Cemil Meriç’e Vefa
Vefa yaşatır. Vefada daimîlik vardır; dostluk ve samimiyet vardır. Unutturmaz, geleneği ve geçmişi diri tutar. Bu düşünceden yola çıkılarak, Tokat Valiliği himâyelerinde başlatılan ve Tokat Milli Eğitim Müdürlüğünün yürüttüğü “Medeniyetimizin Mimarlarına Vefa” isimli projeden bahsetmek istiyorum. Medeniyetimizin kurucu isimlerinin anıldığı proje ile öğrenciler fikir, sanat, edebiyat, bilim gibi alanlarda tarihe geçmiş değerli isimleri okuyor, öğreniyor.
“Cemil Meriç’i Anlamak” isimli seri konferanslarla başlayan proje, genç nesilleri geçmiş kuşaklarla buluşturuyor. Bu kapsamda Cemil Meriç’i anlatmak üzere yıllarca onun hizmetinde bulunan kültür tarihçisi Dursun Gürlek davet edilmiş. İki gün içinde 4 farklı mekânda konferans vererek, Cemil Meriç ile tanışmalarından başlamak üzere, 1970’li yılların sosyal ve edebî ortamlarını anlatan Gürlek, çok kıymetli anılarını da lise öğrencilerine aktardı. Vefa programlarının en güzel yönü unutulmaz hatıraları nakletmektir.
İlk konferans 15 Temmuz Şehitler Anadolu Lisesinde idi. Dursun Gürlek’in aktardığı bazı hatıraları burada paylaşmak istiyorum.
“1979 Ağustos’unda Göztepe Tütüncü Mehmet Efendi Caddesi’nde bulunan evine gittik. Cemil Meriç, kafası bilgiyle dolu, meraklı bir aydındı. Önceden tanıyordum, Hisar dergisi çıkardı, her ay Cemil Meriç o dergide yazardı. “Fildişi Kuleden” başlığıyla yazılar yazardı. Milli Eğitim, Töre, Yeni Devir, Türk Edebiyatı gibi dergilerde yazıyordu. Evine gittik, içeride büyük bir salon ve her taraf kitap. Fransızca, Arapça, İngilizce kitaplar doluydu evinde. Gözlerini kaybetti ama kafası kütüphaneydi. Başımın tâcı, haydi bakalım, bize bir kahve yap, derdi kızına. Sedat Yenigün, Necmettin Şahiner, Halil Açıkgöz gibi arkadaşlarla evine giderdik.
Programın ikinci gününde Mehmet Emin Saraç Anadolu İmam Hatip Lisesi ve Tokat Anadolu İmam Hatip Liselerinde konuşan Gürlek, bu okullarda da Cemil Meriç ile yaşadığı hatıraları aktardı. Gürlek’in konuşmalarından dikkat çekici bazı bölümler:
“Bize, gazete ve dergileri okuttururdu. Sabah 08.00’de başlardık çalışmaya. Yazılar yazardık daktiloda; o söyler, ben yazardım. Sonra oku, derdi. Beğenmediği yerler olduğunda yeniden yazdırırdı.
Titizdi, her kesimden insan ziyarete gelirdi. Fransızcayı çok iyi biliyordu Çeviri yapardı, birçok kitabını birlikte daktilo ettik.”
Konuşmalarında Cemil Meriç’in hususî yönlerine de zaman zaman değinen Gürlek, Birkaç üniversite bitirseydim Cemil Meriç’ten öğrendiğimi öğrenemezdim, diyerek ona olan vefasını dile getirdi. Konuşmasında dikkatimi çeken şu noktaları da size aktarmak istiyorum:
“Eskiden hangi hocadan ders aldın, derlerdi. Okumak büyük bir zevktir. Kütüphanemde 12 bin kitabım var. İlim, kültür, hareket ve bilim lazım. Biz de üstatları okuyarak geldik bugünlere. Sizler de yarın, tanıştığınız yazarları anlatacaksınız.” diyen Gürlek, “Sabah erken kalkarım, öğleye kadar okurum. Plan yapmak gerekir. Kültür ortamlarına gitmek gerekir. İstanbul’da “Küllük” diye bir kahvehane vardı. Sezai Karakoç da oraya gelirdi. Merak vardı, iyi bir dinleyiciyimdir. Medeniyetimiz kitap medeniyetidir.”
Öğretmenler için de Gazi Osman Paşa Anadolu Lisesinde bir konferans veren Gürlek, öğretmenlere hitâben yaptığı konuşmasında, “Cemil Meriç, ‘Osmanlıca bilmeyen aydın değildir’ derdi. Fuzûli’yi, Safahat’ı anlamak için Osmanlı Türkçesini bilmek lazım. Kültür sohbetlerini sürdürüyorum. Her işi aşkla yapmak gerekir. Heyecan lazım. Ben hâlâ öğretmenlerimle görüşürüm.” diyerek mesajlar vermeyi de ihmal etmedi.
Medeniyetimizin önemli temsilcilerine vefa gösteren Tokat Valisi Dr. Ozan Balcı, ,İl Milli Eğitim Müdürü Murat Küçükali ve çalışkan ekibini de buradan kutluyorum. Güçlü bir nesil yetiştirmek için tarihten ders almak, geleceğe yön vermek, geleneği bilmek gerekir. Olmazsa olmazımız ise düşünce, sanat ve edebiyat insanlarını okumaktır. Cemil Meriç’e gösterilecek en güzel vefa, onun eserlerini okumak ve okutmaktır. Şimdi okunan ve okutulan bir Cemil Meriç var. Tebrikler!