Capitol baskını ne öğretti?
Trump’ın son
günlerinde yaşanan Capitol (Senato ve Kongre’nin olduğu bina) baskını, Amerika’yı
ve dünyayı şoka sokmuştur. Dünyanın en gelişmiş demokrasisinin kurumsallaştığı
bir ülkede, Trump ve taraftarları zorbalıkla iktidarı barışçıl bir şekilde terk
etmeme girişiminde bulundular. Baskının ilk anlarından itibaren Trump ve çılgın
taraftarları, Cumhuriyetçiler, Demokratlar, medya ve toplum tarafından yalnız
bırakıldı. Başkan Yardımcısı Pence bile, bu çılgınlık karşısında Trump’la bütün
ilişkilerini kestiğini ilan etti. Amerika toplumunun ve kurumlarının kararlı
tavrı karşısında, Trump ve çılgın taraftarlarının iktidarda provokasyonlar,
yalanlar ve safsatalar yoluyla kalmaya devam etme oyunu boşa çıkarıldı. Dünya, Capitol
baskını faciasından demokrasi, hukuk ve barış adına önemli dersler
çıkarmalıdır.
Capitol Baskını
olayı, 11 Eylül’den daha önemli bir vakadır. Başkan olarak Beyaz Saray’da
bulunan çılgın kişinin kışkırtmasıyla ve girişimiyle çılgın bir grup, Kongre’yi
işgal etmeye kalkmış ve seçim sonuçlarını tanımadıklarını göstermişlerdir.
Capitol Baskını, Amerika’daki demokrasiye, sivil topluma, çoğulculuğa, seçime
ve demokratik kurumlara karşı girişilen bir müdahale girişimidir. Capitol
Baskını, bir darbe değil, bir çılgınlar güruhunun hukuk ve demokrasi
tanımazlığını ortaya koyan ahlaksız, yüzeysel ve yapay bir kazan kaldırma
teşebbüsüdür. Trump’ın kazan kaldırması, Amerika’nın demokrasi söylemlerinin ve
politikalarının bütün dünyada sorgulanmasına neden olmuştur. Capitol Baskını,
Amerikan demokrasisinde derin bir yara açmıştır. Beyaz Saray’ın içinden bir
yönlendirme ve kışkırtma ile gerçekleşen Capitol Baskınının Amerika
demokrasisinde açtığı yaranın tamir edilmesi uzun zaman alacaktır. 11 Eylül,
Amerika demokrasisinde bir yara açmamıştı. Capitol Baskını, içeriden bir kazan
kaldırma girişimiyle demokrasinin bütün dünyada yara almasına neden olmuştur. Kongre
Baskınından sonra otoriter ve totaliter düşünce yanlıları, bütün dünyada demokrasinin
işe yaramazlığını iddia etmekte ve demokrasi düşmanlıklarını çıplak bir şekilde
ortaya koymaktadırlar.
Trump, kendi
kişisel hırslarını tatmin etme uğruna Amerika’yı tek adam diktatörlüğüyle
yönetmeye heveslendi. Trump’ın diktatörlük heveslerini kursaklarında bırakan
şey, denge denetleme işlevi gören kurumlar oldu. Kongre, yargı, siyasal
partiler ve medya başta olmak üzere bütün kurumlar, Trump’ın kazan kaldırarak
seçim sonuçlarını değiştirme girişimine engel oldular. Demokrasinin ayakta
kalmasında güçlü demokratik kurumların işlevi ve önemi önem kazanmaktadır.
Demokraside kurumlar olduğu kadar, kişiler de önemlidir. Trump gibi bir kişinin
4 yıldır Amerika’yı yönetmesi, bütün dünyada popülizmin, otoriteryanizmin,
ırkçılığın, İslamofobinin, aşırı sağın güçlenmesine neden oldu. Keyfiliği,
başıboşluğu, kibri ve sorumsuzluğu yönetmek olarak uygulayan Trump’ın yargı
organları, medya, kamuoyu ve Kongre dahil, hiçbir kurum umurunda değildi. Kibir
ve hırsını ilahlaştırmış birinin, demokrasi, hukuk ve insanlık için tehlike
olduğunu Trump örneğinde gördük. Demokrasilerin mütevazi, ahlaklı ve makul
kişilere ihtiyaç duyduğunu unutmamak lazımdır. Demokrasinin ahlaka, akla ve
tevazuya ihtiyacı vardır.
Trump ve kendisini
destekleyen çılgınlar güruhunun, kazan kaldırmak suretiyle seçim sonuçlarını
değiştirme şeklindeki hayalleri gerçekleşmedi ve başarısız oldu. Amerika’daki
köklü demokrasi geleneği ve güçlü demokratik kurumlar, bu baskının başarılı
olmasına imkan vermedi. Aslında Trump ve onu destekleyen çılgınlar güruhunun
heveslerini kursaklarında bırakan güç, özgürlüktür. İnsanların, gücü elinde
bulunduran bütün otoritelerin sorgulanması şeklinde bir demokratik bilinç
dünyasına sahip olması, toplumun Trump ve taraftarlarının karşısında yek vücut olmasını
sağlamıştır. Demokrasileri çürüten ve yozlaştıran en temel şey, gücü
kutsallaştıran ve kayıtsız şartsız güce itaat edilmesine inandırılan
kitlelerdir, kadrolardır ve gruplardır. İtaat ve güç yerine özgürlük, ahlak ve
hukuku değer olarak özümseyen toplum kesimleri, demokrasinin korunmasında en
önemli güvence durumundadırlar.
Popülizm ve faşizm, çözüm değil, sorundur. Sosyal ve siyasal sorunların çözümü, ancak demokrasi içinde mümkündür. Popülizmin ve faşizmin normalleştirilmesi ve meşrulaştırılması, hiçbir şekilde mümkün değildir. Yalan ve keyfiliği siyaset, demokrasi ve rejim haline getiren Trump ve çılgınlar güruhunun, 70 milyon oy almasının, barışçıl bir iktidar değişimini kabul etmemelerinin ve Kongre’yi basacak kadar cüretkâr davranmalarının demokrasiyi tahrip etme noktasına getirdiğini gördük. Popülizmi, faşizmi ve fanatizmi normalleştirmenin, meşrulaştırmanın ve cesaretlendirmenin ağır maliyetinin demokrasinin, hukukun, ahlakın ve barışın çökmesi olduğunu hiçbir zaman unutmamak lazım geldiğini, Trump’ın çılgın mirasından çıkarabileceğimiz en önemli derstir.