Cemaat yalnızlaşıyor
Dershaneler üzerinden başlayan tartışmalar ülke gündemini esir aladursun ortaya çıkan tablo yeni tartışmaları beraberinde getirmekte. Baştan beri konuyla ilgili yorum yapmama yönümdeki tercihim sürecin uzaması ve son gelişmelerle esnemiş olmalı.
Hangi tarafta olursa olsunlar, insanlarımızın gördükleri manzaradan hoşlanmadıkları kesin. Tabii bununla mütedeyyin camiayı kast ettiğimizi de belirtelim. Yoksa düşünce parametreleriyle farklı kulvarlarda duranların bu kavgayı -yazık ki görünen bu- ellerini ovuşturarak takip ettiklerine şüphe yok.
Bir takım odakların her açıdan öteki gördükleri, güçlenmesinden rahatsızlık duydukları muhafazakar tabanlı iki camianın birbiriyle polemiğini keyifle takip ettiklerine şüphe yok.
Dershane konusunun hesaplaşma için bahane olarak kullanıldığı zihinlerde iyice yer tutarken gelinen nokta pek de istenir değil.
İncitici kelimeler kullanılıyor
Ortalıkta uçuşan ihanet, arkadan vurma, Firavunlaşma vs envai çeşit incitici kelimeler bir tarafa sözde eleştiri ve uyarı amaçlı kullanılan ağır ifadeler de yeni kırgınlıklar oluşturmaktan başka bir işe yaramıyor.
Cemaatin has, temiz, fedakar müntesiplerinin dahi yeri geldiğinde düşmana taarruz emri alınmışçasına yönlendirilmesinin pek de olumlu sonuçlara yol açmadığı ortada. Davaya gerçekten inanmış bu hizmet erlerinin sadakat duyguları belli odaklara hizmet eden kişiler tarafından yeni kalıplara sokuluyor.
Sözde cemaat savunucularının yanlı ve tarafgir politikalarıyla rıza-i İlahi'yi kazanmaktan başka amaçları olmayan hizmet mensuplarına düne kadar birlikte yürüdükleri insanlara karşı düşmanlık pompalanmakta!
İyi niyetinden şüpheye düşülen kişiler, eleştirinin artık düşmanlık boyutuna taşındığı süreçte en çok hakaret eden, en çok düşmanlık gösteren ilahi rahmete mazhar olacakmış gibi bir algı oluşturmaktalar.
Başbakan Erdoğan'a yönelik iddialar, bize tarihin tekerrürden ibaret olduğunu bir kez daha hatırlatırken ona, 28 Şubat sürecinin sorumlusu ilan edilmeye çalışılan Necmettin Erbakan'la aynı makus kader yaşatılmak istendi.
28 Şubat çabuk unutuldu
Çok eski değil, daha hepimizin belleklerinde sıcaklığıyla duran 28 Şubat darbesinin kendi içimizdeki suçlayıcı sonuçları yeniden ortaya çıkarılmak istenmiş, tartışmayı besleyecek yeni MGK kararları ivedilikle piyasaya sürülmüştür.
Bu tezgahları kuran ve onları el altından destekleyen mihrakların en büyük yanılgısı ise koalisyon iktidarlı Erbakan'la üç dönem tek başına iktidara gelen Erdoğan'ın aynı şerait üzere olduklarını zannetmeleridir. Geçmiş tecrübelerden gerekli dersleri alan milletin, artık kendi iktidarını yalnızlaştırmayacağını ve yarı yolda bırakmayacağını düşünememeleridir.
Tüm bunların inançlı kesim tarafından ne kadar üzüntüyle karşılandığını belirtmeye gerek bile yok. Kardeşlik ve ortaklıktan buraya nasıl ve neden gelindiğini sorgulayanların sayısı ise çoku2026
Bunun, Ak Parti ve cemaati bitirme projesi olduğu aynı anda iki istenmeyen yapının da etkisizleştirilmesi olduğunu söyleyenler de bunun Ak Parti'yi yalnızlaştırma planı olduğunu iddia edenler de mevcut.
Cemaat güç kaybedebilir
Ancak nedense hiç kimsenin aklına bunun gerçekte cemaati tahrik ederek bitirme, yalnızlaştırma projesi olduğu gelmiyor. Oysa son günlerde gördüğümüz cemaatin iktidara karşı saldırı pozisyonu yüklenerek agresifleşirken aslında içten içe zayıfladığı, güç kaybettiği, yalnızlaştığıdır!
İktidarın rakip istemediği evrensel realiteyken tüm eleştiri mekanizmasını, imkanlarını iktidara karşı kullanan yapılanmanın bundan kazanarak çıkabileceğine inanmak kurgusal bir dünyada gerçekleşebilir.
Nitekim aynı değerleri benimsemiş, aynı ülküyle yola çıkmış 97 sivil toplum kuruluşunun bu süreçte hükümete destek veren açıklaması cemaatin gittikçe yalnızlaşmaya başladığının önemli bir göstergesi.
Üstelik cemaat içerisinde ılımlı ve bütünleştirici mesajlar veren Hüseyin Gülerce gibi bazı önemli isimlerin dahi neredeyse cemaatten olmadığı şeklinde yıpratıcı ve dışlayıcı bir politikayla karşılaşması cemaat içerisinde bölünme ve ayrılıkların kapıda olduğuna işaret etmektedir.
Cemaatteki ilk ciddi ve somut bölünme yerel seçimlerde görülecektir. Seçimlerde, yönetici mekanizmanın işaret ettiği herhangi bir partiye sorgulamadan oy verenler olabileceği gibi mütereddit yaklaşanlar da görülecektir. Bir kısmı kendi inanç dünyalarında anlam bulmayan partilere oy vermeyi ret ederken bir kısmı yine eskisi gibi Ak Parti'ye oy kullanmayı tercih edecektir.
Hizmet erlerinin tercihleri ne yönde olursa olsun bu çatışmanın her şeyden önce cemaatin gücünü azaltacağına, birlik ve beraberliğini bozacağına, ilk kez bireysel iradesini yönetici mekanizmanın önünde tutarak uygulamada bulunacağı kesin.
Cemaatin mevcut uygulamalarının bazı odakların uluslar arası bir ağa sahip, etkinliği olan cemaatin kendi eliyle ipinin çekilmesi, zayıflatılması, yalnızlaştırılması amacına hizmet ettiği aşikar. Evlatlarını cemaat okullarına teslim etmiş bir anne olan bu satırların yazarı son söz olarak da "incinsen de incitme" düsturunu bir kez daha hatırlatmayı görev addeder, muhabbetleu2026
twitter.com/sabihadogann