Çapsızlık yarışı
Her kriz aynı zamanda bir fırsattır.
Önce krizi fark etmek, ardından krizin getirdiği düzendeki fırsatları
kovalamak akla en yatkın yaklaşım olur.
Türkiye’nin etrafının çevrelendiği coğrafyalarda yaşanan krizler, Türkiye’ye
büyük bir yük getirirken aynı zamanda büyük fırsatlar da sunuyor.
Son zamanda kabaca “Geri Çark Etme Politikası” denilebilecek bir yaklaşımın
ardında yatan gerçek bu...
Geçen gün Milli Güvenlik Kurulu toplantısında bir önceki toplantıda
vurgulanan Suriye operasyonu ile ilgili herhangi bir ibarenin yer almamış
olması çok önemli bir gerçekliği gösterdi.
O da hava sahasının önemi...
Hava kontrolünü elinde tutan ABD’ye hiçbir koşulda geri adım attırılamıyor.
Sanki PYD’yi korumak Washington’ı korumak gibi tutuyorlar orayı...
Bir de istihbarat operasyonları var tabii...
Astana formatıyla İran ve Rusya ile yol yürünmesinden rahatsız olan ABD’nin
son görüşmenin hemen ardından Irak’ın Zaho bölgesinde düzenlenen saldırıyı
hemencecik kınaması ve Diyarbakır Barosu’nun eli twitterda bekleyen hali ile
Irak Hükümeti’nin yanında Almanya ve Fransa’nın anında kınama açıklamaları bir
tesadüf olmasa gerek.
Türkiye, PKK’nın yaptığını iddia ederken PKK’nın saldırılarına sessiz kalan
bu cenahın bir anda hem de Astana görüşmelerinden hemen sonra Türkiye’yi
suçlaması dikkat çekici...
Şu anda Türkiye’nin tek taraflı açıklaması var.
Herhangi bir delil yok.
Bu da kamuoyunda güvensizlik doğuruyor.
Bölgeyi çok iyi bilen dostlarımızın yanında soydaşlarımızın da varlık
gösterdiğini unutmadan ve birçok MİT mensubunun görev yaptığını akıldan
çıkarmadan üstelik yıllardır karış karış gezilip ayak basmadık yer bırakılmayan
bir alanda TSK’nın sivillere yönelik bir harekata giriştiğini söylemek
gerçekten akla ve mantığa uygun değil.
Masumiyet karinesi açık...
Suçlu olanın suçu ispat edilir.
Zira masum olan masumiyetini nasıl gösterebilir ki...
Tüm bunların yanında dengeler çok yönlü olarak gelişiyor.
Tahıl krizine karşı Rusya ve Ukrayna ile BM’yi masaya oturtan Türkiye’nin
Tahıl Koridoru oluşturma gibi meselelerde gösterdiği hız başka güçlerin varlık
gösterdiği Ortadoğu’daki iş birliği yapma hızının yavaşlığını göze sokuyor.
Arkasında da birçok denge olan bir bölge nede olsa...
Bu dengenin özellikle İran ve ABD ayağı olduğunu gözden kaçırmamak
gerekiyor.
ABD’nin bölgeden çıkmak isterken bir türlü postallarını çekememesi ve
boşalan bölgelerdeki gücü İran’ın doldurma korkusu arasında bilindik bir ses
sunan Türkiye’ye yönelen “açılım” biraz yavaşladı.
Bu karambolde Türkiye’nin Suriye ile ilişkileri yeniden düşünmek için çok
iyi bir zemini var.
Bunu siyaseten uygun araçlarla pekala yapabilir.
İç politikada da böyle bir ihtiyaç olduğu ortada...
Ekonominin dayattığı zorluğu içerideki dengelerden ziyade dışarıdaki
dengeler üzerinden kurulduğunu söyleyen yetkililer az çok haklılık payına
sahip...
Avrupa bu haklılığı sert bir şekilde görmüş oldu.
Açık bir askeri ve teknolojik üstünlüğü elinde tutan Atlantik’in öteki yakasındaki
stratejik ortağın sistem üzerindeki belirleyici gücü bir kez daha yüzünü
gösterdi.
ABD oyundan öyle kolay çıkmayacağını ve artık eskisi gibi de centilmence
oynamayacağını tüm dünyaya gösteriyor.
Kripto paralara tü kaka diyen ABD’nin artık borsalarında onlara yer açması
mı dersiniz, Biden’ın Suudi Arabistan’a gitmesi mi dersiniz bilmem ama ABD’yi
saran korku aynı mahallenin gençlerinin büyüyerek mahallenin kabadayısının
raconunu tehdit etmesi tadında...
ABD, Rusya’ya karşı arka planda yürüttüğü Ukrayna kartını Avrupa’yı yeniden
kendisine bağlamak için kullanarak başarı elde etse de hâlâ daha Çin’e karşı
duruşunu sertleştiren bir Avrupa oluşturamadı.
Rusya’nın tehdidine karşı ortaya koyulan yaptırımlar da ABD’nin kendisini
yıkıma götürecek bir enerji kriziyle karşı karşıya kalmasına neden oldu.
Bunu aşmak kolay değil.
Kanlı ellerine geçirdiği eldivenlerle centilmenlik oyunu oynayan ABD’nin
kendi vatandaşı Cemal Kaşıkçı’yı katlettiğini dile getiren Başkan Biden'ın,
Muhammed bin Selman’a koşmak zorunda olmasını gündemine almayan Türkiye’nin
çapsızlarına da dikkat etmek gerekiyor.
Yorum ve analiz yaptığını söyleyerek çok bilinen gazetelerden çevirileri
okuyucularına pazarlayanların çapsızlığına kapılmayın ey Türk okuyucusu...
Yoksa ayazda kalırsınız. Benden söylemesi...