Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Capitol baskını ne öğretti?

Trump’ın son günlerinde yaşanan Capitol (Senato ve Kongre’nin olduğu bina) baskını, Amerika’yı ve dünyayı şoka sokmuştur. Dünyanın en gelişmiş demokrasisinin kurumsallaştığı bir ülkede, Trump ve taraftarları zorbalıkla iktidarı barışçıl bir şekilde terk etmeme girişiminde bulundular. Baskının ilk anlarından itibaren Trump ve çılgın taraftarları, Cumhuriyetçiler, Demokratlar, medya ve toplum tarafından yalnız bırakıldı. Başkan Yardımcısı Pence bile, bu çılgınlık karşısında Trump’la bütün ilişkilerini kestiğini ilan etti. Amerika toplumunun ve kurumlarının kararlı tavrı karşısında, Trump ve çılgın taraftarlarının iktidarda provokasyonlar, yalanlar ve safsatalar yoluyla kalmaya devam etme oyunu boşa çıkarıldı. Dünya, Capitol baskını faciasından demokrasi, hukuk ve barış adına önemli dersler çıkarmalıdır.

Capitol Baskını olayı, 11 Eylül’den daha önemli bir vakadır. Başkan olarak Beyaz Saray’da bulunan çılgın kişinin kışkırtmasıyla ve girişimiyle çılgın bir grup, Kongre’yi işgal etmeye kalkmış ve seçim sonuçlarını tanımadıklarını göstermişlerdir. Capitol Baskını, Amerika’daki demokrasiye, sivil topluma, çoğulculuğa, seçime ve demokratik kurumlara karşı girişilen bir müdahale girişimidir. Capitol Baskını, bir darbe değil, bir çılgınlar güruhunun hukuk ve demokrasi tanımazlığını ortaya koyan ahlaksız, yüzeysel ve yapay bir kazan kaldırma teşebbüsüdür. Trump’ın kazan kaldırması, Amerika’nın demokrasi söylemlerinin ve politikalarının bütün dünyada sorgulanmasına neden olmuştur. Capitol Baskını, Amerikan demokrasisinde derin bir yara açmıştır. Beyaz Saray’ın içinden bir yönlendirme ve kışkırtma ile gerçekleşen Capitol Baskınının Amerika demokrasisinde açtığı yaranın tamir edilmesi uzun zaman alacaktır. 11 Eylül, Amerika demokrasisinde bir yara açmamıştı. Capitol Baskını, içeriden bir kazan kaldırma girişimiyle demokrasinin bütün dünyada yara almasına neden olmuştur. Kongre Baskınından sonra otoriter ve totaliter düşünce yanlıları, bütün dünyada demokrasinin işe yaramazlığını iddia etmekte ve demokrasi düşmanlıklarını çıplak bir şekilde ortaya koymaktadırlar.

Trump, kendi kişisel hırslarını tatmin etme uğruna Amerika’yı tek adam diktatörlüğüyle yönetmeye heveslendi. Trump’ın diktatörlük heveslerini kursaklarında bırakan şey, denge denetleme işlevi gören kurumlar oldu. Kongre, yargı, siyasal partiler ve medya başta olmak üzere bütün kurumlar, Trump’ın kazan kaldırarak seçim sonuçlarını değiştirme girişimine engel oldular. Demokrasinin ayakta kalmasında güçlü demokratik kurumların işlevi ve önemi önem kazanmaktadır. Demokraside kurumlar olduğu kadar, kişiler de önemlidir. Trump gibi bir kişinin 4 yıldır Amerika’yı yönetmesi, bütün dünyada popülizmin, otoriteryanizmin, ırkçılığın, İslamofobinin, aşırı sağın güçlenmesine neden oldu. Keyfiliği, başıboşluğu, kibri ve sorumsuzluğu yönetmek olarak uygulayan Trump’ın yargı organları, medya, kamuoyu ve Kongre dahil, hiçbir kurum umurunda değildi. Kibir ve hırsını ilahlaştırmış birinin, demokrasi, hukuk ve insanlık için tehlike olduğunu Trump örneğinde gördük. Demokrasilerin mütevazi, ahlaklı ve makul kişilere ihtiyaç duyduğunu unutmamak lazımdır. Demokrasinin ahlaka, akla ve tevazuya ihtiyacı vardır.

Trump ve kendisini destekleyen çılgınlar güruhunun, kazan kaldırmak suretiyle seçim sonuçlarını değiştirme şeklindeki hayalleri gerçekleşmedi ve başarısız oldu. Amerika’daki köklü demokrasi geleneği ve güçlü demokratik kurumlar, bu baskının başarılı olmasına imkan vermedi. Aslında Trump ve onu destekleyen çılgınlar güruhunun heveslerini kursaklarında bırakan güç, özgürlüktür. İnsanların, gücü elinde bulunduran bütün otoritelerin sorgulanması şeklinde bir demokratik bilinç dünyasına sahip olması, toplumun Trump ve taraftarlarının karşısında yek vücut olmasını sağlamıştır. Demokrasileri çürüten ve yozlaştıran en temel şey, gücü kutsallaştıran ve kayıtsız şartsız güce itaat edilmesine inandırılan kitlelerdir, kadrolardır ve gruplardır. İtaat ve güç yerine özgürlük, ahlak ve hukuku değer olarak özümseyen toplum kesimleri, demokrasinin korunmasında en önemli güvence durumundadırlar.

Popülizm ve faşizm, çözüm değil, sorundur. Sosyal ve siyasal sorunların çözümü, ancak demokrasi içinde mümkündür. Popülizmin ve faşizmin normalleştirilmesi ve meşrulaştırılması, hiçbir şekilde mümkün değildir. Yalan ve keyfiliği siyaset, demokrasi ve rejim haline getiren Trump ve çılgınlar güruhunun, 70 milyon oy almasının, barışçıl bir iktidar değişimini kabul etmemelerinin ve Kongre’yi basacak kadar cüretkâr davranmalarının demokrasiyi tahrip etme noktasına getirdiğini gördük. Popülizmi, faşizmi ve fanatizmi normalleştirmenin, meşrulaştırmanın ve cesaretlendirmenin ağır maliyetinin demokrasinin, hukukun, ahlakın ve barışın çökmesi olduğunu hiçbir zaman unutmamak lazım geldiğini, Trump’ın çılgın mirasından çıkarabileceğimiz en önemli derstir.