CEHALET, İRFAN DEĞİLDİR!
İnsan, bilgiyle, emekle,
öğrenmeyle ve çalışmayla kendini geliştirme, değiştirme ve yenileme
yeteneklerine sahip bir varlıktır. Kendini yenilemeyen, değiştirmeyen ve
diriltmeyen insan, cehalet dediğimiz atalet, taşlaşma, körelme ve
köreleşme bataklıklarında ve
karanlıklarında kaybolur gider. Öğrenen, emek sarf eden ve çalışan insan, ilim
ve irfan sahibi insandır. Öğrenmeyen ve sadece taklit eden kişiler, cahil
insanlardır. İnsanlar arasında
farklılık yaratan en önemli ölçü, cehalet ve irfandır. İlim ve irfan
sahibi insan, akıl, ahlak ve adalet sahibidir. Cehalet ise insanı ahmak,
ahlaksız ve zalim yapar. Vicdanlarını ve insaflarını yitiren insanların cahil, saldırgan, huzursuz, yıkıcı ve nörotik olduklarını söyleyebiliriz.
Cahil, insana, doğaya, sanata, hayata ve özgürlüğe karşı duygusuz,
düşüncesiz ve duyarsız kişidir. İnsan ve doğa karşısında duygusuz ve duyarsız
kalan bir kişinin ilgisizliği ve ilişkisizliği, onu kaba, vahşi, ilkel ve yıkıcı bir varlığa dönüştürmektedir. Cehalet,
insanı insanlıktan çıkaran bir durumdur. Cehalet, insanlık dışı olan ne
varsa hepsini içine kapsamaktadır. Cehaletin olduğu yerde
özgürlük, barış, hukuk, demokrasi ve eşitlik hiçbir şekilde yoktur. Cehaletin
olduğu yerde despotizm, fanatizm, ayırımcılık, ırkçılık, düşmanlık ve
çatışma egemen olmaktadır.Cehalet, insani çöküşün gerçek adıdır. Şiddet, fanatizm ve ataletle insanların çöküşüne neden olan cehaletin düşman olduğu temel değer, hayattır. Cehalet,
hayatın yerine ölümü yüceltmekte, ölüme
dayanan bir ölüm kültürü inşa etmektedir.
Hiçbir toplum, coğrafya veya grup, kendiliğinden irfan sahibi olduğunu
söyleyemez. Bir toplumun doğal olarak
irfan sahibi olduğunu iddia etmek, bir yanılsamadan başka bir şey değildir. Bazı toplumlar, cahil
olduklarının farkında olmadan kerameti
kendilerinden menkul şekilde ilim ve
irfan sahibi olduklarını sanabilirler.
İlim ve irfan sahibi olmak, insanların
doğuştan sahip oldukları doğal bir durum değilditr. İlim ve irfan,
insanların akıllarını faal hale getirmeleri
sonucu öğrenmeyle, çalışmayla ve
tecrübeyle edindikleri bir kazanımdır. Emek harcamadan, alınteri dökmeden, aramadan,
araştırmadan, sormadan, soruşturmadan, merak etmeden, dinlemeden, diyalog kurmadan bir insanın ilim
ve irfan sahibi olması mümkün değildir.
İrfan sahibi olmak, mistik bir kavram değildir. İnsanın özgürce ve
onurlu bir şekilde aklını
kullanarak kendisinin özgürlük, barış, adalet, eşitlik ve
demokrasiye dayanan bir yaşama kültürü içinde yaşamasını sağlayacak imkanların ve yolların neler olup olmadığını ayırd etmesi, onları
anlaması, ölüm ve yaşama kültürlerinin farkında olmasıdır. İrfan, yaşama
coşkusu, sevinci ve tutkusuyla özdeştir.
Kendisini dünyadan soyutlayan, gerçekliklerle hiçbir bağı kalmamış, fantezi
ve yanılsamalar dünyasında yalanlar
üzerine kurulu nefes alan ölülerden başka bir özellikleri olmayan kişileri,
irfan sahibi değil, cehalet sahibi
cahiller olarak nitelemek lazımdır.
Akıl düşmanlığı yaparak
kendisini var eden cehalet,
otoriter, köleliğe yatkın, taklit etmeyi yaşam haline getiren, kimlik ve
kültürü kutsallaştıran ve itaati en yüce değer haline getiren bir köleler
topluluğu yaratır. Namık Kemal, cehaletin körleştirdiği insanlara şöyle
seslenmektedir: “Ey gaflet
uykusundakiler! Ey Sefalete alışanlar!
Ey esarete bağlanmaya tapanlar! Ey alçalmayı seçen korkaklar! Ey her alçaklığı işleyenler! Gözlerinizi mahşerin sabahında mı
açacaksınız?” Cehalet, toplumsal ve bireysel ilişkilerde emir-komutaya dayalı
bir hiyerarşi ve ilişkiler sistemi kurar. Cehaletin oluşturduğu otoriter
kişilik modeli, güç sahiplerinden ve
merkezlerinden gelen bütün talimatlara
sorgusuz sualsiz uymayı kendisinin tek
görevi kabul eder. Güç sahiplerinin dediklerinden
şüphe etmeyi ve o talimatların akla,
ahlaka ve adalete uygun olup
olmadıklarını sorgulamayı aklından geçirmez.Cehalet, insanı onur, özgürlük ve
akıl sahibi bir birey olduğundan gafil hale getirmektedir.İnsanı insana
unutturan cehalet, insanı tam bir doğa ve hayat düşmanı haline getirmektedir.
İnsana, kadına, hayata,doğaya, akla, bilime, ahlaka, demokrasiye ve
maneviyata bizi düşman etmeyen sahici bir ilme, irfana ve aydınlanmaya
ihtiyaç vardır.