Çanakkale geçiliyor
Değerli okurlarım, geçen hafta Çanakkale seyahatimden bahsetmiştim. Deniz savaşları ile Çanakkale’yi geçip İstanbul işgalini hayal eden başta İngiltere olmak üzere Avrupa devletleri tam donanımlı gemiler ve kraliyet donanması da dâhil var güçleri ile saldırmasına rağmen bırakın geçmeyi uğradığı hezimet ile şaşkın ördeğe dönüyor.
Donanma gemileri büyük ölçüde Çanakkale önlerinde engin denizin diplerine gömülünce kara savaşlarını başlatmak için Hindistan’dan Müslüman askerleri Avustralya’dan ise Anzakları bin bir hile yalan ve dolan ile Çanakkale önlerine getirerek üç koldan saldırıp işgali gerçekleştirme niyetleri de dedelerimizin canlarını ortaya koymaları nedeni ile başarısız oluyorlar.
Çanakkale’yi geçilmez kılan işte sırlarla dolu olan bu ruhtur.
Bu saldırılarda bir günde on binlerce şehidimiz oluyor ama Çanakkale’nin geçilemeyeceği tescillendiği için düşman çareyi kaçmakta buluyor.
Çanakkale’nin geçilmesini imkânsız kılan 250 bin şehidimizi rahmetle ve minnetle anıyorum.
Kut’ulAmare ve Çanakkale zaferleri ile bir nebze de olsa moral bulan dedelerimizin sevinci pek uzun sürmüyor ve malum süreç başlıyor.
Türkiye Cumhuriyeti devletimizin kuruluş yıllarında ilk çeyrekte yanlış iliklenen düğmeler yüzünden cumhuriyet ile barışık olamayan cumhura yaşatılanları dedelerimizden bize aktarılanlarla ve o dönemle ilgili kısmen de olsa bilgi ve belgelerden öğreniyoruz.
Sonraki yarım yüzyılda yaşadığımız çalkantılı dönemi bizim nesil çok iyi bilir. Darbeler anarşik olaylar, ekonomik ve siyasi çalkantılar ve daha neler neler…
Son çeyrekte bu yanlışlardan kurtulmak için yaşanılanlar ve yaşatılanlar ise birçoğumuzun malumu.
Gâvur aslında vazifesini tamı tamına, tam ve eksiksiz yapıyor yapmasına da biz millet olarak neden bu açık gerçeklikleri görme özürlü oluyoruz.
FETÖ ve PKK bugün bu milletin en büyük belası olmasına rağmen aklı başında zannettiğimiz siyasilerimizin bir kısmı bu gerçekliği niçin görmüyor.
Hangi siyasi emeller uğruna bu savrulma yaşanıyor, bunu da yaşayanlar görecek ve tarih kitaplarıda dün olduğu gibi bu kepazelikleri yazarak bizleri uyardığı gibi ibret alanları uyaracak.
Dün alevi-sünni,faşist-komünist, sosyalist-kapitalist söylemlerle bu necip milletin evlatları katledilirken bugün sosyal medya ve onun ürünleri ile hem milli hem de manevi değerlerimiz alt üst edilmeye çalışılıyor.
Yalan dolan ve ham hayaller para ile satılarak aldatılan kerizlerin marifeti ile toplumda kaos ve kargaşa ortamı oluşturuluyor.
Devletimizin gücü sayesinde uyuşturucu ve siyasi cinayetler çok şükür giderek etkinliğini azaltırken bu kez de başka garip siyasi cinayetler işlenmeye başlıyor.
Son çeyrek asırda ülkemizde olumlu olabilecek onlarca yüzlerce gelişmelere tamamen sağır ve kör olan bir güruh,dedelerinden aldıkları ihanet geni ile olmadık işler çeviriyor.
Yalan piyasası oluşturulup güne göre üretilen yalanlar acımasızca piyasaya sürülüyor. Aklı kullanmak yerine duygular kullanılınca olanlar oluyor.
Yazık dostlar yazık.
İçinde bulunduğumuz gemi zaten tarihten gelen talihi ile düşmanlı. Ne yapsak ne etsek boş. Gâvur bildiğini yapmaya yeminli.
11 Eylül saldırısında Amerika’ya giden lâdini ve lâik bir meslektaşım ismim yüzünden soruşturuldum ve saatlerce acı çektim demişti.
İsmimiz,şanımız,şerefimiz; şerefsizlere hep batmış ve batmaya devam edecek
.Ne kadar makyajlansa, ben dinsizim hatta devlet millet düşmanıyım dese boş.
Dara düştüğümüzde yine birbirimize sarılacak ve kollayacağız.
Gâvurdan dost kediden post olmaz diyenler haklı.
Genç Cumhuriyetimizi daha fazla yıpratmayalım.
Geçmişten günümüze devam eden hatalı ilmikleri düzeltmek için el birliği ile gayret edelim.
Van minutta bittik diyenler bitmediğimiz gördüler.
NATO ile ilgili onurlu ve omurgalı duruşun sonu inşallah hayırlı olur.
15 Temmuz’da ATM ve AVM farelerini hep birlikte gördük.
Ama tankın altına yatanları, boğaz köprüsünde şehadete koşanları da gördük.
Hain asker bozuntuları tanklarla İstanbul caddelerini çiğnerken alkış tufanına tutanları, saklanacak delik arayanları da gördük.
O gece Erdoğan Almanya’ya kaçtı diyenler azıcık düşünseler bugün kaçacak demez ama aklı gidince insanlık rafa kalkıyor ve savrul babam savrul böyle garabetleri yaşanabiliyor.
Son cümlem olsun.
Sosyal medyada döndürülen dolapların içerisinden gördüklerimizin yarısına inanalım ama temkini elden bırakmayalım ve hep aklımız başımızda olsun diyorum.
Ne de olsa sü uyur düşman uyumaz.
Uyumayalım.
Uyuyanları uyaralım.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.