Camilerimizi terk edersek!..
Mola yerinde tanıştığımız İmam Efendi…
Dedi ki,
“Tamam, virüs tedbirleri virüs tedbirleri de…
Bizler de her vesileyle, maske ve mesafeye dikkat
diyoruz da…
Bizimkiler de camileri terk etmek için sanki
fırsat kolluyormuş kardeşim!
Camilerimiz uzun süre kapalı kaldı.
Sonra, kontrollü mesafeli bir şekilde açıldı.
Şimdi…
Vatandaş camiden uzak kalmaya alışmış,
tembelleşmiş olmalı ki…
Zaten küçük olan daimi cemaatimiz iyice küçüldü,
adeta görünmez hale geldi.
Eskiden ‘Gelenlerin yüzde 95’ı yaşlılarımız,
gönül gençlerimizin daha fazla gelmesini istiyor.’ derdik.
Şimdi, gelen yaşlılarımızın da sayısı azaldı.
Tamam, maskenle, mesafenle gel kardeşim.
Yok.
Maalesef, yaşlılarımızın çoğu da namazlarını
camide, cemaatle kılmamaya alıştı.
Lütfen, çevrenizdekileri teşvik edin.
Camilerimizin boyunları bükük kalmasın!..”
*
Ne büyük darbeler.
O sütleri bozuk 28 Şubatçılar, birçok şeye darbe
vurdu.
Şimdilerde her şey serbest gibi ama, Kur’an eğitimi sıkıntıda.
“Başörtüsünü bulduk, tesettürü kaybediyoruz!’
gibi bir durum.
Geçenlerde bir “Kurs”a uğradım.
Hoca dedi ki,
‘Burada her türlü imkân var ama çocuklarını
hafızlık eğitimi için göndermek isteyenlerin sayısı azaldı.
Gönderilenlerin de kafaları dağınık.
Bir sıkıntı var.
Diyanet’e hücumlar da sistemli, dikkat etmeli!
Bir de…
Bu FETÖ belâsı yüzünden insanlarımız ürker oldu.
Sadece hafızlık eğitimi değil, temel Kur’an
eğitimi de darbe yedi.”
*
Camilerimiz…
Çoğu terk edilmiş gibi.
Köy camileri zaten öyleydi, imamlar, özellikle
kış aylarında tek başlarına namaz kılarlardı.
Şimdilerde…
Koca koca şehir camileri bile ıssız.
Bizim sıklıkla gittiğimiz camideki yatsı
namazlarında sıkışık nizam en az 8 saf olurdu.
Şimdi…
Sosyal, fiziki mesafe usulüyle, 3 safı
bulabilirsen ne mutlu.
Camilerimiz…
Vatandaş bu işe alıştı.
“Tedbir, tedbir” derken…
İyice abartma durumları oldu.
Şeytan, çoğumuza sağdan yaklaştı.
Oysa…
… Müslüman cami kültürüyle doğar, cami kültürüyle
büyür.
Müslümanlar cami kültürüyle zaferler kazandılar.
Bunalan insan camiye ve cami kültürüne dönmelidir,
çözüm oradadır.
Camilerimizi
terk edersek, çöküş kaçınılmaz olur!
(*) Cami;
Toplanılan yer, mescid, secde edilen yer.
Müslüman toplanmalı ve yürekler toplu atmalı.
Peygamberimiz müşriklerin zulmünden, Medine’ye
hicret ederken konakladığıKuba köyünde ilk iş olarak mescid yapmayı
düşünmüştür.
Kuba mescidini yapmıştır.
Medine’ye vardığında ilk iş olarak, ev yapmayı
değil, yine mescid yapmayı düşünmüştür ve Mescid-i Nebevî’yi yapmıştır.
Camiler hayatımızda birer Kâbe sembolüdür.
Müslüman Kâbe’ye, kıbleye yönelir.
Kıble onun hayatına yön verir.
Otururken, kalkarken kıbleyi düşünür.
Evini yaparken, kıbleyi düşünür.
Müminler camilerini hızla inşa ediyor.
Bu güzel bir faaliyet, ibadet.
Bunu daha da güzelleştirecek olan ise, camileri
her vakit cemaatle doldurmaktır.
Mü’minler bunu başardıkları zaman camiler imar
edilmiş olacaktır!
Cami, bulunduğu yerin medeniyet göstergesidir.
Cami, cemaat için vardır.
İslâm toplumunun temel taşı cemaattir.
Milletler, cemaat oldukça varlıklarını
sürdürebilirler.
İslam cemaati emreder.
Ruhun sükûnu için bedenin organları tam birlik
içinde olmalı, saf tutmalıdır.
Saflar tabyalar gibi olmalıdır.
Peygamberimiz, ‘Birbirinizin yanında muntazam
olarak durmazsanız, kalpleriniz de birbiri ile ile iyi anlaşamaz!” buyurur.
Ashabın elbisesinde ilk eskiyen yer omuzlar
olurdu.
Saflarını omuzdan ve sık tutarlardı.
Cemaatle namaz, Müslümanların hayat sembolüdür.
Toplanma, bir arada bulunma, birlikte hareket etme,
dayanışma ile hareket etme insanın tabiatında vardır.
Gün olur insanlar bölük bölük ‘şer’de
toplanırlar.
‘Şerri’ işlemek için toplanma ihtiyacı duyanların
karşısında, mü’minler, ‘hayr’da toplanmazlarsa, başarısızlıklar ve çöküş
kaçınılmaz olur!
……………………………………………………………
(*) İbrahim Balcı, Camilerin
Çağrısı, İklim