"Cân bula cânânını Bayrâm o bayrâm ola"
Bu yazı, her anı bayram, sevgi dolu, şükür dolu “Ya Hak” erlerine ithaf olunur…
Bizler, sevmeyi bilemiyoruz, yanmayı bilemiyoruz,
aslında çok şeyi bilmiyoruz... Bari sevmeyi bilebilsek; çok şeyleri de
bileceğiz…
Vahşi gönüllerimizi
sevginin letafeti ile ehlileştiremedik, aşkın nuruyla kuytularımızı
aydınlattıramadık… İçimizi yaban otları sarmış, bülbüller başka diyarlarda, biz
ise vesvese kargalarını nefsin anırtılarını dinliyoruz… Ah ki nazende
bülbülleri razı edebilsek, bahçemizi şenlendirsek, Nur-u Muhammedî ile içimizi
temizlesek… Çok kirliyiz Allah’ım, bizi
pak eyle, bizi sevgi eri eyle…
Sevmek atlı, biz ise
yaya… Yanmak atlı, yine biz yaya… Hiç elimize geçiremedik sevmeyi, bilmiyoruz
yanmayı, bilmiyoruz; anlamayı yaşamayı…
Alevler içindeyiz, cayır cayır yanıyoruz ama Allah için değil, Ulvî
değil... Bizim ki dünyalık alevler; hırsımızın, kibrimizin, kinimizin,
anlayışsızlığımızın vs. alevleri içinde cayır cayır ve de döne döne yanıyoruz
ama Alvarlı Muhammed Lütfi Efendi Hasretleri gibi sevmeği bilemedik, yanmayı
bilemedik... Her evden, her insandan dumanlar yükseliyor, Ey Rahmân ve Rahîm
olan Allah'ım! Ateşimizi, dumanımızı İlahi kıl; kurtar bizi lüzumsuz
yangınlardan, lüzumsuz dumanlarından…
Ramazan bayramı oruçla;
kurban bayramı kurbanla taçlanır... Benim için bu iki dini bayramımızın bir de
milli marşı vardır, o da Efe Hazretlerinin gazeli:
“Cân bula cânânını Bayrâm o bayrâm ola
Kul bula sultânını Bayrâm o bayrâm ola”
Allah’ım, bu ne güzel
sözler; adeta yüreğin elinden tutup, halaya kaldırıyor, yerinden zıplatıyor. Boşa değilmiş; Mevlevi’nin, zikir ehlinin
yerinde duramaması. Yürek aşk ile hoplayınca, beden de iştirak ediyor “Cân bula cânânını Bayrâm o bayrâm ola Kul
bula sultânını Bayrâm o bayrâm ola” Başta gözümüzün nuru: Hz. Peygamberimiz
(sav) ve onun açtığı Cadde-i kübrâ-da yol alan Allah dostları, muhabbet erleri,
ne güzel bulmuşlar; cânânını, ne güzel bulmuşlar; sultânını. Ne güzel
yanmışlar, ne güzel sevmişler, Allah’ı bulanca nede güzel bayram etmişler… Sene
de iki bayram değil, her gün bayram etmişler… Nefes almayı büyük nimet görmüş “Hu”
diyerek bayram etmişler, konuşmak ile hakikat meyveleri vermişler… Düşünmeyi,
tefekkürü büyük bir nimet görmüş, yazdıklarıyla, söyledikleriyle bayram
ettirmişler… Alvarlı Muhammed Lütfi
Efendi Hasretleri gibi Allah dostları, her gün, imdatlarına koşturulan
nimetlere, doğan güneşe yağmura, gölgelik yapan ağaca, buluta bayram edip,
şükür faturalarını eksiksiz ve fazlasıyla ödemişler… Onlar sevda delisi, “Hak”
delisi, böyle deli olunca, hiç bayram eksik olur mu ki? Her an bayram ede ede büyük bayrama kavuşmuşlar… Allah dostlarını
sevmek, ruha bayram yaşatır ise ya onların Allah sevgisi bayramları, aşk
bayramları kim bilir nasıldır, kim bilir ne bayramlardır?
Hüzn ü keder def' ola
Dilde hicâb ref' ola
Cümle günâh af ola
Bayrâm o bayrâm ola”
Allah (cc) bize af
bayramı yaşatsın, aşk bayramı yaşatsın, her an şükür bayramı yaşatsın efendim…
Hayırlı bayramlar…