Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.64
Gram Altın
2961.42
BIST 100
9672.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Cemaatsel çalışmaya dair sorular (3)

· Yeni denemeler, şevk, heyecan ve ümitlerimizi kırmaz mı?

Deneme tahtası değiliz. Ayrıca yeni denemelerin her biri, hem manen hem de fiziken insanı yorar. Ancak bu işin farziyetini kavramış olan bir davetçi, asla pes etmez. Dokuz köyden kovulsa da onuncu köyü bulur ve orada otağını kurar. Yani “sütten ağzımız yandı diye yoğurdu yememezlik yapamayız.” Sadece biraz daha dikkatli olacağız ama yoğurt yemeye devam edeceğiz. Çünkü cemaatsel çalışmayı emreden ayet ve hadisler, nesh olmamış ve olmayacaktır. O halde bizim Allah'ın (cc) dini ihya ve ikame için çalışma sorumluluğumuz da devam ediyor.

· Peki aynı anda iki veya daha fazla cemaat olamaz mı?

Elbette olabilir ve zaten vardır. Ancak var olan cemaatler, bir İslami cemaatin şartlarını taşıyorlarsa, onlar eninde sonunda bir ve beraber olmak zorundadırlar. Hedef ve programında; diğer İslami cemaatlerle bir ve beraber olmak bulunmayan bir cemaat, kamil manada bir İslam cemaati olamaz. Ha, şer-i açıdan geçerli bazı mazeretlere binaen ayrı duruyorlarsa, bu ayrıca tartışılabilir. Aksi halde, vahdet için gerekli adımları atmak, tüm cemiyetlerin vecibesidir.

· Vahdet tavandan mı başlamalı, yoksa tabandan mı?

Yani sorumluluk makamında olan liderler mi birlik için adımlar atmalı, yoksa taban mı birleşip cemiyeti vahdete zorlamalı? Doğal olanı, elbette lider konumunda olanların bu adımı atmalarıdır. Zira İslami ilimlerle mücehhez, liderlik evsafını haiz bir sorumlu, ayrılık gayrılığın tarafı olamaz. Ya öncelikle ittifak, sonra zaman içinde ittihadın adımlarını atacak, ya da bu adımları atmayışın, ertelemenin şer-i mazeretlerini cemaatinin şurasına arz edecektir. Bu konuda liderden gerekli adımlar gelmese, ondan sonra şuranın bu konuda gerekeni yapması gerekir. Bu da olmasa; tabandan bu işin farkında olanların, bu konuda gereken baskıyı kurmaları ve cemiyetlerini vahdete zorlamaları gerekir.

· İttihad veya ittifak gibi bir mefkûresi olmayan bir cemaat içinde çalışmaya devam etmeli mi?

· Vahdet o kadar kolay mı ve bugünden yarına hemen olacak bir iş mi?

Elbette bahsettiğimiz bu ittifak veya ittihad, damdan düşer gibi olmayacaktır. Bu konuda öncelikle taraflar, birbirleri hakkında gerekli araştırma ve tahkikatı yapacaklardır. Sonra ziyaretleşme ve tanışma fasılları başlayacaktır. Gerekirse tanışma maksatlı bazı teşriki mesailerde bulunulabilir. Yeterince tanışma olduktan sonra, öncelikle ittifakın, tanışma ve ittifak kıvamına geldikten sonra ittihadın yolları aranır. Zamanı gelince de şartlar konuşulup gereken yapılır. Mevcut devletler bile, kimi ittifaklar kurarken, cemiyet ve cemaatler, neden bunu yapamasın ki… Hele aynı kaynaktan, Kur'an ve Sünnetten beslenen cemaatler, bunu neden yapamasın?

· Vahdet ama kiminle ve nasıl?

Elbette ittifak ve ittihad için, öncelikle aynı meşrebi taşıyor olmak gerekir. Zaten bizim konumuz, bir tarikatın diğer bir tarikatla birleşmesi değil. Elbette mümkünse tüm Nakşibendi tarikatları bir ve beraber olursa, tüm kadiri tarikatları birbirleriyle, tüm rıfa-i tarikatları birbirleriyle bütünleşebilseler, bu nurun ala nur olur. ancak bizim konumuz, gayeleri bir, hedefleri hemen hemen aynı ve metot olarak da birbirine yakın olan cemaatlerin bir ve beraber olmalarıdır. Her biri; “Kur'an ve Sünnet” diyecek, “nebevi metot” diyecek “ehli sünnet” olmaktan bahsedecek, vahdet yerine, tefrikayı öne alacak. Dayanışma ve yardımlaşma yerine iki farklı rakip, hatta hasım gibi davranacaklar. İşte bunun Kur'an ve Sünnette yeri yoktur.

· Kur'an ve Sünnetin birliği emreden onca nasları varken, tefrika neden?

Birliğin en büyük engeli, abi ve liderlerin kaprisleridir. Öncelikle halen mevcut olan cemiyet ve cemaatlerin başında bulunan sorumluların, ilim ve irfan cihetiyle yeterli donanıma sahip olanları çok azdır. Birçok grup ve cemiyet, Sırdan bir esnaf, öğretmen veya sanatkar tarafından kontrol edilmektedir. Zira Türkiye şartlarında, ikna edici bir görünüm ve güzel hitabeti olan nice sıradan insanlar, liderliğe soyunabilmektedirler. İlmi donanımı olanlar içinde de ümmetçi bir ruh ve evrensel İslami bir ufka sahip olanlar maalesef azdır. Bu ufka sahip olmayanları, bir ve beraber olmaya ikna etmek kolay olmayacaktır. Geriye çok az; hem ilim hem de ufuk sahibi olan kalmaktadır ki, onların da her birinin kendilerine göre bir bahanesi olmaktadır. Sonuçta iş bahanelere kalırsa, bahane çoktur. Ancak bu işin zor olması, olmamasını gerektirmiyor. Bu vecibenin farkında olanların, her şeye rağmen ümmetin vahdeti için çaba sarf etmeleri gerekmektedir.