Cemil Meriç
Cemil
Meriç bizim neslin efsanedir. Sadece “80 Kuşağı” değil bizden önceki “70
Kuşağı” için de o bir zirvedir. Hocalarımızın, ağabeylerimizin, büyüklerimizin
“Cemil Hoca”sıdır. 1980’den sonra eserlerinden tanıdım ilkin. Her birini iştiyakla
okudum. Bu Ülke, Kırk Ambar, Kültürden İrfan, Umrandan Uygarlığa… Dergilerdeki
makaleleriyle, edebî mahfillerdeki sohbetleriyle fikren beslendik. Mütefekkirimizi
dünya gözüyle görüp dinlemiştim, Dursun Gürlek Hoca ile birlikte Göztepe’deki evinde
ziyaret etmek de nasip oldu.
Babam Cemil Meriç kitabının yeni baskısı
(İnsan Yayınları), hepimize bir müjde! Prof. Dr. Ümit Meriç Hanımefendi’nin
yekta eseri. Sosyoloğumuzun başka kitapları da var ama bu eserle hizmetini taçlandırdı.
Cemil Meriç rüzgârı her geçen gün esiyorsa, fikirleri dalga dalga yayılıyorsa,
gençlerimiz artık onu okuyorsa bunda en büyük emek sahibi, şüphesiz kızı Ümit
Meriç’tir. Kitaptaki satırlar sevgiyle, heyecanla, şevkle kaleme alınmıştır.
Kitap
biyografi kitabı olmanın fersah fersah ötesinde bir kıymete haiz. Hüseyin Cemil
Meriç’in bütünüyle hayat hikâyesi bir roman tadında anlatılıyor.
Yaşanmışlıklarla, hatıralarla, nakillerle... Çocukluk devri, tahsil hayatı,
delikanlılık yılları ve muhteşem hocaları… Cemil Meriç’in muhitini temaşa
ederken, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişi de yaşıyoruz. Yazarımızın ilk
hevesleri, heyecanları, kalem denemeleri ustalıkla sayfalara yansıtılıyor. Bir rüya
şehir Hatay’dan İstanbul’a ilk geliş, üniversite çevresi, irfanla bezenmiş bir gencin
çıktığı yolculuk bizi de heyecanlandırıyor. Edebiyattaki ilk aşkı Balzac… Sonra
refika-i hayatı Fevziye Hanım. İstanbul’un farklı semtlerinde oturan Meriç
Ailesi ve yakınları. Sahaflar hazinesinden devşirilen muazzam kütüphane.
Dünya
gözü kapalı olsa da gönül nazarı alabildiğine açık. “El-Basir”in inayetiyle basiretli
ve ferasetli. Bizim değerlerimize, medeniyetimize, dilimize, ruh köklerimize
sahip çıkan bir kılavuz. Size bir sır vereyim mi, bu eser sadece Cemil Meriç’in
biyografisi değil, Ümit Hanım’ın da tarihçe-i hayatıdır. Hatta çevrelerinde
pervane gibi dönen birçok meşhuru bu satır aralarında iyice tanıyor ve daha çok
seviyoruz. Sayfalar arasında dolaştıkça, bazen hüzün yapışıyor yakamıza, bazen
de tebessüm çiçekleri açıyor yüzümüzde…
Cemil
Meriç’in “eski dostlar”ına bakar mısınız: Rıza Tevfik, Refik Halid, Salih Zeki,
Hasan Âli Yücel, Asaf Hâlet Çelebi, Berke Vardar, İzzet Tanju, Server Tanilli,
Muhan Bali, Kerim Sadi, Kemal Tahir, Tarık Mümtaz Göztepe, Şerif Mardin, Celal
Sılay, Ahmet Kabaklı, Ergun Göze, Kadir Mısıroğlu, Sedat Yenigün… Ve daha pek çok
isim… Bahsedilenler arasında Ekrem Hakkı Ayverdi, Mehmet Kaplan, Necmeddin
Hacıeminoğlu da var… Âdeta fikir hayatımızın köşe taşları, edebiyat âleminin iz
bırakanları hep bir arada… Kerim Sadi’nin bir “Kaside-i Cemil”i var ki, okunmaya
seza. Güldüren ve düşündüren hoş bir manzume. Cemil Hoca’nın “sekreter”liğini
yapan bahtiyarlar zümresi var bir de. Hakşinas, vefa abidesi Ümit Hanım,
kimseyi unutmuyor. Bir bakıma kendisine yol arkadaşlığı yapan, yükünü
hafifleten bu genç kâtip ve okuyuculara tek tek bölümler ayırıyor. ‘Genç’ dediğime
bakmayın şimdi çoğu 70’li yaşlarda. Bir kısmını yakından tanıdığım bu bahtılar,
Cemil Hoca’ya giderken ona kitap okumuş, söylediklerini yazmışlar. Ne büyük mazhariyet!
İşte
her birine üçer beşer sayfa ayrılan o talihliler kervanındaki kişileri en
azından ismen analım ve kendilerini buradan selamlayalım: Beşir Ayvazoğlu,
Dursun Gürlek, Mustafa Armağan, Hüseyin Yorulmaz, Mehmet Akif Ak, Cevat Özkaya,
Kenan Gürsoy, Mustafa Özel… Musiki dünyamızın mümtaz sazende ve hanendeleri:
Memduh Cumhur, Ruhi Ayangil, Fırat Kızıltuğ, Cinuçen Tanrıkorur… Meriç
Ailesi’nin Ankara’dan gelen misafirleri: İlber Ortaylı, Mete Tunçay, Ömer
Laçiner... Cemil Meriç bir düşünce güneşi, ışığından istifade etmek isteyenler
çok. Nur Talebeleri de yanına gelir, ona risale okur. Necmeddin Şahiner 1975
yılında Cemil Hoca’ya sorar: “Said Nursi’yi nasıl tanıyorsunuz?” Aydınları
temsilen verilen cevap düşündürücü: “Cevabım bir günahın itirafına benzeyecek.
Esefle arz ederim ki Bediüzzaman gibi Türk insanının şuuraltına işlemiş ve
kalabalıkların ruh dünyasını yoğurmuş, uğrunda büyük fedakârlıklara katlanılmış
bir fikir ve dava adamını bütün cepheleriyle tanımıyorum. Bediüzzaman benim
için sisler arkasındadır. Bu yalnız benim değil, bütün aydınların ortak
günahı.” Muhsin Demirel, Safa Mürsel, Haluk İmamoğlu da, Cemil Hoca’nın yanına
gidip gelir. Bu seçkinler arasında öyleleri var ki artık ahiret yurdunu mesken
edinmiş: Mustafa Miyasoğlu, Sedat Yenigün, Hüsamettin Aslan, Halil Açıkgöz, Ruhlar
‘Hay’ olduğuna göre ikinci ve ebedî ömürlerinde görüşüp sohbet ediyorlardır inşallah.
Sizi biraz meraklandırayım: Cemil Meriç Hoca seçim vakti eşi Fevziye Hanım’la
birlikte sandığa giderken sorar: “Oyunu hangi partiye vereceksin?” Yazarımız, hem
annesinin hem de babasının kime oy verdiğini açıklıyor. Vefat eden bütün Meriç’lere
Allah’tan rahmet diliyorum. Hatıralarını yaşatan Ümit Hanıma da binlerce
teşekkür...