Çanakkale'ye gidelim mi?
Her yıl 18 Mart oldu mu bütün kamu kurum ve kuruluşlarda bir telaş başlar. Medyanın da desteğiyle bir Çanakkale Destanı etrafında törenler, şölenler, eğlenceler düzenlenir. Bu eğlencelerin bir kısmı üzerinde biraz durmak istiyorum. Özellikle çalgılı ve çengili kutlamalar dikkatimi çekti.
Zannımca 18 Mart 1915 tarihinde Çanakkale'de ne olup bittiği unutturulmak isteniyor. Bilerek veya bilmeyereku2026 Hamasiyet edebiyatı da serpiştirilmek suretiyle bu meseleye el atılıyor. Ve topluma dizayn veriliyor. Bu zafer naralarından ve zafer sarhoşluğundan kurtulmalıyız. Bu tür tören düzenleyenlere ben kendi yanımda "NADAN" ismini veriyorum. Tarihine yabancı, tarihini bilmeyen "NADAN"
Çanakkale direnişi, Anadolu'da yaşayan kadim halkların emperyalistlere, kan emicilere karşı bir var olma mücadelesidir. Türk, Arap ve Kürt ve diğer kadim halklar bir bütün olarak mücadele ettiler. Buna inanmayanlar gidip Çanakkale şehitliğine baksınlar kimler yan yana yatıyor. Urfalı, Sivaslı, Maraşlı, Artvin, Rizeli hep yan yana yatıyor. Hatta o dönem Bize bağlı Halep, Gazze, Hama, Kerkük ve Erbil vilayetlerinden gelen askerler hep yan yana yatmıyor mu?
Burada bir arızadan da bahsedeyim. Suriyeli Yazar Hüsnü Mahalli -Esad'ın dostu olduğunu sonradan öğreniyoruz.- Suriye'de iç savaş çıkmadan önceydi. Bir program öncesi kuliste konuşuyorduk. Türkiye Genel Kurmay başkanlığına bir mektup yazmış. Mektubunda Çanakkale Cephesinde kaç tane Arap kökenli askerin şehit düştüğünü soruyormuş. Genelkurmayımızın ona cevap vermeyişine epeyce içerlenmiş, dertli dertli konuşuyordu. Ona dedim Hüsnü Bey sizin bahsettiğiniz dönemde Devlet-i Ali Osmaniyye bir ümmet devletiydi. Ve Halep'ten Çanakkale Cephesine gelen askerin Arap mı Kürt mü Çerkez mi olduğunu sorgulamaz. Müslüman ya da gayr-ı Müslüm olduğunu sorgulayabilir. Bunu o dönemin kimliklerine de bakarak öğrenebilirsiniz demiştim.
İçlerinde Hüsnü Mahalli gibi ırkçılık problemini aşamamış olan aydınlardan Çanakkale ruhunu öğrenemeyiz. Bunu Türküm, doğruyum, çalışkanım diyen zevat da bize anlatamaz. Bunu ancak İslamu00ee şuur sahibi aydınlar, İslamu00ee tarih bilincine sahip olan aydınlar bize anlatabilir.
Bu aydınların başında kıymetli dostum Şair Mehmet Yaşar Genç geliyor. Onun hazırladığı ve Milli Eğitim Bakanlığının destek verdiği "Çanakkale Ruhuyla yeniden Dirilmek" adlı oratoryo (Müzikal) birçok okulda Çanakkale Şehitlerini Anma Haftası nedeniyle sergilendi. Oratoryoyu izleme imkanım olmadı ama senaryosunu okudum. Senaryoda Çanakkale'de şehit askerlerimizin hatırasını dinu00ee bir vecibe gereği yad etmektir. Nitekim şehitlik mertebesini dinden, İslam'dan uzaklaştırsanız manevu00ee yönü de uzaklaşmış olur. Mehmet Yaşar Genç Bu yüzden Sabah ezanıyla başlatmış oratoryosunu. Ondan sonra Kuran-i Kerim okunuyor. Tabii oratoryonun müellifi Sayın Mehmet Yaşar Genç bir şair edasıyla çalışmayı tanzim etmiş. Hayal gücü de yüksek olunca bunu NADAN anlamamış. Nadan dedim de aslında onlar Din-i Mubin'e de bigane kalmışlar. Oratoryo açılışının Ezan ve Kur'an tilavetiyle olması da birilerini rahatsız etmiş. İstiyorlar ki gençlik ezandan ve Kuran'dan bihaber Çanakkale'yi tanısın. Bütün Anadolu renkleri mevcut hatta bütün İslam dünyasının Çanakkale'de solan çiçekleri yad edilmiş bu çalışmada. Bunlar arasında sözde yazarlar da varmış. Oratoryoyu ve Mehmet Yaşar Genç beyi hiç de hak etmediği bir şekilde eleştirmiş. "Okullar Çanakkale'yi Ezan ve Kur'an'la Diriltecek" diye manşetler atmışlar. Onlar adına üzüldüm. Mehmet Yaşar Genç beye düşman değiller onlar. Onlar İslam'a düşmanlar. Halbuki oratoryo tamamen şiirden ve şehitlerimizden oluşmaktadır. Şair Kur'an'dan beslendiği için ürün de böyle ortaya çıkıyor.
Nadanlar şimdiye kadar çalgıyla çengiyle Çanakkale'yi yad etti. Çanakkale ne yazık ki bir zafer değil bir direniş ama çok ağır bir direniştir. Şimdiye kadar çalgıyla çengiyle bunu zafer olarak kutlayanlar kutlamaya devam etsinler. Bizler ise aziz şehitlerimizin ruhuna bir fatiha okuyarak ve ezan-ı Muhammedu00eeyle yad edeceğiz. Ayrıca Mehmet Yaşar Genç ağabeyimiz Çanakkale'ye gitmeden bu oratoryoyu hazırlamıştır. Bu ne tevafuk Mehmet Akif Ersoy da Hayfa Limanında iken Çanakkale Şehitlerine adlı şiirini yazmıştı. Allah bize Çanakkale'yi görmeyi ve orada şehitlerimizin başında şairin dediği gibi "Gelsin ey Fatihalar Yasinler!" bulunmamızı nasip eylesin.