Dolar (USD)
35.37
Euro (EUR)
36.42
Gram Altın
3040.45
BIST 100
9916.07
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Şubat 2017

Cemaatler

Ehl-i Sünnet omurga cemaatlerle ayakta duruyor.

Toplumlar, cemaatler ve diğer sivil toplum kurumlarıyla organize olurlar.

Organize toplum, spontane devlet olmuştur. Organize toplumlar dış saldırılara bağışıktırlar, kolay çözülmezler.

Eğitim okulla bitmiyor. İnsanların okul sonrası eğitimleri, cemaatler eliyle yürür. Cemaatler mensuplarını sosyalleştirir, eğitir, donatırlar.

Tekke ve zaviyelerin kaldırılıp kapatılması ile yer altına çekilmek zorunda kalan cemaatlerin kadim geleneklerinde, az ya da çok değişimler olduğu düşünülebilir.

Cumhuriyet dönemi boyunca cemaatler legal kabul edilmediler. Faaliyetlerini, hayatiyetlerini, çoğu kere saklanarak, sakınarak, gizlenerek, ağır darbelere maruz kalarak, uzlaşı arayarak sürdürdüler.

Cemaatler, 90 yıl boyunca enerjilerini, ağır saldırı altında olan İslam akidesini ve imanını savunmaya, korumaya harcadılar. Müritlerin eğitimi keyfiyeti geçmiş asırlardaki kadar öncelikleri olamadı. Çok haklı ve yerinde olarak, insanların, cemaat aracılığıyla, hiç olmazsa İslam'la irtibatları bulunsun, iyi niyetiyle hareket edildi. Bunların çok semereleri de oldu.

Şu merhaleden sonra kemiyetten ziyade, keyfiyete teksif olmanın zamanıdır.

Sekülerizmin acımasız saldırısı altında kalan İslam Ümmeti, yeni medeniyet yolculuğuna tekkelerden başlayabilir. Kapitalizmin bunalımının yaşandığı bugünlerde, sadece İslam, insanlığa yeni ufuklar ve umut vadediyor.

Müslümanlara gerek tekkede, gerek medresede, verilen eğitim, öyle olmalıdır ki, onların güzel haller ile insanlar dalga dalga, grup grup İslam'a gelmelidirler.

Eğer Müslümanlar, diğer insanlardan daha dürüst, daha doğru, daha çalışkan, daha şefkatli, daha merhametli değillerse, Müslümanlardan bahsedilirken bu hususiyetleri öncelikle sayılmıyorsa, Müslümanların durup düşünmeleri gerekir.

Trafikte, alışılmadık şekilde birisi size yol veriyorsa, bu bilhassa dindar olduğundan olmalıdır. Devlet dairesindeki dindar memur, hızlı, çalışkan, işbitirici, güler yüzlü, yardımseverliği ile fark yaratmalıdır. Dindarlar böyle bir kaliteyi çarşıya, pazara, trafiğe, bürokrasiye, mesaiye, çeklere, senetlere taşımak zorundadırlar. Dünyevileşmenin öğütücü girdabında boğulan, bunalan insanlığın buna şiddetli ihtiyacı var.

Müslümanlar, böyle ali bir seviyeyi insanlığa sunmalıdırlar. Böyle bir seviye cemaatler eliyle olmalıdır.

Eğer Müslümanlar, İslam'ı, seccadenin, tekkenin, medresenin, caminin sınırları dışına çıkarmıyorlarsa, sokağa, komşuluğa, okula, çarşıya, pazara, avm 'ye, trafiğe, ticarete, bir kalite getiremiyorlarsa İslam'ın ne anlamı, ne iddiası olabilir?

Seccadede bırakılan İslam, insanlığı ulvi hedeflere nasıl taşır?

Bir asra yakın bir süredir yaşanılan hercümercin ardından, tekke ve medreselerin "insanı işlemek" olan tarihi misyonlarına daha fazla zaman ayıracakları günler gelmiştir. Bu konuda cemaatlere devletin mihmandarlık yapması, yol açması uygun olacaktır.

Son FETÖ hadisesinden dersler çıkarılmalıdır.

Kadrolaşma, örgütleşme, ticarileşme, hizipleşme ve holdingleşmeden, rekabetten ve husumetten şiddetle sakınılmalı, sadece "kaliteli insan" yetiştirmeye odaklanılmalıdır.

Bir İslam ülkesini ziyaret eden biri, kendi ülkesine dönüğünde, her şeyden önce buradaki dürüstlükten, insani kaliteden hayretle bahsetmiyorlarsa, Müslümanlar utanılacak durumdadırlar.

Bu görev kimin?