Cennete dört yolcu
Mevlidi nebi gününde, cennete dört güvercin uçtu. Evet biri 5
yaşında Muhammed, biri 9 yaşında Ebu Eyyub Ensari, biri 14 yaşında ilim
talebesi Abdus-Selam ve diğeride 17 yaşında Kur'an hafızı Ümit adında bir taze
fidan… İlk üçü henüz büluğa ermemiş masum yavrular, diğeri de henüz büluğa
ermiş. Üçü aynı anne babanın kuzuları kardeşler. 9 yaşında ki Eyyub ise
halalarının oğlu.
Olayın detaylarını basın kısmen yazdığı için o konuya
girmemeyeyim. Ancak şunu ifade etmeliyim ki, henüz reşit olmamış ve ehliyetini
almamış olan çocuklarımızı, şoförlük hevesinden uzak tutmalıyız. Bu konuda
kıvamına gelmiş olan çocuklarımıza, kısa bir zamanda şoförlük öğretebiliriz.
Bir iki hafta veya bir ayda halledilecek şoförlük riskine, çocuk yaşta
başlanması, büyük felaketlere sebep olabilmektedir.
Anne babalar, hasreti kalmasın diyerek, 10-12 yaşında çocuğun
direksiyon başına geçmesine müsaade ederlerse, çocuk 15 yaşına geldiğinde,
fırsat bulduğunda aracın kontağını araklayarak, maceralara kalkışabilir.
Yüreğindeki hasret ve araç kullanma hazzı onu rahat bırakmayacaktır. Buna bir
de tecrübesizlik ve hız tutkusu da eklendiğin de felaket an meselesidir.
O halde çocuklarımızı seviyorsak, onların sorumluluk bilici
yeterince gelişmeden, reşit olmadan ve ehliyetlerini de almadan önce,
şoförlükten uzak tutalım. Zaman zaman çocuk sürücülerin sebep olduğu felaket
haberlerini basından üzülerek izliyoruz. Biz çocuklarımız üzülmesin diye çocuk
yaşta onlara araç sürdürürsek, nice ocaklara ateş düşmesine ve nice çocuklar,
yaşlılar ve anne babaların üzülmesine sebep oluruz. Bizim çocukların üzülmeme
hakları kadar, başka çocuklarında hayatta kalma ve engelsiz yaşama hakları
vardır. İşte Şanlıurfa’nınSiverekilçesinde yaşanan bu elim kaza, bizzat sürücü
çocukla beraber, iki kardeşi ve kuzeninin hayatına mal oldu.
Evet, ateş düştüğü yeri yakar. Allah (cc) hiç kimseye evlat
acısı vermesin. Ancak bu hadisede;özellikle anne babası olmak üzere, tüm
ailesinin sabrını takviye edecek ve bir nebze de olsa acılarını hafifletecek
yönler var. Bardağın dolu tarafında insanı için için sevindirecek vesileleri
buluruz. Bu evlatların; kısa da olsa, aileleri için iftihar tablolarıyla dolu
hayatları var. Başlarını yere eğecek bir davranışları olmamış. Daha da
sevindirici yanı, masum çocukların anne babaları ve yakınlarına şefaatçi olma
müjdeleri…
Bilindiği üzere Resulullah (sav) büluğa ermiş, mükellef
çağında vefat edenlerin taziyelerinde, şöyle dua etmiştir. "Allah ecrinizi
arttırsın, taziyenin en güzeli kılsın ve ölünüzü bağışlasın." Ama henüz
masum olan çocukların taziyesinde duanın son kısmını farklı yapmıştır. "Allah
ecrinizi arttırsın, taziyenin en güzeli kılsın,onu size şefaatçi kılsın ve
ahiretin zahiresi eylesin." İşte bu duada büyük bir müjde var. Resulullah
(sav) büluğ çağına ermeden ölen çocukların, çok özel bir kazanç olduğunu,
ahiret sermayesi ve yakınlarına şefaatçi olduklarını net bir şeklide ifade
ediyorlar.
“Angarada dayısı var” ifadesini çokça duyarız. Hani bir
insanın başkentte bir milletvekili, bir müsteşar, bir genel müdür veya benzeri
bir yakını olduğu zaman, onun için bu ifadeyi kullanırlar. Dostlar, Ankara’daki
dayımız işimizi görmesi, bize bir fayda sağlaması, dara düştüğümüzde elimizden
tutması kesin değildir. Ama henüz büluğ çağına gelmemiş masum yavruların başta
anne babası olmak üzere, ailesinden yetmiş hatta daha fazla kimseye şefaat
edecekleri kesindir.
Konuyla
ilgili bazı müjdeler şöyledir:
“Sabredenlere
mükâfatları hesapsız ödenecektir.” (Zumer 39/10)
“Henüz
ergenlik çağına ulaşmamış üç çocuğu ölen her Müslümanı Allah, çocuklara olan
rahmet ve şefkati sebebiyle cennete koyar.” (Buhârî, Cenâiz 6, 91; Müslim, Birr 153)
“Sizden
(henüz ergenlik çağına gelmemiş) üç çocuğunu âhirete gönderen her kadın için,
bu çocuklar cehenneme karşı mutlaka siper olur.” buyurdu. İçlerinden bir
kadın: “Bu durum iki çocuk gönderenler için de geçerli midir?” dedi.
Bunun üzerine Resulullah (sav): “Evet, iki çocuk gönderen için de durum
aynıdır.” cevabını verdi. (Buhârî, İlim 36, Cenâiz 6, 91; İ’tisam 9; Müslim, Birr 152)
"Buluğa
ermeden ölen çocuklar, cennette çok canlıdırlar, hareketli balık gibidirler.
Onlardan birisi ebeveynini karşılar, elbisesinden tutar, Allah kendisiyle
birlikte ebeveynini de cennete koyuncaya kadar bırakmaz.” (Câmiü’s-Sağîr, III/2364)