Çanakkale Ruhu… Devletimle gurur duyma hakkım!
Dün, bir tanıdığım, “Size bir yazı göndereceğim” dedi.
Baktım, “Devletimle Gurur Duyma Hakkımı
Kullanıyorum…” başlıklı yazı.
Türkiye Barolar Birliği’nin bir önceki Başkanı Av.
Prof.Dr. Metin Feyzioğlu, “Başkent Postası” için kaleme almış.
Sayın Feyzioğlu’nu bilirsiniz…
Bir ara karşı karşıya geldiği Sayın Cumhurbaşkanı’nı
çok sinirlendirmişti.
Sonra sonra, Siyasi İktidar’ın bazı uygulamalarına
destek veren yaklaşımlarıyla öne çıkmış, Sayın Cumhurbaşkanı’na ne denli saygı
duyduğunu gösteren ifadeler kullanmıştı.
Böyle olunca da (gelişmeleri izlemeseniz de, kolayca
tahmin edebileceğimiz üzere) “Jakoben Yobaz” takımının boy hedefi haline
gelmişti!
*
“Kültürel
İktidar”, yani “1940’lar Zihniyeti” bir şekilde “bedel
ödetiyor” size.
Sayın Feyzioğlu, Barolar Birliği Başkanlığı’na
kaybetmek suretiyle bir bedel ödedi.
Şer gibi görünende hayır olabilir.
Her şeyin doğrusunu yalnızca Rabbim bilir.
Baro Başkanlığından uzaklaşmakta da, ne hayırlar
vardır, biz bilemeyiz.
Sayın Feyzioğlu, şimdilerde, “Yol arkadaşım gibi
davranıp ilk fırsatta farklı kayığa atlayanlar da oldu, bunlara gördüğüm için
üzgün değilim.” diyor.
Şarkısı var ya,
“
Bırakıp da gitti, dost bildiklerim!”
Sayın
Feyzioğlu, yol arkadaşı zannettiklerinden vefasızlık görmüş.
Kim görmüyor ki…
Hele hele Ankara’da, samimiyet arama!..
*
Sayın Feyzioğlu, geçmişinin muhasebesini yapıyor, “Çok
şükür değiştim!” diyor…
“Sabahım ile akşamım aynı ise ziyan etmişimdir!”
diye de ekliyor.
Hadis-i Şerif’i bilirsiniz:
“İki
günü bir olan ziyandadır!”
Sürekli gelişme, güzelliklere doğru.
*
Sayın Feyzioğlu ile oturup konuşmadım, ama hislerini
üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyorum.
Öyle zordur ki, kitabın ortasından konuşmak…
Ne derseniz taraflardan biri tepki gösterir, çoğu
vakit de iki taraf birden tepki gösterir.
Biz de bol bol karşılaşırız bu hallerle.
Siyasi iktidarın doğrularına destek verdiğinizde müzmin
muhalifler, eksiklerine ve hatalarına işaret ettiğinizde de müzmin
goygoycular tepki gösterir.
Akl-ı selim sahiplerinin çoğu tantanacı olmayan,
sakin insanlardır.
Onlar desteklerini yüksek sesle ifade etmek
istemezler.
Çoğu zaman içlerinden “yüreğine sağlık, ağzına
sağlık” der, geçerler.
Diğerleri ise, boş teneke gibi tan tan öterler!
Böyle olunca da, yanlışta olan “güçlüymüş”
gibi bir hava doğar.
Bu hava da birçok insanı etkiler…
Sayın Feyzioğlu, sesi çok çıkan grupların hedefine
yerleştiriliyor.
Zaman zaman alaycı hücumlara uğruyor.,,
“Milletvekilliğine
oynuyor, bakanlığa oynuyor!” yollu sataşmalarla
muhatap oluyor, hakaretlere tahammül etmek durumunda kalıyor…
Benzeri durumları ben de yaşıyorum…
Siyasi iktidarın politikalarından bazılarını desteklediğimde
bir türlü, karşı çıktığımda ise başka türlü sataşmalara hedef oluyorum…
Doğru söyleyeni, dokuz köyden değil doksan dokuz
köyden kovuyorlar maalesef!
Nereden, nereye geldik değil mi?
Yazıya, Sayın Feyzioğlu’nun Başkent
Postası’nda yer alan makalesine işaretle başlamıştık.
“Devletimle
Gurur Duyma Hakkımı Kullanıyorum” başlıklı yazı.
Birazını okuyalım:
“Dünya, bu yüzyılın en ağır ve sıcak krizini
yaşıyor.
Tüm dengeler uzun vadeli olarak değişiyor.
Milli menfaatlerimizin geliştirilip
korunmasında gelecek on yılların nasıl olacağı bugün belirleniyor.
