Cellat ve Aşk
Eskiden inanmazdım. Ne demek “celladına âşık olmak”! İdam edilecek kişi, celladını nasıl sever, böyle saçmalık olur mu? diye düşünürdüm. Ama yaşadıkça, bu tür komplekslileri gördükçe, o söze hak vermeye başladım. Evet, bazı kişi, grup veya devletler hakikaten cellatlarına âşık olabiliyormuş. Yani ölüme güle oynaya gidebiliyorlarmış. Tuhaf hâl, âdeta bir intihar şekli, harakiri.
BAE’nin İsrail’le işbirliği, Mısır’ın Yunanistan’la anlaşması,
Suudların PKK’ya yardımı bu tür hastalıklı hâllerden. Ülkelerde olur da kişi ve
gruplarda olmaz mı? Hem de nasıl! Bizde de başladı. Yıllar önce değer verdiğim
bir kültür adamı şöyle demişti: “Göreceksin gün gelecek, kimi dindarlar ve
milliyetçiler o partiyle birlikte olacaklar.” Ben isyan etmiş ve
kabullenememiştim. Şimdi görüyorum ki yazarımız, haklı çıktı. Yazık ki beni irkilten
tahmin, gerçek oldu.
Geçmişte ‘İslamcı’ duruşlu olan bazı kişilerin yeni
çadırlarına dalmış biri, millî ve manevi değerlere bağlı olanların hürmet
ettiği, eserlerini okuyup istifade ettiği Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Nuri
Pakdil ve İsmet Özel’i eleştirebiliyor. Geçmişte Nâzım Hikmet’in yaptığı “put kırıcılığı”
acemice taklit edebiliyor. Tanımadığım bu genç yazar, hücumlarını kararlı bir
şekilde ve seri yazılarla yapıyor. Peki bu üstatlardan beslenerek olgunlaşan,
eser veren ve bir yerlere gelenlerin buna hiç itirazı olmayacak mı, içlerinde
kanama hissetmiyorlar mı?
***
Temelsiz, köksüz, ruhsuz birtakım tipler de “üstat”larına
sahip çıkacaklarına gayr-ı millî yayınlarıyla öz kardeşlerine habire
saldırıyorlar. 28 Şubat’ta çErbakan Hoca’yı terleten zihniyetle canciğer kuzu
sarması oldular. Efendiler, bunun vebalini hiç düşünmez misiniz? Bu ne hırs, bu
ne iz’ansızlık! Hiç mi düşünmezsiniz, hiç mi akıl etmezsiniz? Ne yapıyor, ne
ediyorsunuz, torunlarınızdan utanmayacak mısınız? Üç günlük fani dünya için
değer mi?
Bir de Bediüzzaman gibi şahsiyetleri kullananlar var. O üstat
ki, Ezan-ı Muhammedî’yi serbest bıraktığı için merhum Adnan Menderes’i “İslam
kahramanı” ilan etmişti. Peki bugün yaşasaydı aynı ifadeyi “Ayasofya’yı
açanlar” için kullanmayacak mıydı? Nasıl oluyor da hakkı teslim etmiyor, dindarların
bir asırlık hasretini örtbas etmeye çalışıyorsunuz, yazıklar olsun! Bu ne kör
bir inat! Görmüyor musunuz, tavanınızı da kaybettiniz, tabanınızı da…
Bir başka yazar, farklı konuyu işlerken konuyu Said Nursi’ye
getiriyor, başkasının ağzından tenkitte bulunuyor. 6 bin sayfalık Risale-i Nur Külliyatı’nı
okuduğunu sanmam. Kulaktan dolma bilgilerle malumatfuruşluk yapıyor.
Hâlbuki bu hatayı eski milliyetçi, şimdi ulusalcı biri işlememeliydi.
Zaten 90 yıldır başta Bediüzzaman olmak üzere bütün İslam büyüklerine sataşan
“Bâbıâli’nin Pravdası” var. İslâm âlimleriyle uğraşmak sana mı düştü? Bu ‘eski
dost’a -eğer hürmeti kalmışsa- iki merhum yazarı tavsiye edeceğim. Nevzat
Kösoğlu ve Mustafa Necati Sepetçioğlu. Nursi hakkındaki eserlerini okusun.
Etmeyin efendiler, eylemeyin! Tarih boyunca değerlerinize
düşman olan bir zihniyetin temsilcilerinin çadırına girmeyin. Bu ‘pis sevda’dan
vazgeçin. Gerçi ‘Zarara rızasıyla girene merhamet edilmez.’ Ama bu satırları da
bir dost ikazı kabul edin lütfen. ‘Üstat’larınızı zindanlarda çürüten, ‘başbuğ’larınızı
‘tabutluk’lara atanlarla aynı zehirli aşa kaşık sallamayın. Geçici ikbal için
omurganızı bozmayın. Hayırla anılmak istiyorsanız millî fikriyatınızı bozmayın.
Bir de “Kızılelma”yı diline dolayanlar çıktı. Bu kutsal
kavramı türlü kılıfa büründürüp İslam’dan soyutlamaya çalışıyorlar. Onlara en güzel
cevabı, Afrin’e giden Mehmetçik vermişti. “Nereye gidiyorsun?” diye soranlara
“Kızılelma’ya!” demişti. Bu delikanlıdaki idrak ve irfan, ne yazık ki kimi yazarlarda
yok! Herkes şunu bilsin ki: Kızılelma kuru bir kavga değil, “Nizam-ı Âlem”dir, “Türk
Cihan Hâkimiyeti Mefkuresi”dir, “İ’lâ-yı Kelimetullah”tır. Kızılelma, dün Malazgirt’ti, Söğüt’tü, Niğbolu’ydu,
İstanbul’un Fethi’ydi, Mohaç’tı, Çanakkale’ydi, Dumlupınar’dı, Sakarya’ydı, Kıbrıs’tı,
15 Temmuz’du. Şimdi de Afrin’dir, Karabağ’dır, Libya’dır ve bütünüyle mukaddes “Mavi
Vatan”dır.
Bugün ülkemizde sayıları çok az
bazı ‘dindarlar’, ‘milliyetçiler’ ve ‘liberaller’, dış güçlerin
yönlendirmesiyle yanlarına “PKK uzantısı” partiyi ve FETÖ’yü de alarak
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmeyi ve milletimizin 70 yıldır tek
başına iktidarı vermediği bir zihniyete, Türkiye’yi teslim etmeye çalışıyor. Bu
kirli tezgâhı herkes apaçık görüyor. Bu çabalar boş! Allah’ın izniyle Büyük
Türkiye’nin kutlu yürüyüşünü kimse durduramayacaktır.