Cehalet devletinin birinci yılı
Türkiye'nin Suriye'ye askeri olarak girip girmeyeceğinin tartışıldığı bugünlerde önemli bir yılı geride bıraktık. Bundan bir yıl önce DAEŞ veya IŞİD denilen çete, Musul'da Hilafet Devleti dediği yapıyı ilan etmişti. Bugün IŞİD'in hilafet devletinin bir yıllık geçmişinin ciddiyetle analiz edilmesi gerekmektedir.
Bir yıllık süre içinde bölge ve dünya devletleri, IŞİD olgusunu tam olarak okuyamadılar. IŞİD'in Ortadoğu'da gelip geçici bir örgüt veya kontrolü dışarıda bir proje olduğu şeklinde yanlış bir bakış açısıyla değerlendirmeler yapıldı. Bir yıllık sürede olanlar, DAEŞ'in Ortadoğu'da uzun süre kalıcı olduğunu göstermektedir. Bölgenin ve dünyanın, DAEŞ gerçeğiyle nasıl başa çıkabileceği konusunda ciddi ve sahici politikalar ve önlemler alması gerekmektedir. IŞİD'e sözde terörist demenin hiçbir anlamı kalmamıştır. Asıl olan DAEŞ'e karşı, aktif olarak harekete geçmektir. Bir yıllık süre içinde DAEŞ, Suriye ve Irak'ta geniş bir coğrafya üzerinde Hilafet Devleti denilen yapılanmayı kurduğu gibi, dünyanın birçok bölgesinde de kendi örgütlenmelerini oluşturduğu ve kendi halifesine biat alma konusunda aktif bir seferberliği gerçekleştirdiği görülmektedir. El-Kaide, uluslararası düzeyde küresel bir şiddet örgütü olarak nam salmasına rağmen, hiçbir şekilde bir devlet yapısı oluşturmayı başaramadı. DAEŞ, el-Kaide'nin başaramadığını gerçekleştirdi ve devletleşmeyi sağladı ve Hilafet Devleti ideolojisini dünya geneline yaymaya çalışmaktadır.
DAEŞ, geçen bir yıl içinde Ortadoğu'da halklar ve mezhepler arası çatışma ortamını iyice hazırladı. Sünni bir yapı olduğunu iddia eden DAEŞ, Şiilere karşı yoğun bir düşmanlık beslemektedir. DAEŞ, Ortadoğu'da bir Şii-Sünni savaşı için olması gereken her şeyi yapmaktadır. DAEŞ'in Kürtlere, Ezidilere, Türkmenlere ve Araplara saldırısı ve katliamları, halkların bir arada yaşamasına büyük zarar vermiştir. Türkler, Kürtler ve Araplar arasında var olan gerilim ve anlaşmazlıkların oluşumunda, geçen bir yıl içinde DAEŞ'in gerçekleştirdiği saldırı ve katliamların belirleyici olduğunu söyleyebiliriz.
DAEŞ, 25 Haziran günü Kuveyt'te, Tunus'ta ve Kobani'de büyük saldırı eylemleri ve katliamlar gerçekleştirdi. DAEŞ'in saldırıları ve katliamları, büyük güçler dahil bölge devletlerinin politikalarını şekillendirmektedir. Irak, Suriye, İran, Suudi Arabistan, Amerika gibi devletlerin politikalarının belirlenmesinde DAEŞ'in saldırı ve eylemleri esas alınmaktadır. DAEŞ saldırılar, devletlerin politikalarını değiştirmesine neden olurken, DAEŞ hiçbir gücü dikkate almadan kendi başına buyruk davranma şeklinde bir tutum ve strateji izlemektedir.
Dünyanın her tarafında DAEŞ'in Hilafet Devletine biat eden veya bu örgüte gelip katılan insanlar bulunmaktadır. DAEŞ, özellikle Batıdan ve Müslüman ülkelerden gençlerin kendisine katılımını, yapmış olduğu propaganda ile başarmaktadır. DAEŞ, kürese bir propaganda ağını başarıyla kurmuş bulunmaktadır. DAEŞ'e karşı askeri operasyonlar yeterli olmamaktadır. DAEŞ'in yürüttüğü küresel propagandaya karşı insanların özellikle gençlerin uyarılması ve korunması gerekmektedir. Gençlerin, kendilerine uygun bir kimliği bulma arayışı içinde olmaları doğaldır. Ancak gençlere, aradıkları adresin IŞİD olmadığı öğretilmelidir. Toplumun ve gençlerin DAEŞ propagandasından korunması için yoğun ve ciddi çalışmaların yapılması, kurumların ve mekanizmaların kurulması gerekmektedir. IŞİD'in küresel propaganda ağıyla mücadele edilmediği takdirde, gençlerimiz bu karanlık yapının elinde vahşi bir katil olma tehlikesiyle yüz yüze bulunmaktadırlar.
DAEŞ, kendi dışında herkesi kendisine düşman olarak konumlandırmaktadır. DAEŞ, en büyük ve yakın düşman olarak kendisine Kürtleri ve Şiileri görmektedir. DAEŞ'in önümüzdeki süreçte Kürtlere ve Şiilere yönelik saldırıları devam edecektir. Müslüman ülkelerindeki yönetimler ve batı ülkeleri, DAEŞ'in diğer düşmanlarıdır. DAEŞ, düşman olarak gördüğü yapılara karşı terörizm, savaş, şiddet ve katliam dahil her türlü yöntemi kullanmaya devam edecektir. DAEŞ, son olarak HAMAS'ı yok etmekle tehdit etmiştir. DAEŞ, düşman tanımlamasını net olarak belirlediği gibi, düşmanına karşı net bir saldırı ve terör stratejisini uygulamaya koymakta tereddüt göstermemektedir.
DAEŞ, kendisi için İslam Devleti ibaresini kasıtlı olarak kullanmaktadır. Kadınların köleleştirilmesi ve tekbirlerle kafa kesme görüntüleriyle DAEŞ, insanların zihnine şiddet dini İslam imajını kazımaktadır. İslamofobinin en büyük mimarı DAEŞ'tir. DAEŞ, İslam'ı gasp eden, kullanan ve içini boşaltan bir terör çetesidir. DAEŞ, en büyük saldırıyı İslam'a yapmaktadır. İslam ve DAEŞ'in birbirinden ayrılması gerektiği konusunda dünyada çok ciddi bir farkındalık oluşturmaya ihtiyaç vardır.
DAEŞ, insanlığı, İslam'ı ve medeniyeti bir bütün olarak ortadan kaldırmayı amaçlayan bir vahşi çetedir. DAEŞ'in saldırıları sonucunda Müslüman ülkeler istikrarsızlık, şiddet ve savaş bataklığına düşmüşlerdir. DAEŞ üzerinden yeni bir Sykes-Picot düzeni kurulmaktadır.DAEŞ, Müslüman ülkelere musallat edilen modern bir Moğol istilasıdır.
DAEŞ, bugün Afganistan, Suriye veya Irak'la sınırlı bir olgu olmaktan çıkmıştır. IŞİD, küresel bir olgu ve tehdittir. IŞİD'i sadece lokal bir olgu ele almak, büyük bir yanlıştır. DAEŞ'in küresel bir tehdit olduğu gerçeğinden hareketle, küresel bir strateji içerisinde bu tehditle mücadele edilmesi gerekmektedir.