Türkiye etkili, sorumlu ve saygın bir dış
politika izliyor.
Güneydoğu Anadolu’da PKK’nın hendek ve
barikatlarla başlattığı Batı destekli isyan hareketi bastırıldı.
Bölünmenin önüne geçildi.
Batı destekli 15 Temmuz darbe girişimi
bastırıldı.
Bölünme önlendi.
Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge yaratıldı.
Batı’nın planladığı, Rusya’nın karşı çıkmadığı
sözde PKK devleti kurulması planına ağır darbe vuruldu.
Askeri ileri teknolojide büyük atılımlar
gerçekleştirildi.
Yapay zekası ve gövde tasarımı milli olan
insansız hava araçlarımız terörle mücadelede fevkalade etkin.
SİHA’larımız Azerbaycan’ın işgal altındaki
topraklarını kurtarmasında büyük pay sahibi oldu.
Teknolojik gelişmelerin silahlı kuvvetlerin
yapılanmalarının değiştirilmesini mecburi kıldığı dünyaca saygın çevrelerde
tartışılırken Türkiye'nin SİHA'larının etkisi örnek gösteriliyor.
Diğer silah sistemlerinde de millilik oranı
giderek artıyor ve artacak.
Azerbaycan’ın Türkiye’nin desteğiyle işgal
altındaki topraklarını kurtarmasının ardından, Ermenistan Türkiye ile
ilişkileri geliştirmek istediği mesajını vermeye başladı.
Türkiye, ‘Libya’dan bana ne’ demedi.
BM’nin tanıdığı meşru hükümeti, ABD ve
Rusya’ya rağmen destekledi. Başarılı oldu.
Devletimiz bu bölgede Türkiyesiz bir planlama
yapılamayacağını gösterdi.
Libya meşru hükümeti ile deniz yetki
alanlarının sınırlanması sözleşmesi imzalandı.
Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’e harita üzerinde
sahip çıkmasına mani olundu.
Sondaj ve sismik arama gemilerinden oluşan
dünyanın en gelişmiş deniz filolarından biri oluşturuldu.
Bu filo sayesinde de Doğu Akdeniz’de hakkımız
olan bölgelere fiili olarak da imzamız atıldı. Yunanistan’ın yayılmacı
projelerini fiiliyata geçirmesi durduruldu.
(…)
Türkiye; dengeli, akılcı, hukuktan ve meşrudan
yana olan kararlı duruşuyla, tecrübelerini de kullanarak etkin ve saygın bir
dış politika yürütüyor.
Bir vatandaşın devletiyle gurur duyması
güzeldir ve hakkıdır. Bu hakkımı seve seve kullanıyorum.”
*
Geniş bir özet
yaptığım yazısında, “Doğruya doğru
arkadaş!” demeye getiriyor Sayın Metin Feyzioğlu…
“Birileri kızacak diye, doğru işleri
desteklemekten geri durmam!” mesajını veriyor.
*
Kendisinin, uzun
yıllar boyunca birlikte olduğu çevreler tarafından "istenmeyen adam" edildiği ortada.
Bu memlekette “aforoz kültürü” yaygınlaşıyor
maalesef.
İnsanların,
kalplerindekini çok daha rahat bir şekilde ifade edebilecekleri bir ortam
olsaydı, ne de güzel olurdu.
Merhum Şair Namık
Kemal, “ "Bârika-i
hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar" demiş.
Yani…
“Hakikat
kıvılcımı fikirlerin çatışmasından doğar!”
*
Başka başka fikirler çatışacak ki, ortaya güzellikler çıkacak.
Ne fikir çatışması,
Devletinle gurur duymana bile tahammül edemeyenler var!
Sayın Feyzioğlu, “Devletiyle
gurur duyma hakkının bile elinden alınmak istenmesine” tepki gösteriyor
yazısında.
“Devletiyle gurur duyan” insanlar hedefe yerleştiriliyor yani…
Ne garip bir durum değil mi?
*
İşte, Yarın Büyük Zafer’in
Yıldönümü.
1915
Çanakkale Köprüsü açılacak.
Muhteşem bir eser.
“İşgalci
Zihniyete” hançer!..
Biz, bu eserle de gurur duyacağız.
Birileri, gurur duyduğumuz için bize kızacak.
Bir başka gün, bazı hatalara dikkat çekeceğiz…
Rabbim, Çanakkale şehit
ve gazilerinden razı olsun. Mekânları cennet olsun.
Bunu yaptığımız için de başkaları kızacak!..
*
Biz…
Aynen devam:
“Çanakkale
Ruhu”nu savunmaktan vazgeçmeyeceğiz Allah’ın izniyle.