Dolar (USD)
34.86
Euro (EUR)
36.62
Gram Altın
3043.91
BIST 100
10058.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Temmuz 2023

Cenin'de İsrail katliamı

Kaç zamandır Filistin’den İsrail’e yönelik kayda değer saldırıların olmadığını hepimiz biliyoruz. Defalarca Mescid-i Aksa ve Gazze’ye yönelik Siyonist güçlerin saldırı ve tacizleri yaşanmasına rağmen Filistinli unsurların en azından can kaybına yol açan karşı saldırıları olmadı.

Geçtiğimiz Pazar günü Cenin İsrail savaş uçakları tarafından bombalandı. Öteden beri korsan Siyonist rejimin sivil ya da paramiliter güçleri ayırt etmeden bombardımana tabi tuttuğu biliniyor. Her defasında korsan devlet, “bize yapılan saldırılara cevap” şeklinde açıklama yapsa da, ortada hiçbir saldırının olmadığı zamanlarda da gördük ki kural ve ahlak yoksunu bu rejim mazlum Filistin halkına karşı topyekûn ve süresiz bir savaşı sürdürmek için Filistin halkını bombalamaktan geri durmadı, durmuyor.

En son İsrail’in Cenin’e yönelik başlattığı saldırılara şahid olduk. Elinde 1980’li yıllardan kalma küçük silahlarla kendilerini savunmak durumunda kalan Filistinlilere en son teknoloji ile üretilen mühimmatlarla saldıran Siyonist korsan devlet, 20’den fazla Filistinli Müslüman’ın ölmesine ve yaralamasına sebebiyet verdi.

Siyonist Başbakan Netanyahu, “Cenin’deki operasyon, gerektiği ve hedefini tamamlayana kadar devam edecek” dedikten sonra komandolarla Cenin halkına kan kusturmaya devam edeceklerini de beyan etmiş oldu.

Doğrusu bir asrı bulan Filistin sorunu dünya için tam bir sınavdı. Bundan böyle Batı dünyası ne yaparsa yapsın Filistin’e reva görülen tarihin en acımasız katliamlarına karşı sergiledikleri tarafgir tutumu telafi edemeyecekler. 100 yıl sonra, bugün Afrika ülkelerinde işledikleri canice eylemlerden dolayı özür dileyerek kabahatlerini telafi edeceklerini düşünen Batı dünyası, mazlum Filistin’den özür dileyecek fırsatı bulamayacaktır.

Dünya tarihi bu tür zulümlerle dolu ama aynı dünya tarihi zalimlerin akıbetleri hakkında da herkes için yeterli mesajlarla da doludur.

İsrail herhangi bir dönemde, komşu ülkeler arasında yaşanan gerilimden hareketle komşu devleti cezalandıran konvansiyonel bir savaş ya da caydırıcı önleme başvurmuş değil. İsrail, Siyonizmin amentüsü olan Ard-ı Mev’ud yani “va’dedilmiş topraklar” iddiasıyla alan açma ve genişletme stratejisi gereği “çevre temizliği” yapmak suretiyle territoric kazanıma dayalı bir politika izlemektedir. Bu politika gereği önüne çıkan fiziki ya da siyasi güçleri bertaraf ederek amacına ulaşmayı hedeflemektedir.

İsrail’in bu yayılmacı amacının bilinmesine rağmen ve İsrail aleyhine alınmış yüzlerce Birleşmiş Milletler kararı korsan devlet tarafından yok sayıldığı bilindiği halde dünya devletlerinin İsrail yanlısı bir politik rezalete imza atmasını biz anlıyoruz da, anlamayanlara anlatmakta ciddi sorunlar yaşıyoruz. Korkarım bugün İsrail’i mazur gören devletler, yakın gelecekte başlarına gelecek kimi felaketlerin korsan devlet destekli olduğunu anladıkları gün onlar için de artık vaktin çok geç olduğu anlaşılacaktır. Çünkü;

Büyük güçler, periferisinde can çekişen yapay devletçiklerin BM’deki oylarıyla İsrail’i ayakta tutmaya çalışsa da, tırmanan kriz bütün dünyayı etkileyecek bir boyuta evrilebilir.

Nasıl mı?

Uluslararası İlişkilerde ve Siyaset Biliminde önemli kavramlardan olan brinkmanship aslında güçlü devletlerin başvurdukları bir taktiktir. Kuramcılar, devletler arasında yaşanan gerilimleri brinkmanship ile yani krizi/gerilimi tırmandırarak zayıf devleti kendi şartlarını kabul etmeye zorlamak suretiyle kazanım elde etmeyi öncelerler. Bugün yaşanan İsrail-Filistin gerilimi de bir nevi bu kuram gereği başvurulan bir stratejik hamledir.

Bu hamle tuttu mu diye soracak olursanız cevabımız evettir lakin sürdürülebilir mi diye sorarsanız tahmin ettiğiniz gibi cevabımız hayır olacaktır.

Tutmayan bu hamle ve taktik sonucu İsrail’in diş gösterip caydırdığı ne kadar ülke varsa tümünün şimşeklerini üzerine çekecektir. Çünkü bugün katil Siyonist rejimin bütün rezalet ve katliamlarına arka çıkan ABD artık dünya siyasetinde baş aktör olamayacaktır.

ABD’den çekinen devletlerin hesap sorma vakti başladığında sorunun nasıl bir şekle bürüneceğini tahmin etmek için allame olmaya gerek var mı?