyledi, ağladım. Sonra ailesinden ona ilk kavuşacak olanın ben olduğumu söyledi, sevinçten güldüm” dedi.
Dünyadan ayrılacağına sevinen Hz. Fatıma (r.a.).
Hz. Peygamber (a.s.)’ın biricik kızı.
Herhalde tertemiz olmanın rahatlığı…
Dünyanın kirlerine bulaşmamanın…
İşte arınma fırsatı: Yardımlaşarak, paylaşarak, sevip-sevilerek mağfirete ulaşma zamanı.
Cennete koşma zamanı…
Rabbim bu kutlu mevsimin bereketinden istifade etmeyi ve Ramazan’a ulaşmayı nasip etsin.