Cemaat olmanın hikmeti ve faydaları (2)
17. Zaman zaman hayatın çile ve sıkıntılarından daralır, bunalırız. Nefes almak, dinlenmek, teselli bulmak, mânevî gücümüzü takviye etmek için kaynaşıp dertleşecek candan yoldaşlara ihtiyaç duyarız. İşte böyle bir ortamı da en güzel haliyle, İslami bir cemaatte bulabiliriz. İslam’dan uzak çevrelerin nerelerde teselli aradığı malumdur.
18. İslami bir cemaat içinde olmak, sadece kendi sıkıntı ve dertlerimize ilaç değildir. Aynı zamanda ümmet coğrafyası, hatta tüm dünyada sıkıntı ve çile içinde olan mazlumların da dertlerine derman olma şuur ve bilincini de kazanırız. Öyle ki, çoğu kere başkalarının dertleri, kendi dertlerimizi unutturur.
19. Asrımızın yakıcı hastalıklarından olan “yalnızlık” bizi vahşete, sıkıntıya, strese sokar. Sosyal hayata aktif olarak katılarak hem kendi yalnızlığımızı hem de nice yalnızların dert ve sıkıntılarını gideririz. Bilindiği üzere küresel çeteler, aileyi yıkmak suretiyle tüm insanları yalnızlığa mahkum etmek istemektedirler. Sosyal medyanın devasa gücüyle “a sosyal” yaptıkları kalabalıkları, “metaverse” “singularity” vb. sinsi tuzaklarla tüm insanlığı mankurtlaştırmaya çalışmaktadırlar.
20. Mucit bir akla sahip isek, merak duyduğumuz işleri ve hobilerimizi cemaat içinde çok daha seri bir şekilde gerçekleştirme imkânı buluruz. Zira İslami bir yapı, faydalı olan fikirleri öldürmez. Aksine faydalı olan her şeyi geliştirerek istifade etmeyi ve insanlığın istifadesine sunmayı tercih eder.
21. İslami cemaat, aynı zamanda İslami bir kimlik ve kişilik demektir. Orada fikir anarşisi, kaos ve bunalımlara yer yoktur. Aksine arı, duru bir şahsiyetle huzur ve güven vardır.
22. İslami bir cemaatte “isti’dat” yani “potansiyel yeteneklerimizi ve kabiliyetlerimizi geliştirerek maddî veya manevi üretkenliğe vesile oluruz. Birçok insanın kabiliyet, yetenek ve becerileri, cemaatsel bir çalışma içinde ve kollektif akılla daha net tezahür eder. Ama birçok zeka küpü insanlar da keşfedilemediği için nice özel yeteneklerini beraberlerinde mezara götürürler.
23. Cemaatsel çalışmanın, üyelerine kazandırdığı birçok yetenek ve kabiliyet içinde en önemlisi, davet ve tebliğ becerisidir. Zira sadece bir insanın hidayetine vesile olmak, Resulullah'ın (sav) tabiriyle; “dünya ve içerisindeki her şeyden daha hayırlıdır.” İşte davetçilik mahareti artan her bir birey çok daha fazla kimsenin hidayet bulmasına ve dolayısıyla onların dünya ahiret izzet ve saadetine vesile olacaktır.
24. Cemaatsel çalışma, teorik Müslümanlıktan, pratik davetçiliğe geçmektir. İslami davetin en önemli yanı pratik ve tecrübedir. Bir insan sadece, kitap okumakla gereği gibi bir davetçi olamaz. İşte cemaat, teorik bilgiyi pratiğe dökmenin yegane yoludur. İslam davetçiliği, sadece kuru bir teoriyle olmaz. Ama pratik tecrübeyle olabilir. Ashabı kiram (Rıdvanullahi aleyhim ecmeîn) çok okumadılar, hatta büyük bir kısmı hiç okumadılar. Ama İslami davetin kanunlarını hayatlarıyla yazmayı, yıldızlı pekiyi derecesinde başardılar.
25. Cemaatsel çalışmanın kazandırdığı bir başka yetenek de yönetim ve idarecilik kabiliyetidir. Zira İslami bir cemaat, tam manasıyla İslami bir devletin nüvesi/çekirdeğidir. İslam bir cemaatin değişik birim ve kademelerinde tecrübe kazanan bireyler, vakti geldiğinde, İslami bir devletin taşıyıcı elemanları olmaya hazır olurlar. Resulullah'ın (sav) sahabeleri, bunun çok net örnekleridirler. Her biri nebevi eğitim ve terbiyeden geçen ashabın (Rıdvanullahi aleyhim ecmeîn), Efendimizin vefatından sonra nasıl başarı destanları yazdıkları malumdur.
26. İnsanoğlu fıtraten hareket ve heyecan üzere yaratılmıştır. Çalışmak, faal olmak ve üretmekten haz alır, sevinç duyar. Cemaatsel çalışma da hep uğraş ve çaba gerektirdiğinden, insandaki enerji, şevk ve heyecan artarak devam eder. Durağan ve monoton bir hayat, insanda var olan enerji ve heyecanı küllendirerek zamanla tamamen söndürür. Ama çalışan ve üreten insanın, şevk ve heyecanı gittikçe daha da artar.
27. İnsan aciz ve zayıf olarak yaratılmıştır. Bu sebeple de dayanışma, yardımlaşmaya muhtaç ve mecburdur. İşte cemaatsel çalışmada tam bir dayanışa ve karşılıkla birbirimizin zaaflarını telafi etmek vardır.
28. İslami bir cemaatin bireyleri, karşılıklı olarak birbirlerinin ve aynı zamanda cemaatin şahs’ı mânevîsinden enerji, elektrik, feyiz alırlar. Cemaatle namazda safları sık ve omuz omuza gelmememizin istenmesinin sırlarından birisi bu olsa gerekir.
29. İslami bir cemaat, bir yönüyle hayır ve iyiliklerin havuzu hükmündedir. Her bir cemaat üyesinin yaptıkları iyilikler, haddi zatında az olabilir. Ancak bu hayır ve iyilikler, damla misali bir havuza döküldüğünde, zamanla bereketlenip çağlayanlara dönüşmeye müsaittir.
30. İslami bir cemaatin üyeleri, manevi açıdan da enerji ve güç kazanırlar. Meselâ, velilik, rûhî bir olgunluk; duyu, duygu enerjisini kontrol edebilme mahâretidir. “Evliyalığın kerameti (olağanüstü, harika hâli, gücü) olduğu gibi, hâlis niyetin de dahi kerameti vardır. Samimiyetin dahi kerameti vardır. Özellikle, Allah için olan bir uhuvvet dairesindeki kardeşlerin içinde, ciddî, samimî tesanüdün çok kerametleri olabilir. Hattâ şöyle bir cemaatin şahs-ı mânevîsi (hepsinin oluşturduğu kişilik, güç, kuvvet) bir olgun bir veli hükmüne geçebilir, yardımlara mazhar olur.”[1] Bu maddelere daha nicelerini eklemek mümkündür. Ancak biz bu kadarla iktifa edelim…